Bütün Şıklarda, Biraz Var Olan...

Halil Işık
52

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bütün Şıklarda, Biraz Var Olan...

ipi çok uzun bir cambaz,

yol aldıkça, sinir uçlarında,

nasıl duruyor, eşit mesâfede herkesin yalnızlığına?

böyleyken, inanabilir misin,

hayatın, düz bir ipten, daha heyecân verici olduğuna?

korkma ve anlat bana,

bir elmanın, en sert olduğu günlerini

anlat, yalnızca bakışlardan, solgun güllere varılan; o yerde,

herkesin bildiği, güneşi yarım ağaçları,

kadere boyun eğdiren bir yeşillikte

ve dibinde mantarlanan günlerimizi,

öncekilerimiz ve sonrakilerimizle,

yitirdiklerimiz ve büyüttüklerimizle,

adına biz dediğimiz, o meşhur hikâyemizi…

insan, çıkarak her gün evinden,

çok eski bir alışkanlığa,

nasıl mutlu olur, anlat bana

oku bakalım, Tanrı neler yazmış bana…

bir mektupta, ne çok okunacak şey varken,

gözün, hep posta pullarında

eski bir zamana tutulmuş, bir fenerin merâkıyla

fırfırlı bir anıyı dolanıyor ellerin, kelimeleri soldurarak,

yine onluklar, yine yüzlükler…

işte yine herkesin, binlikler savurduğu bir dünyâ…

her gün, bu ağır ve yapışkan yağmurlardan sonra,

kurumuş kurbağalar gibi, küçülüp, çürüyen,

yeni bir şeyler var, sokaklarda,

az bilinen çiçek adlarına benzer bir unutkanlık, insan yüzlerinde

o yüzlerde bulamadığım, yasaklı kelimeler;

benim anlamım olacaktı oysa

çok gözlü adamlar;

- gözlerine baksam, içim kurtlanır… -

gözleri görünmeyen kadınları tararlar

her akşam, kıvranır durur, esmer elleriyle, delikanlılar

yol açmaya, içlerinden doğru…

zamansız saati soranın duyduğu, iç ürpertisiyle;

- merhabâ hanımefendi…

neyi, kime, nasıl sormalı?

aranan başkasının hayatı olunca,

aşk da meşgûle düşer hep, ilk aramada

- sıkılmak, diyor sonrasında, kimsesizler

- sıkılmak değil bu, der, başkası beriden

sıkılsa, kendinden sıkılırmış;

- mâvi bir karanlıkta açar diye gözlerini, her sabah… -

olamamak diyelim, kendinde bir başkası

bir başkasıyla olmak, hep sevdiğimiz bir iştir yoksa

çok kalkılır sabahları; çok ağrılı…

kahvaltılar azalmıştır

az kahvaltılarda, koyulup,

acılaşması önlenemeyen, çok fazla çaylar…

bir gün, içtikçe açılması özlenen çaylar

bir karpuz sergisinde, çok suçlu bir adam;

karpuzlar; kocaman…

dayanıksız; hemen bütün meyveler…

fakat, bütün kuruyemişçilerde, bütün cevizler;

çok güçlü bir esmerlikte

tastamam cesâret bu; bütün yalnızların bildiği türden

kirli bir alış-verişe dönmesin diye, hayat,

erkek ve kadın ödüllendirilmeli cesâretlerinden ötürü;

iki çeşit yalnızlıkla

bizden başka, herkes; çok,

çoklukla ölçülen, çoklukla sınırlanmış bir dünyada

yalnızlığın, yarayışlı yanları da var, elbet;

kimse, sizden daha güzel yemek yapamaz,

olmasa da alkışlar arasında…

acını yarıştırmada birincisin, hep

sen; en büyüksün, ey yalnızlık!

sen büyüttün hepimizi,

biz şimdi, ne yapsak işte,

ellerimiz sana uzuyor…

senden öğrendik, kula kul olmayı,

oysa Tanrı, çocukluluğumuzun başkentiydi bizim,

ve sanki, daha büyüktü o zaman…

düşünüp, duruyorsak, hep kendi krallığımızı,

geceyi, bir büyüteç olarak tutuyorsak,

hep, uzak karanlığımıza

ve o iç ülkemizin adresini bulamıyorsak,

tiryâkiliğimizdendir, bu işe

ve günler, hesap soruyorsa,

ürüyorsa, kahverengi gülüşlü adamlar sûretinde,

bölünerek, çoğala çoğala; yalnızlığın mâliyeti

nereye varacağız böyle, sorusuyla,

ya cambazlıktan vazgeçilecek,

ya da müptelâsı olduğumuz, o korkunç heyecandan

10 Mayıs 2016 Salı / İstanbul

Halil Işık
Kayıt Tarihi : 10.5.2016 21:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Halil Işık