Bunlar Gerçek Mi? Şiiri - Ahmet Emer

Ahmet Emer
437

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Bunlar Gerçek Mi?

Şener Eruygur:

2003 yılında Nurcuların 'Okuyucu Grubu' diye adlandırılan yapılanmasının Manisa'da; yasalara aykırı olarak, izinsiz 'yazlık eğitim merkezi' açtığı, özellikle fakir ama zeki çocukları seçip; ağabey ve ablalarının gözetiminde dini eğitim verildiği ile ilgili ihbar alan Manisa Jandarması; Cumhuriyet Savcılığından arama yapmak için izin ister.

Arama iznini alan jandarma; operasyonda kendi görev sahaları içinde bulunan evlere baskın düzenler ve bir çok dokümana ulaşır. İrtica operasyonunda jandarmanın ele geçirdiği bu dokümanlardan; izinsiz kurulan ve sözde dini eğitim veren bu dershanelerin; Akhisar Hilaliye Vakfına ait olduğu ve birkaç tane dershanenin de polis bölgesinde bulunduğu anlaşılır. Jandarma Bölge Komutanı Erdal Sarızeybek; operasyona jandarmanın devam etmek istediğini Manisa Emniyet Müdürü Kahraman Koçak'a ilettiğinde olumlu yanıt alır. Savcılığı da durumdan haberdar eden jandarma; yanlarında bir de polis olmak kaydıyla, irticai faaliyetlerde bulunduğu tespit edilen Hilaliye Vakfına düzenlediği operasyonu devam ettirir. Arama kararında Manisa Akhisar No: 5 diye bir adres vardır. Bu adreste 5 ayrı daire mevcuttur ve bu dairelerin hepsi de; dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın annesine aittir. Bu bilgiyi alan ve eksik bir şey kalmasını istemeyen Sarızeybek; arama iznini 5 ayrı daire olarak düzeltmek için Savcılıkla irtibata geçme kararı alır. Tüm bu gelişmelerden, dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur haberi olur. Operasyonun ne olursa olsun bitirilmesi ve her şeyin yasalara uygun bir şekilde yürütülmesi gerektiğini, tüm belge ve bilgilerin CD halinde kendisine iletilmesini Sayın Sarızeybek'ten ister.

Sonuç: Savcılık herhangi bir gerekçe göstermeksizin Bülent Arınç'ın annesinin; laik Türkiye Cumhuriyetine karşı irticai faaliyetlerde bulunduğu, ele geçen belgelerle sabit olan Hilaliye Vakfına kiraya verdiği evi jandarmanın araması için izin vermedi. Operasyon bitirilmedi. Tutuklama vs. olmadı. Soros'un parasıyla 'Ergenekon karartılmasın' diye köşelerinde yazılar yazan, yürüyüşler düzenleyen gruplar; irticai faaliyet yapıldığı ile ilgili ihbara dayanarak düzenlenen operasyonun, sonuçlandırılması için oralı olmadı. Bu konuyla ilgilimidir bilinmez ama, bir tutuklama oldu. O da; bu işi ısrarla takip eden, belgelerin birer kopyasını alan, sonuçlandırmaya çalışan Sayın Şener Eruygur; emekli olduktan sonra Ergenekon soruşturması nedeniyle gözaltına alındı.

Doğu Perinçek:

