+ Bush Amca Benimle Oynar Mısın? +

Mehmet Safi Sarı
103

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

+ Bush Amca Benimle Oynar Mısın? +

Bush Amca bakar mısın?
Gel oynayalım desem
Benimle oynar mısın?

Iraklı bir çocuğum ben
Yedi yaşındayım henüz
Esmer
Kara gözlü
Ve mutsuz

Bush Amca
Sen hiç çocuklarla oynar mısın?

Hiç anlattın mı Bush Amca
Kendi çocuklarına
Yoksul çocuk masallarını
Gördün mü yoksul çocukları hiç
Kucakladın mı
Öptün mü yanaklarını
Pirinç beyazı dişleriyle
Kıvırcık saçlı
Zenci olanlarını
Ve saçları örgülü
Kızılderili çocuklarını?

Bush Amca
Sen çocukları sever misin?

Hiç sevdin mi Bush Amca
İnsanları,çiçekleri,kuşları?
Hiç alttan aldın mı
Kırmamak için insanları?
Bir kez olsun
Özür diledin mi kimseden
Hoş gördün mü onları?

Bush Amca
Sen özür dilemeyi bilir misin?

Silah sesleri arasında geçmeyen günüm yok
Öldürülmüş insanlar girer rüyalarıma
Sayıları el ve ayak parmaklarımdan da çok
Sayamıyorum Bush Amca!

Halbuki yaldızlı çocuklar varmış dünyada
Gökkuşağı gülüşlü
Sevilmeye alışık
Alınları güneşli
Yarınlarla barışık

Bush Amca
Sen barış nedir bilir misin?

Cevabın hep ''hayır''sa eğer
Benimle oynayamazsın Bush Amca!
Oynayamazsın benimle!
Oynayamazsın işte!
Oynayamazsın...

11 Mayıs 2008
Mersin

Mehmet Safi Sarı
Kayıt Tarihi : 12.5.2008 12:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Dünyadaki Tüm Ezilen Halkların Çocuklarına İthaf Olunur.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Birsen Budak
    Birsen Budak

    şu son günlerde ortadoğu ve içindede biz olan kankırmızı havuzun artık musluğunu tıkayıp akar yerini açıp toprağa akan kırmızıların kızıl güllere dönüşmesi dünyanın etrafında elele giden savaşlı yıla güle güle gelecek güne barışla mutlulukla kardeşçe merhaba diyerek girilmesi
    bu şiirinizi okurken ve yaşanan son günlar duyarlı
    yüreğiniz banada bunları yazdırdı sizi kucaklıyorum yürekten

    Cevap Yaz
  • Nafi Çelik
    Nafi Çelik

    Bush Amca oynadığı oyunların etkisiyle yorgun ve hasta...
    Bakalım yeni gelen Kör Ebe mi oynayacak?
    Uluslar, kendi hür ekonomomilerini tesis edemediği sürece başkalarının oyunlarına alet olmağa mahkumdur.
    Şiire gelince, oldukça güzel kurgulanmış. Akıcı, etkili ve sağlam.
    Sizi yürekten tebrik ediyorum.

    Selam ve saygılarımla...
    Nafi Çelik

    Cevap Yaz
  • Nihal Akcan
    Nihal Akcan

    Bush amca oynuyor ,ama ıraklı çocuğun bildiği oyun değil ,o oyun çok tehlikeli ve pis bir oyun..Dünya enerji kaynaklarını elde edip bütün geri kalmış ülkeleri sömürge yapmak Türkiye dahil...

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Hikmet Esen
    Hüseyin Hikmet Esen

    Adı Bush veya Obama, ya da başka bir şey olsa da farketmez. Emperyalizm kendi oyunu içinde rol vermez istemediklerine. Sömürü açıkça tezgahlanır oldu aslında; eskiden hiç olmazsa oynar gibi yapardılar.

    Cevap Yaz
  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    BUŞ AMCAN O DEDİKLERİNİ BİLMEZ ÇOCUK, BULAŞMA TOKADI YERSİN SONRA, TOKAT VURDUĞU BİR ŞEY DEĞİL ELLERİ KAN İÇİNDE

    Bir yıl değil
    Beş yıl değil
    Diyorlar ki:''Diz çök eğil! ! '''
    Bir yanlışlık var bu işte.
    Bu gidişte bir terslik var
    Bu gidiş gidiş değil

    Bir yanlışlık var bu işte.
    Hiç mutlu etmedi insanı,
    Mucitleriniz, icatlarınız;
    Hiç mutlu etmedi bizi,
    Putlarınız, ilahlarınız.
    Ne dersiniz?
    Sizce neden dersiniz?

    Bir yanlışlık var bu işte:
    Geçinirken, dokuz aptal bir kaşıkla;
    Herkes daha mutluydu hani.
    Baş koyarken dokuz nüfus bir yastığa
    Şimdi herkesin kaşığı ayrı
    Yatağı da yorganı da var.
    Ama ne oldu sanki?
    Ne verdik insanlığa!

