Burada her şey bir film setindeymiş gibi ...

Ömer Faruk Akbıyık
87

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Burada her şey bir film setindeymiş gibi yapay sanki.

Maviş gözlerinin içi henüz gülen,
mutluluktan gözlerinin içi ıslanmış bir çocuk gibi güzel gökyüzü.
Sapsarı bir çiçekle, kıpkırmızı bir gelinciği koparıp
çeketimin iç cebine koyuyorum.
Göğsümde sımsıcak gezinen viski sıcaklığıyla kalbim üzerine fazla efor sarfediyor.
Bir çocuk,bir çoban sürüsüyle beraber yitip gidiyor tepenin ardından
Boşaltılmış bir köyün kalıntılarının ordan geçerek.
Burada her şey bir film setindeymiş gibi yapay sanki.

Biliyorum bir tablonun içerisine davetsiz girip uyumsuz bir şekilde duruyorum.
Picassonun yaptığı bir tablonun içerisine bir ilk okul öğrencisinin çizdiği bir insan gibi.
Bir insana çizilen bir kalp.o kalbi delen bir ok gibi belki.
Dönüp dolaşıp hiçbir şehirde kalamamanın ve aynı kente dönememenin acısını bilmez ki kavafis.
Benim düş kırığım kürkçü dükkanına dönen tilkiden başka bir şey değildir.
Umut taksi varsa, lütfen çağırın. acilen yaşam nakli yapmam gerekli de.
İnanmıyorum üstelik, umutsuzluğu da. Hiçbir tabipe gitmiyorum bu yüzden.
Yaraların kendi kendine iyileşmesini beklemek ahmakça.
Çünkü artık yaralar daha beter, ölüm ise daha ciddi.

Ben şimdi istanbulda yaşıyorum. Kürt bir çobanın,esmer bir çocuğun kara gözlerinin içindeki ışığın
İstanbuldan sadece uçarak bir saat uzağındayım. Bir saat sonra ya da tek hesap 2 saat içerisinde,
İstiklalin bir ara sorasında daha bir hafta önce açılan tarihi ve geleneksel bir çaycısında,
Gözlerinin içi derin dondurucuda sondurulmuş, rengarenk sıradışı yaşamlara bürünmüş bütün tarzların aynı zaman diliminde olmasına inanamıyorum.