D. Perinçek Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek; tamamen birbirine zıt düşünce yapısına sahip iki kişinin, ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda, nasıl birlik ve beraberlik içinde çalışabileceğini göstermiştir. Ermeni meselesinde; İşçi Partili Sayın Doğu Perinçek ile Milliyetçi Hareket Partili Sayın Mehmet Gül büyük bir dayanışma örneği göstermiş ve Talat Paşa Komitesini kurmuştur. Bu örnek bazılarının hoşuna gitmedi ki; Avrupa Birliği Dış İlişkiler Komisyonu 2006 yılında Talat Paşa Komitesinin kınanması ve Türk Hükümetince derhal dağıtılması yönünde karar almıştır. Komite; sözde Ermeni soykırımının yapılmadığını, o dönem asıl zalimliği Ermenilerinin yaptığını –özellikle- Rus Devlet arşivlerinden tarayarak, dünyaya duyurmayı başarmıştır. Hükümet, Talat Paşa Komitesini dağıtamadı ancak; Doğu Perinçek, Ergenekon davasından tutuklandı. Mehmet Gül'de Ukrayna'da vefat etmeseydi belki o da aynı davadan tutuklanacaktı.

Kemal Kerinçsiz:

Katıldığı bir TV programında bölücü başı, eli kanlı katil Öcalan için 'sayın'; bu ülke uğruna toprağa düşen, misak-ı milli sınırlarımızın güvenliği için şehit olan vatan evlatlarına ise 'kelle' diyen Başbakan Erdoğan'a; Şehit Aileleri ve annelerinin açmış olduğu davalarında avukatlık yapan; Sayın Kemal Kerinçsiz de; dava sonuçlandıktan sonra Ergenekon soruşturması dahilinde gözaltına alındı.

Sevgi Övünç:

Kemal Kerinçsiz'in avukatlığını yaptığı üç kuruşluk tazminat davasında, Başbakanı mahkum eden Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi Sayın Sevgi Övünç, kararın ardından iki kere soruşturma geçirdi. Nihayet Adalet Bakanlığının gönderdiği müfettişler o kadar incelemeleri sonucu soruşturma açacak bir konu bulabildi. Sevgi Övünç'e bir davada gerekçeli kararı 'geç' yazdığı için 'görevi ihmal'den soruşturma açıldı. Başbakanı üç kuruş ödemeye mahkum eden Hakim Sevgi Övünç, bu kadar basit bir konuda soruşturma geçirirken; Ergenekon Soruşturmasının gerekçeli kararını bir yıldan fazla süre sonunda kamuoyu baskısı sonucu ancak yazabilen savcılar hakkında, Adalet Bakanlığı soruşturmaya gerek görmediğini açıkladı.

Ergun Poyraz:

Musa'nın Gülleri ve Musa'nın Çocukları isimli kitapların yazarı. Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül'ün aslında Yahudi olduklarıyla ilgili bilgilerin yer aldığı kitapların dağıtımı Mahkeme kararıyla durduruldu. Kitapta söz konusu olan bilgiler doğrudur ya da yanlıştır bilemem, ancak; 301. Maddedeki değişiklikle Avrupa Birliğinin istediği düşünce özgürlüğünün; Türkiye'nin demokratikleşmesinde önemli bir adım olacağını savunan Başbakan Erdoğan; Atatürk'e, Türkiye Cumhuriyetine ve milli değerlerimize iftira atmanın, hakaret etmenin önünü açarken; kendine iftira ve hakaret edildiğini ileri sürdüğü kitapları toplatmaktan çekinmedi. Bu arada Sayın Ergun Poyraz'ın da Ergenekon soruşturması dahilinde gözaltına alındığını söylememe gerek var mı bilemiyorum?

Atılay Ergüven:

Sağlık Bakanlığında Başmüfettiş olarak görev yapan Sayın Ergüven'in; Devlet Denetim Elemanları Derneği Genel Başkanı olarak, 'yolsuzlukların arttığı' yönündeki beyanının ardından, Bakanlığa gönderilen -imzasız- bir mektup nedeniyle hakkında soruşturma açıldı. Soruşturmada suçsuz olduğu ortaya çıkmasına rağmen aynı nedenden dolayı 3 ayrı soruşturma daha geçirdi. Soruşturmalar neticesinde verebilecekleri tek ceza olan 'ücret kesintisi' gerekçe gösterilerek bu görevinden alınıp Polatlı'da saymanlık görevine atandı.

