Acımam, acımayana,
Kıyarım, kıyana.
Ama yüreğim dayanmıyor,
Görünce bebekleri tabutta.
Rabbim bir el ver bana,
Babamın jiletiyle kazımıştım tüyden bıyıklarımı, koca adam olacaktım.
Başım dik yürürdüm, uzun boylu, delikanlı delikanlı süzülecektim. Yakacaktım uzun bi sigara, duman hafif hafif yükselecekti.
Bi kız vardı yan sınıftan, onunla evlenecektim.
Bide siyah bi arabam olacaktı, gurbetten gelecektim bizim sokağa. Vurduğumda gülle kesilecekti yumruğum, adaletli olacaktım.
Cebim kalın olacaktı, harçlık verecektim ufaklıklara, bi bayram namazının çıkışında.
Dostlarım olacaktı, dağ diye yaslanacaktım, yıkılmayacak, yenilmeyecek ve üzülmeyecektim. Sert bakışım, yumuşak bi kalbim, ben babam gibi olacaktım.
Beni affedin,
Yüzüm geceden kara,
Olsaydım affınıza mashar, yinede kapanmaz, ölçümsüz, kocaman bu yara.
Unuttum sanmayın benim için dikene bastığınızı,
Lakin, şımartılmış bir çocuktur zihnim, elimden gidince kanar içim, bana saygınızı.
Şikayetim yalnızlıktı, yalnızlık kaderim değil, aslında benim ahmaklığımdı.
Deli diyorlar bana,
Yaptıklarım, söylediklerim, düşündüklerim garipmiş.
Çok bakıyormuşum uzaklara.
Bazen de gülüyorlar bana,
Aptalcaymış hatalarım.
Herkes takmış benim söylediklerime,
İsteksiz ve sonuçsuz düşüncelerimle dolu kafam.
Aklımın alamadıklarıyla zor düşüncelerim, olup bitenden habersizce, sahip olmak bir fikr’e belki de son duam.
”Hayat, güzeldir kıymet bilene, zahmet verir fazlasını isteyene, katibin çantası doludur, verir istediğini sabredipte bekleyene. Ama ucuz olmaz her dilek, bazen imtahan gerek. Geçersen ne alâ, kalırsan zordur başa gelecek belâ.
Alışılmışlığı var bir kere kuyunun dibinde yaşamanın.
Bana sorsan soluk bütün çiçekler, ve beton dökmüş üzerime çeşmeler. Yalnızlığın koynunda, istemediğim bir birlikteliğim olmuş, ne yapsam silinmez alnımdan, boşluk ve karanlık artık benim bir parçam.
Sessizliğin verdiği korkuyla ürperiyorum, bir hayaletin sesi Zihminim köşe kenarlarında, şarap kokulu ağzıyla bana fısıldadıkları beni küstüren hayata.
Belki bedenler farklı şehirlerde ama ruhlar hep birlikte, ve o ruhlar hüzün kaldırımlarında yürürken yaptıkları sohbetleri, çözmeye başlıyor hayata dürdüğüm düğümleri.
Çözülmesine ramak kala, kalbimin sancısıyla yalvarışlarımın karşılığı sıkıyor koptu kopacak olan bağlarımı. Kaderim beni hep aynı noktada tutuyor, esnaf lokantasına dönen duygularım, yıllardır değişmeyen tadım tuzum.
Kuyudan çıkınca, kuyuya özlemim filizleniyor biraz ahmak tarafımda. Gamzelerimi aynada görünce, ben bu olmamalıyım diyor içimdeki geveze, ve gerçekler cesaret kemiğimi kırıyorlar. Döndükçe dönüyorum en başa, ümit koymamışlar pişirildiğim aşa. Hamuruma sıçramış bu yalnızlık, Yalnızken de, hayret ki özlenirmiş yalnızlık.
Sana bir kaç kelime armağan ederim en fazla, sonlarını kafiyeli yazarım. Elimden gelmezse yüreğimden gelir.
Ben dokunamasamda sana, sözlerim dokunur. Ben sana alışırım, sende beni seversin. Biz bir şekilde kavuşuruz, ya birkaç satır yazıda, ya da randevulu bir masada.
Nasıl serkeş bir hayat bu?
Hayallerinde yalnızca limon kabukları.
Ve Bir kaç kitap mı, Huzurun anahtarı.
Aradığın ne senin? Yetmiş senelik mucizevi ömründe.
Kitaplara saklamışsın kendini, yada orada arıyorsın merak ettiklerini.
Herşey yazmaz orada, yazamaz!
Düşünüyorum, anlamsız olan insanları, konuşmaları, kavgaları. Bi sebebe bağlamak istiyorum, ama aciz kalıyorum, başaramıyorum. Çok kötü bir his var beni sarsan, eriten, çürüten anlaşılmaz bir his. Kanaatimce insanın kendini en kötü hissettiği durumlar, elinden gelmeyenler. Yapabileceğin hiçbirşey yok, ne sebebi var ne de gerekçesi, olmak için olan şeylerin. Üzülüyorum ve hiç mantıklı değil, keşke diyorum keşke bu kadar duygusal olmasaydım. Küçük insanların kendilerinden geri kalmayan küçük sözleri, talihsizlikle yaşadığın hani o hiç unutamadığın kötü anıların ve kalbime dokunuyor, bana bakan çirkin çatık kaşları. Geçmişte takılı kalmamam için defayetle uyarılıyorum, sultanım mevlana, şeyhim edebali tarafından. Ben sizler kadar yükselemiyorum ve yükselemiyeceğim, o Zat-ı düşünürlerin zirvesinde konakladığı dağların gölgesi dahi, imkansız bir hedef tahtası benim gelecek kaygılarım içerisinde. Elimde değil, geçmişte yaşıyor, geleceğimin hayallerini kuruyor ve bu günümü bozuk para gibi harcıyorum. Kaybediyorum, azalıyorum, yetinemiyorum. Bunların hepsinin farkındayım. İşte geldik malum en kötü sona, olanlara ve hislerime mani olamıyorum, bir farkındalık sahibiyim, ama ilacımı dahi arayamıyorum. Kaset bitiyor, pürüzlü ve rahatsız eden bir kaç ses daha, ardından baştan başlıyorum. Artık sıkılıyorum, Bu biber turşulu kısır döngü bir gün bitecek umutla bekliyorum. Şimdi karanlık odamın sessizliğini dinleyerek belki bi şiir mırıldanarak ruhumu kendisiyle tanışma fırsatı bulamadığım farklı bir aleme teslim ediyor ve gözlerimi tüm insanlığa küsercesine kapatıyorum. Kasetin tekrar başa sarması için sabırsızlıkla, ruhumun geri dönüşünü bekleyeceğim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!