Ve kar yağar artık ince ince, sokaklara.
Yürekler buz kesmiştir nice zaman önce.
Simsiyah saçlara aklar düşer yavaştan.
Güneş gizler kendini bulutların arkasına.
Dik yokuşlardan kızak kayar çocuklar.
Atkı ve eldivenler çıkmıştır dolaplardan.
Kırık bir kalbin umudu kadar, umut var içimde.
Kanatları kırılmış bir güvercinden farksızım bugün.
Çığlıklar atıyorum fakat kimse duymuyor sesimi.
Gökyüzünden alıkoyulmuş gibiyim sanki.
İyileşinceye kadar, tutsak bir haldeyim belli ki.
İlk kez benden bu kadar uzak beyaz bulutlar.
Geceleri penceremden içeri giren ay ışığı gibi.
Hüzünleniyor insan göremeyince seni.
Ve özlemek seni, güneşin doğuşunu görememek gibi.
Bazı bazı susuyor, konuşmuyorsun ya hani.
En güzel kelimeleri esirgiyorsun ya benden.
Tarifi imkansız bir acı kaplıyor kalbimi.
Bugün günlerden perşembe, renklerden sarı.
Geride kalan yine ben, birazcık yarım.
Güneş çıksa da erise şu dağların karı.
Seninle ölüme giderim, her şeye varım.
Güzeldir sarı, ısıtır her zaman içimizi.
Seni sevmek elini tutamamak mıdır hiçbir zaman ?
Ya da seni sevmek sessiz kalmak mıdır çoğu zaman ?
Kalbimde en geniş yeri sana ayırmak ve seni orada bulamamak mıdır yoksa ?
Belki de seni sevmek hep iki kişilik dualar etmektir.
Seni sevmek yavaş yavaş ölmektir sebepsizce.
Sen ki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan kadın.
Sen ki toprağa gömülünce çürümeyecek mişsin gibi.
Sen ki farklı bir boyuttasın ve de sanki çok kibirli.
Sen ki burnun havada, dünya senin etrafında dönüyor gibi.
Sen ki yaşıyorsun lakin hiç ölmeyecekmişsin gibi.
Ağaç gövdelerinin beyaz kireçle boyandığı günler.
Hafif bir rüzgar eser, gün olur asra bedel.
Dik açıyla inen güneş ışınları, etrafı sımsıcak eder.
İlkbahar çalar kapıyı, açmazsak çeker gider.
Yeşil çam ağaçları etrafı süsler.
Aniden yağan yağmur insanlara gülümser.
Su gibisin aslında sen.
Duru, berrak, saf ve vazgeçilmez.
Bulunduğu kabın şeklini alan çoğu zaman.
Her ortama herkese uyum sağlayan.
Varlığında pek önemsenmeyen fakat yok olduğunda değeri anlaşılan.
Her yeri her şeyi tertemiz yapan.
Hayallere yelken açıp gitmek varken uzaklara.
İnsan amansızca yakalanır sinsi ve görünmez tuzaklara.
Belki de bir bilet alıp binerse uçaklara.
Mesafeler kat eder ulaşabilir belki de,
En uçsuz bucaklara...
Bir yalnızlık uçurumunun kıyısına kadar yaklaştığımı hissediyorum. Çaresizlik içinde kıvranıyor bedeni.Son zamanlarda yalnızca zihnimi bulandıran şeylerle meşgulüm artık. Ve insanlar uğraşılması zor olan iki ayaklılar.Her yer onlarla dolu. Ne yapmalıyım bilmiyorum. Her geçen gün yalnızlık ve acı getiriyor beraberinde. Ruhsal sıkıntılar sarıyor her yanımı. Çözüm ne sizce ? Dışarıda esen rüzgar ve şırıl şırıl akan dereler zevk vermiyor artık eskisi gibi. Sahi neden artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Sırf biz eskiyoruz diye eskimek zorunda mı her şey ? Kalbimiz ruhumuz bedenimiz eskimek zorunda mı ? Peki ya vicdan ve merhamet eskimeseler olmaz mı ?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!