Osman Özgüven:

Dikili Belediye Başkanı Sayın Özgüven'e ilçesinde; su tüketimini azaltmak ve daha az kullanımı özendirmek amacıyla 10 tonun altındaki faturalardan ücret almadığı, belediye otobüsünden halkın ücretsiz yararlanmasını sağladığı, okul zamanı bu otobüslerin servis aracı gibi öğrencileri evine kadar bıraktığı, belediyeye ait sağlık ocağında muayene ücretini 1 YTL, röntgen ücretini 6 YTL yaptığı, belediyeye ait ekmek fırınında 225 gr. ekmeği 25 YKR sattığı gerekçeleriyle 'görevi kötüye kullanmak' suçundan dava açıldı. Eğer Osman Özgüven SHP'li değil de bayram öncesi kuru bakliyat, kış öncesi kömür dağıtan AKP'li Belediye Başkanlarından biri olsaydı; sizce bu dava açılır mıydı?

Mahmut Açar:

Çatalca İnceğiz Köyünde çiftçilik yapan Sayın Açar; AKP'nin internet sitesine 'sana oy verenin taa…' diye başlayan küfürlü bir elektronik posta gönderdiği için; Başbakan Erdoğan tarafından dava edildi. Belli ki Mahmut Açar vermiş olduğu oyun kendisine; 'yol-su-elektrik' olarak değil 'zam-zam-zam' olarak döndüğünü görünce, kendisini tutamamış ve küfretmiş. Seçim dönemi boyunca vermiş olduğu tüm sözleri tuttuğunu, vaatlerini yerine getirdiğini düşünen Başbakan Erdoğan'da Mahmut Açar'ı 'kamu görevlisine hakaret' suçundan dava etmiş ve dava sonunda Açar 1 yıl hapse mahkum olmuştur.

ŞEBNEM ÖZBEK

Ahmet Emer
Kayıt Tarihi : 14.10.2008 00:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Melek Ayaz
    Melek Ayaz

    Bir gün bunlar bitecek ve hakedenler cezasını görecek...umudumu hiç yitirmeden o günü bekleyeceğim...teşk..paylaşımınıza..
    melek ayaz

    Cevap Yaz
  • Salih Çetin
    Salih Çetin

    ilginç tespitler hayatın diyalektiğidir çatışma asıl tema çıkar çatışmaları/hangi ad altında olursa olsun ,büründükleri kisve ne olursa olsun her türlü çıkar grup ve örgütleri cezasını çekmeli,aynı zamanda güç sahibi olup bunu kendi çıkarları için kulananlarda cezasını çekmeli paylaşıma tşk. saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Dursun Elmas
    Dursun Elmas