    Bir terslik var bu işte,
    Bu gidişte bir yanlışlık var.
    Ailenin ve atomun
    Çekirdeği parçalanmamışken;
    Alırken canları sıtma ve karahumma,
    Yani penisilin bulunmamışken henüz;
    Güneş, ay ışığı,çıra ve
    İdare lambasıyken ışığımız,
    Her şey apaçık ortadayken,
    Dışa vuracak bir şey biriktirmemişken,
    Bu kadar dolu ve şiş değilken karnımız;
    Eldeki nasırla,
    Akıtılan terle doğru orantılıyken zenginliğimiz;
    Nehir kendi yolunda akarken,

    Ayıplanmazken ağlamamız, gülmemiz;
    Ağladığımızda dağı taşı yırtarken böğürmemiz;
    Bir vadi dolusuyken kahkahamız;
    İnsanı sokacak kalıplar dökülmemişken henüz;
    Okula giden çocuklara,
    Aman yavrum, diye başlamazken
    Uğurlamamız, güle gülemiz;

    Sevdamızı türkülere,
    Sevgilimizi güllere,
    Çiçeklere serperken;
    Ferhat’ı dağlara,
    Mecnun’u çöllere düşürüp;
    Keremi yakıp kül eden aşk:
    Bu kadar kolay,
    Bu kadar ortada,
    Yani bu kadar ucuz
    Ve bir gecelik değilken henüz;
    Daha bir tatlıydı sevda,
    Daha kıymetliydi sanki.
    Daha bir saygılıydı sevgili.
    Gülen yüzümüz,
    Gülüşümüzken amağanımız;
    Veren elimiz,
    Seven yüreğimizken sermayemiz
    Daha bir mutluyduk hepimiz.
    Bu işte bir terslik var.
    Dikensiz gül bahçemiz var ama
    Güllerimiz kokusuz.


    Otoyollar asfaltlar yapılmamışken;
    Cilt cilt kitaplar yazılmamışken daha;
    Yani plastik icat edilmeden;
    Süt şişeye, su poşete girmeden önce yani;
    Gökyüzü mavi,
    Masmaviyken denizimiz;
    Kıyıya vuracak kadar çok değilken pisliğimiz;

    Yani diyesim o ki:
    Mayınlanmamış,
    Tel örgülerle bölünmemişken;
    Ülkemizin ve yüreğimizin sınırları.
    Marks,
    Daskapital’i yazmaya mecbur kalmadan;
    Keynes zehirini akıtmadan önce;

    Yani, paylaşım
    Yani yurtseverlik kitapların
    Bilinmeyen sözcükler bölümünde,

    Okul kitaplarının en arka sayfasında
    Yer almazken imece;

    Daha bir günaydınlıydı günümüz,
    Daha kardeşçe,
    Daha duru,
    Daha berraktı düşünce.

    Bir yıl değil
    Beş yıl değil
    Diyorlar ki:''Diz çök eğil! ! '''
    Bir yanlışlık var bu işte.
    Bu gidişte bir terslik var
    Bu gidiş gidiş değil


    Bir terslik var bu gidişte.
    Hiç insanı mutlu etmiyor
    Makineleriniz, verileriniz.
    Hiç mutlu etmiyor,
    Petrol varilleriniz.
    Ne dersiniz?
    Sizce neden dersiniz?

    İnsanı yaşatmıyor
    Saniyede attığı mermi sayısı,
    Her gün artan silahlarınız.
    Hiç mutlu etmedi insanı;
    Mucitleriniz, icatlarınız;
    Hiç mutlu etmedi bizi,
    Putlarınız, ilahlarınız.
    Bu işte bir yanlışlık,
    Bir terslik var bu gidişte.
    Nasıl, niçin;
    Sizce neden dersiniz?

    Şu gazetelerde geçen
    Kundaktaki Filistinli bebeğin,
    Alnındaki kızıl lekeyi;
    Karanfil mi sanırsınız! ?

    Hani mesela,
    Timsah gözyaşlarıyla izlediğiniz!
    Akbabanın başında ölümünü beklediği;
    Hani şu fotoğrafçısını kahreden;
    Hani şu
    Akıbetini merak ettiğiniz;
    Yarı canlı, Afrikalı çocuğa
    Ne oldu dersiniz?

    Başka kanları,
    Başka canları da katın sermayenize.
    Vietnam, Irak, Kore,
    Bilmem ki daha kimleri aldınız listenize.
    İki yüz bin Kızıl deriliyi,
    Hem de öz yurdunda
    Öldürmekle başladınız, seri katilliğinize.
    1902 yılına kadar
    On yılda
    Yok edip bir milyon Filipinliyi,
    Yani nüfusun altıda birini
    Katlederek devam ettiniz serinize.
    Şöyle buyurdu: Senatör Bevaridge,
    ’’Bizi soykırımla suçluyorsunuz:
    Onlar Avrupalı değil,
    Amerikalı değil bizim öldürdüklerimiz,
    Onlar oryantal.’’ Her neyse!

    Japonya’da iki yüz elli bin.
    Attığınız bomba,
    36bin ton TNT
    Yani, üç bin altı yüz kamyon
    Dinamite eş değerde,
    Ve hala etkisi devam ediyor
    Dökülen yaprakta
    Açan çiçekte
    Denizde, toprakta
    Havada, suda ve
    Yeni doğan her bebekte.

