Bir gece yarısı at yorganı,
Çık sıcak yatağından,
Sonbahar günlerinden en soğunu seçtim senin için,
Kızma,
Esen poyraza bırak kendini
Ki anla,
Bu geceyi yıldızlara ayırdım,
Dertleştik epeyce ,
Sonra ansızın onlar ağladı, ben ağladım
Taşkın nehirlerden hallice..
Pek çok soru sordum onlara,
Güneş doğmadan iştimaya kalkılır,
Koca tabur sıra sıra dizilir.
İki metrelik çukur sarmak için bekler kefeni,
Dört nala gelir Memedimin acı haberi.
Alnımıza yazılmış bu kara yazı,
Havada bir koku var,
Göğüsleri genişleten cennet kokusudur bu.
Güneş dumanları kovalıyor,
Etrafı aydınlatan senin bembeyaz tenindir bu.
Demir almış kıyıdan kalkıyor gemiler,
Anlatacaklarım uzun.
Ayaküstü konuşulamayacak kadar uzun.
O sırma saçlarınla meşk edebilsin diye gözlerim,
Aştığım dağlar kadar ağır,
Geçtiğim kilometrelerce yol kadar uzun.
Söyleme Ayçin,
Söyleme bu şarkıyı.
Dilinle dağlama gönlümü.
Bir kez daha berduşta
Çevirme ömrümü.
Beklerim geceyi
Bir tutam kahve kokusu çalınır
Burnuma,
Bir cigara daha atılır öne
Civanım!
Kül eder kendini.
Nasıl unuturum aylardan kasımdı,
Hem doğumum hem yasımdı,
Benim kalbim dostluğun hasıydı,
Bilmem nasıl sevdim seni?
Yollarına karanfiller sermiştim,
Eylülün bu gecesinde essin diye bekliyorum meltemi,
Baş başayım sükutla ve sakin bir demdeyim,
Sensizim lakin bir o kadar da seninleyim,
Sözcüklerin gücü yetmiyor anlatmaya ahvalimi.
Açılıp kapanmakla devr-i daim yapıyor göz kapaklarım,
Gidersen, bir başka gideceksin,
Öyle ki buz tutacak cehennem bile.
Hislerini kalbine gömeceksin,
Ve mantığın olacak devrede.
Özlersen, asla dönmeyeceksin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!