    Ergenekon turizmi

    “Bacasız sanayi” olarak nitelendirilen turizm Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri. İş icabı sürekli seyahati leyleği havada görmekle açıklamaya çalışsam da kaytarmak ruhumda var. Gezmeyi seviyorum aslında. Övünmek gibi olmasın canım memleketimde gidip görülmesi, yaşanması gereken en ücra köşeleri profesyonel rehberlerden daha iyi bilirim. Tevazuya gerek yok. Yer ve mekân konusundaki uzmanlığımı sinema, televizyon dizisi ve müzik kliplerinin çekimleri için tavsiyelerim sayesinde turizme katkı sağladığımı da söyleyebilirim. Ancak öğrenmenin sınırı yok. Nitekim dünkü Akşam gazetesinin manşetini okuyunca Ergenekon turizmini nasıl atlamışım diye içerledim. İstanbul’un yanı başında olmasına rağmen kıymeti anlaşılmayan, özellikle köylerindeki doğal güzelliği ve küçük pansiyonları çok az kişinin keşfedebildiği Silivri ilçesi şimdi Ergenekon turizmiyle dünyaya açılıyormuş. Kelimenin tam anlamıyla buna “Vay anasını sayın seyirciler” denmez mi?
    Yakın siyasi tarihimizin tortularını ve de devam etmekte olan acılarını taşıyan Mamak Askeri Cezaevi’nde sinema ya da dizi çekme fantezim yüzünden yıllardır uykularım kaçar. Tarihi Sinop Hapishanesi turizme açılırken parmaklıklar arkasında dizisiyle ününe ün katar oldu. Ankara’da herkesin yolunun düştüğü Ulucanlar Kapalı Cezaevi de kapatılıp şimdilerde film seti haline dönüşüyor. Sultanahmet’teki tarihi hapishanenin 5 yıldızlı otel olarak restore edildiği gibi bu sektörde ciddi ilerleme var. Yeni nesil gençlik hatırlamaz ama “Alkadras Adası” dünyanın etkilendiği güzel bir sinema filmiydi. İnsanlık suçlarının yaşandığı Avkadras Adası’ndaki hapishane kapatılıp yıllar sonra meraklıları için ziyarete açılmıştı. Benim gibi acılardan beslenen insanlar bile ünlü Bayrampaşa Cezaevi’nde iftar çadırı kurulmasını hazmedemiyor. Ama necip milletimizin bazı saygıdeğer bireyleri acıların, işkencelerin ve hatta idam cezalarının infaz edildiği mekânlarda iştahla yemek yiyip keyifle çay içme zevkinden mahrum kalmamaya çalışıyor. Bu işi psikiyatri uzmanlarına havale edip Ergenekon turizmine dönelim.
    AB standartlarında diye öve öve bitirilemeyen Silivri Cezaevi’nde 20 Ekim günü başlayacak tarihi duruşma için geri sayım başladı. Hapishanenin yakınındaki ev kiraları artarken otellerde yer bulmak şimdiden imkânsız hale gelmiş. Yerli, yabancı yüzlerce gazeteci, binlerce sanık yakınının akın edeceği Silivri’de turizm patlaması bekleniyormuş. Küresel ekonomik krizin vurduğu Türkiye’de en şanslı yer Silivri. Esnaf halinden memnun. Ergenekon turizmi ihya edecek ilçeyi. Silivri’nin adının Ergenekon olarak değiştirilmesi kimseyi şaşırtmamalı, ne de olsa bu dava üç-beş günde sona ermeyecek. Sanıklardan birinin bile talep etmesi halinde 2 bin 500 sayfalık ana iddianameyi savcılar okumak zorunda. Ekleriyle milyon sayfaları geçen iddianameden bazı bölümler malum gazetelerde özel telefon görüşmeleriyle yayımlanıp ilgi çektiğine göre canım memleketim terörü ekonomik krizi unutup Ergenekon turizmine odaklanacak. Davanın ünlü savcısı Zekeriya Öz, Silivri’ye gitmeyip soruşturmayı derinleştirmek için İstanbul’da kalacakmış. İddianamenin satır satır okunmasını ise iki savcı yüklenecekmiş. Binlerce sayfayı sanıkların gözüne basının karşısında okuyacak olan görevli savcıların düşeceği durumu tasavvur edemiyorum. Türkiye’de medyanın mahir gazetecileri için böyle bir fırsat doğabilir miydi/ ne de çok televole malzemesi çıkarırlar Allah bilir. Ekonomik krize bulunan çare Ergenekon turizmi olmuş ilgililere duyurulur.


    Yavuz Selim DEMİRAĞ
    YENİÇAĞ

    Cevap Yaz
  • İshak Özlü
    İshak Özlü

    Duyarlı bir şekilde takip yapıyoruz medyadan elimizden geldiğince.paylaşım için teşekkürler.Selam ve sevgilerimle.

    Cevap Yaz
  • Nafi Çelik
    Nafi Çelik

    Yazınızı ibretle okudum.
    Sevgiler...
    Nafi Çelik

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Ahmet Emer