Bugün Bayram ve Ben Maraş'ta Bir Çocuğum

Ahmet Bozdağ
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bugün Bayram ve Ben Maraş'ta Bir Çocuğum

Bugün bayram ve ben Maraş’ta bir çocuğum…
İki ay oldu annemi kaybedeli, babam ondan on gün önce göçmüştü çoktan.
Annemi ve babamı sekizinci günde çıkartmışlardı. Bana madenci amca anlattı, babam annemin kollarında gülümseyerek ölmüş. Onu ne çok severdi, kim bilir onun kollarında ne kadar huzurlu kapattı gözlerini. Ben de sonradan gördüm, hala o kollarda yatıyormuş gibi gülümsüyordu kefene koyulurken.
Annem nefes alıyordu hala ama gözlerinin altı morarmış, yüzünde garip bir hüzün ve kısık gözlerle, sanki canım oğlum der gibi bakıyordu bana. Saçları simsiyahtı annemin, böyle karanlıkta kaldığında siyaha aşık olur ya insan. Gözlerinin tek sırdaşı o zifiri karanlıktır ya ve dünyanın en güzel rengi gibi gelir siyah… İşte annemin öyle aşık olunası saçları vardı. Sedyede götürürlerken elimi tuttuğu an gördüm, beyazlar düşmüştü güzelim saçlarına. Ben annemle konuşmayı çok istedim ama doktor amcalar annemin ağzına büyük bir şey takmışlardı.
Ben ‘anne ben çok korktum biliyor musun?’ dedim, annem ses vermedi.
‘Anne seni çok özledim biliyor musun?’ dedim, annem ses vermedi.
‘Anne ne olur beni bırakma, burada çok üşüyorum’ dedim, annem ses vermedi.
Doktor amcalardan birisi bana döndü: ‘Şimdilik anneyi fazla yormayalım annen yakında yanına gelecek’ dedi.
’Yakında yanına gelecek…’ Ben hayatımda bu kadar güzel bir cümle duymamıştım daha önce.
Yavaş yavaş koptu ellerim annemin parmakları arasından. Hemen yanı başımda bir abla arkamdan sarıldı bana. Ben o sırada annemin alelacele götürülmesine şahit oluyordum. Annem gidene kadar tek bir damla yaş bile dökmedim, tuttum kendimi. Görürse çok üzülürdü o da ağlardı.
Annem kaybolduğunda gözlerimin önünden, kirpiklerim birbirine yapışana kadar ağladım. Bağırdım, çağırdım. Annemi istiyorum diye ortalığı ayağa kaldırdım. Kimse duymadı beni ve ben yine ağladım, ağladım ağladım ve ağladım…
***
Üç beş gün sonra bizim yan çadırın yanında elimde çürük bir dalla toprağı eşelerken yan komşum Ayşe teyzenin konuşması ilişti kulağıma. Benden bahsediyordu.
‘Yazık yavrucağıma kaç gündür perişan oldu, annesini çıkartmışlar ama yoğun bakımdaymış, durumu ağırmış dedi hemşireler. İnşaallah kurtulur da şu çocuk tek başına kalmaz. Kocası enkazın altında ölmüş yazık şimdi kadın da ölürse ne yapacak bu çocuk’
Ölürse mi? Benim annem ölecek mi?
Toprakla bir kavgaya tutuşmuşum, elimdeki çürük dal kırılmış ufacık kalmış. Farkında olmadan parmaklarımla eşelemişim toprağı dakikalarca. O kadar sert bir kavga etmişim ki tırnaklarımın arasını kan toplamış. Bir ara ellerimi kaldırdığımda avuç içlerimde annemin ellerini hissettim. Parmak uçlarımdan avuçlarıma sızan kanı temizliyor gibiydi. Öyle güzeller ki, ellerindeki çizgilerde sanki ben varım. Sanki ben o çizgilerde yaşıyor gibiyim. Kanlar umurumda bile değil annemin elleri olsun yeter derdindeyim.
Ben o gün hissetmiştim annemin öleceğini. Bir gün babam ‘eğer insan birini kalpten seviyorsa onu her şeyiyle hisseder’ demişti. Bu her şeyin içinde ölümün de olduğunu neden söylemedi ki?
Gözlerimi durduramıyorum. Toprak lütfen ağlama der gibi bakıyor bana. Ama gözlerimi durduramıyorum. Yanaklarımdan yavaşça süzülen her bir damla yaş büyük bir hızla düşüyor toprağın bağrına. Eşelediğim çukuru dolduruyor gözyaşlarım. Toprak bana bakıyor ve ben yine ağlıyorum, ağlıyorum ve ağlıyorum…