    Daha dün Panama: beş bin
    Vietnam’da iki buçuk milyon kayıtlı ölünüz;
    Irak’ta bir milyon küsur;
    Rakam net değil, bitmedi henüz;
    Devam ediyor zulmünüz.

    Ya işbirlikçilerinizin eliyle katlettikleriniz! ?
    Katillerini hep siz eğittiniz,
    Hepsinde sizin kanlı elleriniz.

    Brezilya’da sayılamıyor,
    Binlerce köylü;
    Bolivya’da çoğu madenci otuz bin,
    Şili’de otuz beş bin ölü,
    Binlerce kayıp.

    Arjantin: Kaç olduğu belli değil,
    Nehirler, göller, yerin altı, yerin üstü ölü dolu.
    Kolombiya’da üç yüz yirmi bin;
    Guatemala iki yüz küsur bin, yirmi bin kayıp.
    Küba: Altmış bin
    Endenozya: bir milyon
    Yetmez mi bunca ayıp?
    El Salvador’da yetmiş bin
    Kamboçya ve Laos’ta bir milyon ölüm
    Ve daha milyonlarca sayamadıklarımız.

    Artsın diye talanınız;
    Şişsin diye göbekleriniz;
    Devam ediyor halkını boğmaya,
    Köpekleriniz, işbirlikçileriniz;
    Devam ediyor kıyıma kasaplarınız,
    Cellâtlarınız, tetikçileriniz.

    Utanın insanlığınızdan;
    Utanabilirseniz,
    Eğer utanmayı bilirseniz


    Korumak için kendinizi kininden, öfkesinden;
    Fili Afrikalıya öldürttünüz,
    Deveyi Araba dövdürttünüz.
    Şeytana pabucunu ters giydirir,
    Oyununuz, entrikanız, ikiyüzlülüğünüz.
    Siz ki
    Halkın dinini, inancını;
    Haçını, kilisesini, mabedini,
    Kuran’ını, İncil’ini;
    Siz ki
    İnsanın rengini, bedenini;
    Erkeğin kişiliğini,
    Kadının dişiliğini
    Kendi pis çıkarlarınız için kullandınız.
    Siz ki,
    Çürüyen bedeninizi,
    Çaldığınız organlarla değiştirdiniz.
    Bebeğinizi, köpeğinizi,
    Öldürdüğünüz bebeklerle beslediniz.

    Kıtlık,
    Ölüm,
    Zülüm,
    Ve kan.
    Ve de sayamayacağın,
    Kaydını tutamayacağın kadar
    Sakat insan.
    Kimse bilmez kopan bacağının,
    Çalınan organlarını akıbetini.

    İşte bu, sizin eseriniz.
    Caniyi titretir, merhamete getirir,
    İşkenceleriniz, zulmünüz.
    Katlliğinizle
    Caniliğinizle
    Maharetinizle
    Musibetinizle
    Övünebilirsiniz.

    Zulmünüzle;
    Kan kusan kalemlerinizle;
    Kanla yazılmış,
    Şerefli tarihinizle;
    Övünebilirsiniz.

    Şiltler takın
    Madalyalar takın generallerinize!
    Savaş muhbirlerinize
    Ödüller verin entel fahişelerinize!

    Ama şu gözlerdeki ışıltıyı,
    Şu yanaktaki gülüşü
    Söndüremeyeceksiniz.
    Öldüremeyeceksiniz
    Yürekteki çocuğu.
    Bu uzun yürüyüşü
    Durduramayacaksınız.

    Unutmayın,
    Barıştır daim
    Her zaman sevgidir,
    Son sözü söyleyen;
    Döndüremeyeceksiniz.

    O çocuğun akıbetini biliyorum,
    Ama demeyeceğim,
    Affedersiniz!
    Çünkü
    Bu halinizle siz,
    İnsan değilsiniz.
    Ama
    Şunu bilmelisiniz
    Annesinin ölümüne sebep olan
    Silah Avrupa,
    Kurşunu amerikan patentli.
    Fotoğrafın kâğıdı da USA antetli.

    Japonya’dan, Şili’ye;
    Kan kırmızı karanfilden,
    Beş sütunlu on tonluk file;
    Alacağı var sizden, biliyor musunuz?
    Alacağı var sizden,
    En basit organizmadan,
    en gelişmiş yapıya;
    Evrimin gelecek halkasına varana ki
    Genlerini bozdunuz;
    Yerin, göğün;
    Havanın, suyun, toprağın;
    Bozulan her hücrenin,
    Sararan her yaprağın,
    Demografik yapının
    Alacağı var sizden,
    Alacağı var sizden
    doğan ve doğacak olan her çocuğun
    borçlusunuz.
    Ve siz,
    Halkın, hakkın, ve insanlığın,
    Doğanın ve tabiatın önünde suçlusunuz

    Mahmut NAZİK 25.03.2008 MERSİN

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (11)

Mehmet Safi Sarı