Her taşı ihtişâm hayrandır âlem
Keşif seyir huzur hâl makam kelâm
Eren evliyaya hürmetle selam
Kalbi destanlaşan ne visâller var
Bursa bir sevdadır Bursa Şehriyâr
Bir Lâyla Nilüfer cilveli akar
Uludağ gerdandan Bursa’ya bakar
Zirveye kar yağar gelinlik takar
Alemi bulutlu minareler var
..
İmge ifrazda Mehmetler yorgun
akıl göklerde umut dilsiz
kurtuluşun genlerini titreten
ezik upuzun tenkitler
çatladı hakikatler
saygı kör böcek
utan felsefe
Boşluklara sömürüler
modern çokluklara kurulmuş
..
Kimine bir mızrak kimine oktur
Gerçek târifini bilende yoktur
Hasrette hastadır vuslatta doktor
Göreni görmeden göremezsiniz
Aşk seyir izâhı epeyce çoktur
..
altıgen kubbesi üzüm pazarı
nasuh ağa ece sultanı vardır
simavlı nazife iffet diyârı
dağ gibi sarsılmaz vicdanı vardır
çeşme kitabesi efsunlu mekân
cennetten bir köşe adeta her yan
nerde halil ağa okusa ezân
lüplüp bahçeleri harmanı vardır
..
Kalemşorlar canlı vagonlar
apansız pusatsız
lokomotifler
Kadınsı iftiralar uzun boylu dürtüler
Dalkavuklar yandaşlar dindaşlar
kindaşlar
Paralar patiskalar hınç sesleri
bilinmezlikler ve takvadan
..
Yüzün görsem rüyamda elin sürsen başıma
Mücrim yüzüm nurlanır kurtulurum kasvetten
Gözüm gönlüm açılır neler girmez düşüme
Cemaline kurbanım yakma beni hasretten
..
Üfülder fısıltı gelir rengârenk
Hüzünden güftesi bizim sevdamız
Tılsımlı orkestra ney hevenk hevenk
Ötenin bestesi bizim sevdamız
Vuslatın busesi aşk perde perde
Bir türkü söylenir hemen her yerde
Kimse ayıramaz bizi mahşerde
Dost eder herkesi bizim sevdamız
..
Zülüfler altına sevdamız aksın
Biraz işve dolsun sarsın büyülü
Sineme yaslayıp uyuyacaksın
Seninle dirilir belki bu ölü
Saçların su gibi yakut gümüşten
Ahu bakışların mısranın dili
Ne olur ayılt gel beni bu düşten
İklim fasıl fasıl aşkın kakülü
..
Seyrettim arkasından perdenin aval aval
Telaffuzlara rahat vuslata perde düştü
Bir tarafta yas vardı bir tarafta karnaval
Hem neyin farikası her yanım derde düştü
Jakoben kokuyordu yutkunulan ses soluk
Menfaat maskeleri olduk zevkten korkuluk
Kavga yalan birde ben şerden şerre mutluluk
İfadeler zincirli hakikat nerde düştü
..
Seninle olmaktı tek saltanatım
Ne olur son defa bak mahmur mahmur
Senden başka yok ki kolum kanadım
Dert ektin derdime ey gamsız mağrur
Dumanım tütüyor duruksama git
Hem hissiz çözülüş ne kadar erken
Sonsuz yokluğumu ellerden işit
Yazmanla yaşımı silme giderken
..
Gamı boğazlayıp bir gece assam
Salınsa göklerde her an upuzun
Karakalem ile resmetse ressam
Seyretse gamsızlar gelip sonsuzun
Tasa yudum yudum ruhum inliyor
Çarketme çarketme çarketme diyor
Gülüp sessiz sesiz gelip gidiyor
İstemem zevk sefa merhaba hüzün
..
Solgun bir hüzün hep ne kadar vakur
Çehresi adeta izzetle yüklü
Ümit yudumluyor zülüfleri ter
Maziden doğuyor köklü mü köklü
Bir şeyler anlatır mısralar tek tek
Leyla dedikleri bu olsa gerek
Görünen diriliş besbelli gerçek
Manzara rengârenk nizâm ahenkli
..
Marifet midir pâye
Aldanış tespit yorum
Ömrü kemirir gaye
Koydu kaçtı hikâye
Ağır başlıyım gayrı
Bu söze gülüyorum
Şerre eş tuttuk hayrı
Lâf başka der hâl ayrı
..