Ayşe teyze içerden sesimi duymuş olacak ki koşa koşa yanıma geldi. Ellerimi gördü. Bir çığlık koptu ağzından ‘Ne yaptın be çocuğum dur hemen bez bulup geliyorum’ dedi. Bembeyaz bir bez bulmuş, bu kadar toz toprak içinde bu beyazlıkta bir bezi nasıl buldu ki acaba?
Ellerimi temizledi ve sardı o bezle. ‘Oğlum niye ağlıyorsun yine, bak arkadaşların orada hep beraber oynuyorlar, sende gitsene yanlarına’ diye söylendi üzgün bir halde. Ben de sağ omzumu silktim istemem dercesine. Hiç belli etmedim onu duyduğumu, gizledim. Ne biliyim belki de korktum annem ölecek mi diye sormaya. Fark etmesin diye hemen konuyu değiştirdim.
-Ayşe teyze dedim. Sen bu bezi nereden buldun?
- Bizim evegeldiğinde duvarda bir fotoğraf vardı hatırlıyor musun?
- Evet tabi. Mustafa abinin fotoğrafı.
- Ha işte bu Mustafa’ya yaptığım mendil. Düğününde ceketinin mendil cebine koysun diye yapmıştım.
- İyi de Ayşe teyze, Mustafa abi hiç gelmiyor ki? Ben çok küçükken mahallede oynadığımız maçta çok güzel bir gol atmıştı. En son hatırladığım şey o. O gün bugündür görmedim ben Mustafa abiyi.
- O günün akşamına Mustafa abin askere gitmişti, ben de askerden döndükten sonra düğününü yaparız diye bu mendili oyalamıştım. Ama askerde meleklerle yoldaş olmuş. Bir daha gelemedi, nasipse ben gideceğim yanına. Hatırlıyor musun? Babanı götürürlerken merak etme o meleklerle arkadaş oldu, çok mutlu demiştim.
- Evet hatırlıyorum
- Ha işte benim Mustafa’m da aynı meleklerle arkadaş oldu ve çok mutlu.
Bu mendilin niye bu kadar beyaz kaldığını o an anlamıştım. Ben bu yaşımda bu kadar çok şeyi anlamayı nereden öğrendim onu bile bilmiyorum.
***
Ayşe teyze ellerimi güzelce temizledikten sonra beni ablaya emanet etti. Derin bir hüzün içinde annemden gelecek umut sesini bekliyordum umutsuzca. Çok geçmedi birkaç gün sonra annemi babamın yanına getirdiler. Bembeyaz kefene sarmışlar. İki ucundan yavaşça bıraktılar toprağın içine. Ben bakakalmıştım. Hiçbir şey diyemedim, ağlayamadım da. Sadece bakakalmıştım.
***
Bugün bayram ve ben aynı mezarlıkta annemin ve babamın topraklarına çiçekler ekiyorum ablayla birlikte. Şeker, kıyafet, ayakkabı, bayramda çocukların alması gereken hiçbir şeyi de umursamıyorum. Babamın toprağına papatyalar ektik, annemin toprağına da kırmızı güller. Biz de adettir önce babanın elleri öpülür bayramda. Önce babamın toprağını öptüm koydum başıma. Sonra annemin toprağını öptüm ve kocaman sarıldım. Gülümseyerek iyi bayramlar dedim usulca. İçimin ağladığı vakitler gülümsemek çok zormuş bunu bu bayramda anladım.
Ha unutmadan…
Annem götürülürken arkamdan sarılan abla beni evlatlık edindi. Beni o kadar çok seviyor ki, her bakışında hissediyorum bunu. Ama ben annem dışında kimseye anne demedim ki. Şimdi ben ablaya nasıl anne diyeceğim…
Bugün bayram ve ben Maraş’ta bir çocuğum. Bu bayram böyle geçiyor ve sanırım bundan sonraki bayramların da pek tadı olmayacak gibi…

Ahmet Bozdağ
Kayıt Tarihi : 20.4.2023 18:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yasemin Elbek
    Yasemin Elbek

    Öyle böyle değil yaşanan acının da felaketin de boyutu

    Yüreği dağlanmış insanlara zordur bayram sevincini ve umudu anlatmak hele ki masum

    çocuklara

    Yüreğinize saygı ve selam ile şair

    Cevap Yaz
  • Haluk Kaim
    Haluk Kaim

    Allah yokluklarını hissettirmesin.
    Kimi annesiz kimi babasız, kimi her ikisini de, kimi evladını, kimi karısını, kimi kocasını kaybetti, kimi tek başına kaldı.
    Rabbim hepsine kalp ferahlığı versin. Dünya hayatını onlara kolaylaştırsın. İman ile dünyadan göçmeyi nasib eylesin
    Bayramları mübarek olsun.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Ahmet Bozdağ