“Daha [en el hakk] demeden yüzdüren sen değil misin? ”
Her külün içinde bir deli yangın
Her yangının içinde bir avuç kül bulunur benden
Yanan benim, sönen benim, savrulan her külde ben
Cehennem sönerdi ıslandığım yağmurdan
Kimse bilmez
O anlar umursamaz
Ben susarım
Hüznün en koyu renginde
kimse bilmez
Şirin balam gökçek balam ay balam
Şadlığıma şenliğime pay balam
Men diyerem söz tutana var’yettir
Sözlerimi öğüt diye say balam!
Örselenmiş dal gibiyiz
Dostluğun iğreti mevsimlerinde
Biz ki güneşi taşıyacaktık.
Nasırı eksilmeyen avuçlarımızla
Zeytin karası gözlerin
zindan gecelerine…
Bakışın suya düştü
mest oldu şavkından asuman
Yakamoz dediler adına
Aklını yitirdi şehirli yanım
Martılar çığlık çığlığa uçuştu
Suskunluğu giyindi şair yıldızlar
Ve işte seni gömerek
Avuçlarımın içindeki boşluğa …
Ne kadar uzaklaşabilirsem
… O kadar
Uzaklaşıyorum gözlerinden
Gözlerinde gözlerin kadar güzel memleketim yar
Irmaklarım dolaşır kılcallarında
Karışır damlalara çırpınıp duran ruhum
Kızıl’ı.. Yeşil’i.. Tuna’sı.. Aras’ıyla
_______________Irmaklarım..
Yanağından süzülürken bir yıldız gibi
Akşam gün kızıllığı inince dalgalara
Yüreğimin limanına
Küçük bir tekne
Ve ince bir sızı yanaşır
Boy verir içimde
Düşe kalka geçerken bu yollardan
Hani olur ya
saatler /sen/li bir zamanı gösterir
Hele bir de mevsim bahar olursa
Ellerimde bir demet kır çiçeği
Çalacağım kapını
Bir mendil sallayıver uzaklardan
Yine benim olduğunu bileyim
Ne Çin Seddi tanır gönlüm
Ne dağ ne umman
Koşup koşup yine sana geleyim
Ülkü yâr! Ülkü yâr! Ülkü yâr!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!