Ateş çemberinde ah canım yurdum
Tutuşmuş yanıyor göz göre göre
Masonik başköşe yutkundum durdum
Gizlice kemirir kime ne çare
İzzeti zillete yıkıp gezerler
Nifak tohumunu ekip gezerler
Boğaza hortumu takıp gezerler
Takanlar semirir ama ne çare
..
Kan kokuyor türküler yağan hep mağlubiyet
Nerede durmaktasın nerede bıraktığın
Duyurabilmek hakkı gayrettir samimiyet
Kalk ayağa kalk hele ihanet yığın yığın
Kimi kime bıraktın haberin var mı haktan
Var mıdır çizgilerin haykırışları çizen
Yolcu kim muhteva ne seyreyleme uzaktan
Kalk ayağa Müslüman yıkılsın kahpe düzen
..
Hep hayâl ederim ümitlenirim
Büyük neticeye kilitlenirim
Yaratılış aşktır imtihan budur
Aşksız tüm kelamlar dedikodudur
Sevdalar okurum aşklar ayettir
Aşk var ki zifiri sonsuza settir
Gerçek aşıkların arkında mısın
Yusuf’un aşkının farkında mısın
..
Mor mevsim bekledim gözleri elâ
Ve kime rastladım her yanı titrek
Kul azmaz ise gelmezmiş bela
Belki de mezarda gelir engerek
Gittiğim yollarım haktır ve gerçek
Her kutlu yürüyüş sonsuza eriş
Diriliş filizi söktü sökecek
Tabutu duyunca coştu yalvarış
..
Yüreksiz kös anlayış kula kulluk kim ne der
Banknotlar fırlatıp hakkı konuşur yer yer
Hüsran ehli adeta bir acayip mahlûkat
Şefaatle savaşır kafiyeli cengâver
Hurdahaş tezgâhında yalan ağzında meme
Sözü sözle kurtarır, istersen sen dinleme
Enâniyet örtüsü mertebesi nifâk şirk
Hep ihânet hep fücur, gönüllü cehenneme
..
Ölümle izledim nâsihati hep
Vefasız hislerim gözü kararttı
Sitemim kendime buna ben sebep
Lokmanı ararken sızılar arttı
Benim ki bencillik kibir ve caka
Sonrası pişmanlık önü fiyaka
Gâyede duyarsız gidilmez Hakka
Boşuna mı hâşâ bizi yarattı
..
Haya edep yamacına yaslanan
Leylak gözlü bahar tenli yâr benim
Gözyaşımın huzmesinde ıslanan
Sükutunda gölgelenen har benim
Uzağında yakınına varmışım
Ufuktaki belirlenen zor benim
Feda olsun ömrüm ona kardeşim
Kalp titreten sevdalarım var benim
..
Bilinmez diyârı sorar bazısı
O yolda yolculuk ne müthiş pâye
Leyla’nın sevdası alın yazısı
Kime aşk dünyası kime hikâye
Gün döner maç biter forslar formalar
Ümit kavşakları döner hay huya
Bez keten bir tabut övgü yermeler
İsyansız gözyaşı bütün sermaye
..
Annenin ziyneti nur yüzlü kızlar
Şefkat meclisinin diğer adıdır
İffetle bezenen tıpkı yıldızlar
Babaya verenin iltifatıdır
Sokakta örf şuûr evinde kuğu
Huzura erdirir endamı tuğu
Kadrini bilene aşk buğu buğu
Evlerin en efsunlu şatafatıdır
..
Selamsız sokakların ışıklarında yürü
Şiirleri öperim Micingirt ’ten ötürü
Kar yağmıyor buralar kuş konmuyor dağlara
Al beni de koynuna yürüyelim götürü
Şiirleri öperim Micingirt ’ten ötürü
Günbegün çoğalıyor hüsün hasret kasvet dert
Mazinin uğultusu yanık türkü Micingirt
Kale kümbet mıhlanmış benzer ulu çınara
Tarih şahit pek cömert şu Micingirt mertten mert
..
O titrek bir ceylan bekliyor hâlâ
Sükûtu duyulur her an gün boyu
Hep benle beraber hep benim ile
Dertleri boşaltır derin uykuya
Ürperten yalnızlık ve yokuş diyar
Yürüyor geceye boyun bükerek
Bazen bir ilkbahar zemheri yer yer
Yemyeşil koşuyor beni çekerek
..