Sanırım kadavralara giydirilen rengarenk elbiseleri ve 3 senedir aynı sayfasında şiir kitabının bekleyen, edip’i de cansever’i de hiç bilmiyordur bu çocuk. Yaşamı bir sanatmışçasına yaşıyorum diyen süper çocuklar,fenomenler ile yaşamı zanaatmışçasına yaşayan çocuk arasındaki farkı biri bana söylesin.
Doğaya saygı duyan bir şaman vardı taksimde hep aynı yerde oturan. Hep iki çıtayı yan yana yürüten bir şamandan bahsederdi övünerek. Neredeyse hep aynı yerde otururdu.ve neredeyse hep elinde hep aynı kitap varken. Ve nedense hep kitap daha henüz okunmuş ya da okunacak gibi açık ve okunmaya hazır bir vaziyette. Ve nedense hep aynı sigarayı aynı şekilde sarar ve çayını içerek, ve nedense hep aynı şamandan bahsederdi.
Danışment geçidi vardır istiklal caddesinde. Burada güzel çay yapan bir yer vardır. Burada çay içenler ikiye ayrılır her zaman. Evvel zamandan beri gelenler ya da burası ünlü olduktan sonra gelenler. Buraya kimseler yokkeb,ilk ben geldim diyenlerin,hangi ruh haliyetini taşıdığını söylememe gerek yok. Kaşif ruhlar diyebiliriz bunlara. Şiirleri, şarkıları, mekanları, insanları ilk keşfeden insanlar bunlar. Hep keşiflerini paylaşmak ister hem de bunun paylaşılmasından,keşfettiği şeyin yaygınlaşmasından rahatsızlık duyar bu tip insanlar. Diğerleri ise burayı çok geç keşfedenlerdir.
Bu şaman her burada yaşardı. Hep aynı şeyleri anlatırdı.saçları rastaydı ve sanırım saçının bir kısmında erkek arkadaşının saçlarını kaynak yapmıştı. Arada sırada o erkek arkadaşını bir türlü unutamadığını anlatırdı. Gözlerinin içinde,sözcüklerinde hep aynı öz güven vardı ve evrene hep aynı mesajı verirdi. Ben sıra dışı bir insanım. Bu konuda kendisini ikna etmişe benzerdi.
Akşam haberleri. Yaşamı çekilmez kılan tüm ayrıntılardan düşlerin umarsızlığına sığınırım.
Annemi özlediğim aklıma gelir. Annemi özlemek sıradan bir hal almıştır çünkü.
Çünkü tanrı gibi bir şeydir anneyi sevmek.
İnsan severken unutmayı sever.
İnsan en çok işler yolundayken unutmayı sever.
Bu yüzden yürüyen merdiven annelerin ayaklarının altından bir alışveriş merkezinin alt katına gider gibi bir evladı cennetin kapılarına sürükler. Oysa burda,bunda unutlan bir şey var azizlerim. Ya babalarımız. Giydiğimizi kazaktan,sandıkta mühür bastığımız adama kadar izi var babamızın hayatlarımızda. Babalarımızın hayatlarımız üzerinde birinci sırada ve birinci derecede ipotekleri var. Aslında annelerimizin hayatında da babalarımızın birinci derece ve sırada ipotekleri var. Hatta aslında şuna geçmişten gelen kefalette diyebiliriz.en müteselsilinden. Babalarımızın ayaklarının altında ne var peki. Yasaklar,korkular,acımasız iktidarllarının altında ne var. Genetik olarak insan denilen sosyal hayvana aktarılan bu erkeklik kavramının altında ne var?
Cehennem babaların ayaklarının altındadır. Susmadan haykırın bunu. Bir ideolog gibi hissetmek istiyorum kendimi. Bir süre ünlenmiş ve cnntürke çıkabilmiş bir fenomen gibi mutlu olmak istiyorum. Ego orgazmı. Biraz sonra rahatlıycaksın. Meni kokacak hayatın. İğrenç hissedeceksin kendini miden bulanacak. Kimse kendini bir peçete ölen sperm kadar yalnız ve önemsiz hissetmemeli galiba.

Hala edebiyat dergisi çıkaran eski bir solcu kadar umudum yok. Üstelik şiir yarışmaları düzenleniyor hala. Birinci olanlar genellikle dünyanın en umutsuz adamlarının içerisinden çıkıyor. Hiçbir zaman bir yarışmada birinci olmayan insanlar için hüzünlü bir durum bu. Hayatında hiçbir insana çıkma teklif etmemiş ya da hiçbir çıkma teklifini kabul etmemiş adamların ruhundan yapılma kurşun geçirmez gömlekleri giyinen bu umutsuz insanlara sarılıp uyumak isteyen milyonlarca ahmak var. Buna yanıyorum.
Ruh ikizim çık ortaya. Ben senin için yaşıyorum. Bir gün çıkıp geleceksin bana. Çeketimin iç cebinde bir sarı çicek ve kıpkırmızı gelincik var diyebilecek misin? Ruh ikizlerinin tek hücreliler gibi çoğalması diliyorum. Üstelik birbirini aldatan ruh ikizleri derneğinin kurucusunun da kötü bir şair olduğunu biliyorum. Tüm kötü şairlerin şerrinden neyzen tevfik’in sarhoşluğuna sığınınıyorum. Basit ya da karmaşık bir ilişkinin kör düğüme dönüştüğü bir hal alıp duygusal birliktelik, çocuklarla ellerinden ve alnından çarmıha gerildiğin ske ske mutlu olma pozları verdiğin bu hayatta babaların,anne ve çocukların hayatlarına birinci derece ve sırada ipotek koymasını hala anlamıyorum diyen ya salaktır ya da çok saftır.
Ciddi ve seviyeli bir ilişkim var. Yalnızlığımla. Bir erkek için bu ali masturbasynlar diyarında bir pratiktir. Çünkü otuz bir kası gelişen bu adamlar sadece abaza ve yalnız değil. Kızların algı tarihine not düşmek için söyledim. Evli ve çocuklu dünyaların çekim merkezidir uzak ve parlak küçük masturbasyon uyduları. Şiiri seviyorum velhasıl kelam. Öpüldünüz.

Ömer Faruk Akbıyık
Kayıt Tarihi : 17.12.2013 17:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Faruk Akbıyık