Eşyaların sırtında manalara varınca
Kederlenir öpüşler yola düşer ar hayâ
Nehirler ruh kemirip topraklara sarınca
Belirsizlik gülümser merhem olur yaraya
Ben hecenin tellalı hiçbir şey biliyorum
Çok şeyleri görürsün şiirlerim hamakta
Yönsüz karanlıklara derine soluyorum
Mabet sesi dinlerken vicdan gıcırdamakta
..
ölmedi az ilerde
kapısına
baş koymuş eşiğine
öksüz kaldı kelimeler
hepsi bu
ölmedi erdem beyazıt
terk etti yârine vardı
..
Bin bir tını geliyor üful üful sesinden
Avuçlarım müstesnam uzat rengini bulsun
Serinliğe koşalım iffetin testisinden
O efsunlu sözlerin aksın içime dolsun
Söyle müstesnam hele Müslüman rüyaları
Şu firavun gurbette yürüme nazlanarak
Sessizce kuğu gibi arşınla kayaları
Gözlerimin içinde aşk vakti gizlenerek
..
Öperim ellerin nasırlarını
Ne kadar samimi öyle yürekten
Çayınla değişsek nesirlerimi
Tiryakin olmuşum inan gerçekten
Götürdün maziye hüzünle bizi
Çatlaklar arası renk renk mana var
Ötenin şevkiyle tüm hepimizi
Sükûna boyayıp eyle bahtiyar
..
Keskin hançer gibi ân atışları
Düşleri yaydıkça çiçekler solar
Hasret yudumlarım günbatışları
Mahzun ıssızlıklar içime dolar
Rahmete sığınıp kuytuya yattım
İzâhı imkânsız kaçışlar tattım
Daldım yalnızlığa gözü kararttım
Geceyi büyüler sessiz sololar
..
Zahmet üstüne rahmet
Ayın farkına vardım
Kalbim vuruyor küt küt
Yalvardıkça yalvardım
Helal lokma hele de
Heyecan şevk sır neşe
Aşk buldum besmelede
Salavatlar peş peşe
..
Örülmüş suskunluk mevzu çok uzun
Düşündüm zihnimde ifade çok zor
Korkarım dehşeti gelir sonsuzun
Sokaklar gidiyor toptan gidiyor
Körün kahkahası dinmez izi var
Tıpkı tufan gibi ateş yağacak
İrkilin tersine esecek rüzgâr
Bir sabah ülkeme güneş doğacak
..
Ehli tahkik ne deme
Mesafe yavaş yavaş
Çatlayacak hengâme
Hakikat kalpten savaş
Ağla inle yan dövün
Mateme kat gölgemi
Gâh tevekkül gâh hüzün
Aşk gemisi bu gemi
..
Bambaşka hışımlar emirle taştı
Çok şey anlamını mecazi aştı
Vaktin zembereği kime sataştı
Kim dedi ne dedi bilmek istemem
Dönmüştür gözleri terk ettim puştu
Şirki çevrelemiş her şey kopmuştu
Hakikat namına kümeye düştü
Aynı hayallerle olmak istemem
..
Zihnim bulut gibi kalbim gam sarar
Tersine tersine esmiyor rüzgâr
Kadim sevdalarım vurgun belirsiz
Heceler yâr olur kahırlara yâr
Yalnızlığım hüzün tuvallerim var
Hissiz yüreklere söz neye yarar
Kederler toplarım sonu belirsiz
Geceler yâr olur şâirlere yâr
..
İzanı burulmuş sanki akışın
Gürül gürül
Yaz yağdı kışın
Düzen intizamsız zift sağar ışın
Sokak sokak
Esmer sarışın
Duaları olmuş kör yakarışın
Kopuk kopuk
..
Yüksek dağlar gibi mağrur gözlerin
Uzaktan büyüle hele dön bir bak
Yamacın koynunda saklı gizlerin
Ben hep seninleyim sen hepten ırak
Seninle birlikte sen seni dinle
Sükunun manası ne kadar derin
Gördüm ki ben senle ruhum seninle
Çehren gökkuşağı renk renk izlerin
..
Yöremizin rengiyim fâniyim hem beşeri
Broşürlü tebessüm dağdağaları emer
Dudağımın ucundan fırlatırım dışarı
Dünya aralığında iteklediğim semer
Tufan yolcu gemiler ve varoş geceleri
Ufkumu üşütmüşüm irfan görünmez kirden
Doğrulara çevirdim ağarttım heceleri
Dörtlüklere ekliyor kaçıyorum şehirden
..
Örgüsü âşk olanın tebessümü mor olur
Rahmetinde ıslanır hiçliklerde var olur
Çağrılara uzanır ince zârif bembeyaz
Dökülür yüreklere yâren olur yâr olur
Heybesinde cesaret gözlerinde âr olur
Ne saltanat ne mansıp yaftası vakar olur
Tefekkürü dokunuş kinayeleri niyâz
Ruhu teni bezemiş özlenen diyâr olur
..
İhlâsın renkleri sendeki hayâ
Bakışın yeterli beni ihyâya
Hislerin büyüsü apayrı bahar
İbrişim örülü sendeki maya
Bulut gibi yüzün benzersin aya
Sensizlik içinde başladım hây'a
Verenin uğruna meçhullerim var
Ben o’na sığındım emri rızâ’ya
..
Surette hâl şehri siretten alık
Keder ırmağından figür ve hece
Takva ahı feryat edep icralık
Nemrutlara ateş âh be ferace
Sözü sürdürürken susladım dili
Raptedilemiyor kemik etlerim
Günün efkârıyla yakarttım eli
Bilmem ki kabul mü ibadetlerim
..
Kaderin ziyneti seçtiğim sensin
Ömrünü ömrüme biçtiğim sensin
Ve çölde su gibi içtiğim sensin
Acıyan hislerim senle tatlanır
Istırap yüklenip kaçtığım sensin
Aşka gider yollar kalk senin ile
Duygular yeşerdi rüyalar bile
Vuslatı ben değil Allah’dan dile
Ölümsüzlük başlar aşk kanatlanır
..
Nasıldı kim bilir öyle bir anda
Yüreğime yaban taht kurdu birden
Bozkır gibi yüzü eşsiz cihanda
Kuşattı gözleri düştü yerinden
Ceylan ve bir bakış hep nabzı durur
Benzer tenhalığı bendeki huya
Alacakaranlık bazen pembe mor
Günü aya satıp yattım uykuya
..
Görkemli mabetler hudutsuz alın
Ululuk telaşı tutku hışırdar
Mantığı kalmamış ay gün yılların
Kaygıyla tutuşmuş yıkımları var
Burkulmuş yeryüzü merasim büyük
Yalanlar köpürtür mağrur heyete
Çukura yükselir tuhaf körkütük
Gör ki şarkı söyler ebediyete
..
Altı yüzyıl at koşturdu bu ordu
Küfür söndü yer titredi su durdu
Hamza yüzlü aslanları unutup
Siyon sever kalpaklılar kudurdu
Bir ocak ki kutsiyetle buyurdu
On dört asır öncesinden duyurdu
Malazgirt’ten Sakarya’ya el tutup
Şehadetle boyadık biz bu yurdu
..
Günler pek acayıp vakit hep sancı
Gözler hep geride bir şeyler arar
Vazedilen kime âh be Micingirt
Bu vurdumduymazlık daha ne kadar
Filler tepişiyor zaman tekliyor
Bırak sözcükleri ecel bekliyor
Asrı ateşlere kim itekliyor
İklim dert yumağı sende bir hâl var
..
Hikmet basitliği alt eden sırdı
Benimki sadece ifşa gerçekte
Seyre yelken açan zannı ısırdı
Hakikat yudumla tespihi çekte
Tefekkür var iken benlikte niye
Sahip olduğumu satan deliyim
“Tek” gerçeğe rağmen koştum fâniye
Velhasıl anladım kör perdeliyim
..
Yorgun şiirlerim karmaşık duâ
Kurak imgelerim yağmur bulacak
Artık kar yağıyor çok uludağ'a
Şafağı sabrın gün tutulmayacak
Leylâklar oynaşır girince bağa
Kelebekler koşar yeşil yaprağa
Karılmışım höllük gibi toprağa
Şafağı sabrın gün tutulmayacak
..
Vuslat demem aşkı bilmez her aşka
Geceleri ses gelirdi derinden
İçimdeki fısıltılar bambaşka
Hissiyatın kopup gelir yerinden
Sırlı rüya unutamam hisleri
Hüzün nevhaları içimde zar zar
Kime versem içimdeki sesleri
Ümit kuytularım ensende yaşar
..