Bugün 11 Kasım, nasıl geçiyor zaman - el ...

Cevat Çeştepe
1210

ŞİİR


147

TAKİPÇİ

Dün 10 Kasım’ dı. Atatürk’ ümüzü saygıyla, minnetle ama hepsinden daha da önemlisi; özlemle andık.
Cumhurbaşkanımız büyük ve kalabalık bir kortejin en önünde saygı duruşunda bulunmak için Anıtkabir’e gitti. Ve saygı duruşunda bulundu. Neredeyse adı-namı-rengi belliler dışında bütün basın ve medya’da bu çok önemli günün önemine gerçekten yaraşır yayınlar yaptılar. Bir matem havası estirmemeye de özen göstererek. Bizler de kullanma hakkımız olan kendi medyamız ve yayın organlarımızda içimizden geldiği, kalemimizin yettiği, dilimizin döndüğü kadar yazdık, söyledik ve onu andık.

Evet dün 10 Kasım 2007 …Büyük Atatürk’ün altmışdokuz’uncu ölüm yıldönümü.

Bugün 11 Kasım 2007.

Tamamını Oku
  • Aysel Yazıcı
    Aysel Yazıcı 22.01.2008 - 19:48

    iyi geceler,
    çok fazla söze gerek yok tabii
    hem nutuk'ta
    hem gençliğe hitabede pek çok ince ayrıntıyı
    anlatmıştı
    mustafa kemal
    ve
    onunla birlikte mücadele verenlerin
    bugün aramızda olmadan
    sapasağlam
    capcanlı kalanların anısına
    saygıyla kucaklıyorum yazınızı
    canım dost!

    Cevap Yaz
  • Sevinc Kavuk
    Sevinc Kavuk 20.11.2007 - 21:58

    suudi batıda, amerikada silahların, araştırma merkezlerinin, üniversite, hastanenin çoğunluğuna yatırımcı olarak para ağası... karılarını da oraların doktorları daha iyi parmaklar... pardon, daha iyi bakarlar yani... şimdi sıkıştı mı? yok.

    parasını Türke mi veriyor? yok. Türkiye'de ne yapıyor birden böyle? bilmem.

    kendimi bildim bileli doğum günümü kutlamadım. 11 kasımdır bu. Atatürk yaşıyor yüreğimde daha bütün sıcaklığıyla bu tarihte. ilk kez bu yıl bu kadar çok acıdı içim. bir çirkin yaşın ilkine girdim ilk kez... ahh... Şairim, ben çıkayım bu sayfadan, dosdoğru söylenen şu içimle bunaltacağım sözleri iyiden iyiye...

    Büyük Atatürk'ü bugünde en çok özlemle anıyoruz, her Türküm dediğimiz an gibi yineleyerek bu özlemi

    yüreğinize sağlık, sevgim, saygımla

    Cevap Yaz
  • Akın Akça
    Akın Akça 18.11.2007 - 23:48

    Bush da bi kral Suudi de, rejiminin bu konuda pek bir ayrım tanıyacağını sanmıyorum. ikisi d diktatör

    Cevap Yaz
  • Akın Akça
    Akın Akça 18.11.2007 - 23:46

    ihtiyacıız olan tek şey kararlılık, atatürk yolunda kararllık. (bush kimki, sıradan bir katil, gelir önümzde eğilir tabi çünkü eğilmekten baska sey bilmez, petrole sömürüye endeksli beyin) bu yolda gitmek kesinlikle dünyaya sırt dönmek anlamına da gelmez aksine dünya barışı demektir. ama bu adamlar alın bzi sömürün diyorlar. sömürü= kardeşlik değildir. bu adamlar kafadan hasta.

    Cevap Yaz
  • Akın Akça
    Akın Akça 18.11.2007 - 23:41

    bu çeşit protokoller gene eskisine dönecek sevgili uzungemici. aksini düşünemem. biz yerimizde oldukça, ne krallar görürüz bilemem ancak bu ülkenin yozlaşmasına izin vermeyecek olanlarız biz. artık ihtilal mi olur ne olur bilemem ama bu gidişat eski rayına oturmadan bize rahat yok.

    Cevap Yaz
  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy 17.11.2007 - 01:45

    Mustafa Kemal
    Bir Güneşti
    Ruhu şadolsun
    Kaleminize
    Yüreğinize sağlık...

    Cevap Yaz
  • Deniz Akar
    Deniz Akar 15.11.2007 - 19:40

    Böyle zamanlarda onun değerini daha iyi anlıyoruz
    saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Türkan Ay Dinçer
    Türkan Ay Dinçer 12.11.2007 - 14:21

    ATATÜRK ismi bile beni heyecanlandırır, gözlerimden bir iki damla yaşın akmasına neden olur.

    Yaşadığım toprakları bizlere kanlarıyla canlarıyla armağan eden binlerce insanı organize edip özgürlüğümüz için mücadele etmiş atalarımızı ve onlarım ölümsüz lideri ATATÜRK'E yapılan ihanetler yüreğimin her defasında kanamasına neden olmuştur.

    Bazen kendime soruyorum. Neden yoksa suçlu olan bizler miyiz diye. Bizler ATATÜRK'ÇÜ düşünceyi ve ATATÜRK'Ü çok iyi anlatamadığımız için mi bu kadar ihanetler oluyor diye. Belki de gerçekten suçlu olan bizleriz.

    Bizler yani ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİNE GÖNÜLDEN BAĞLI ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYİ KENDİNE ÖRNEK ALMIŞ KİŞİLER onu anlatmaya ve onu tanıtmaya devam etmeliyiz. Türkiye Cumhuriyetinin hiç bir zaman yıkılamayacağını kanımızın son damlasına kadar onu korumayı amaç edindiğimizi ve nedenlerini her daim girdiğimiz her ortamda bıkmadan, yılmadan anlatma devam etmeliyiz.

    İş bankasının yayınlamış olduğu ATATÜRK'TEN HATIRALAR kitabında bir anısını okumuştum ATATÜRK'ÜN

    1930’lu yıllarda milli eğitim şurası toplanıyor ve orada alınan kararlar doğrultusunda Türkiye’nin en ücra köşesine bile okul açılması ve herkesin okuma yazma öğrenmesi için son hızla çalışılması gerektiği kararı onaylanıyor.

    Şura da görevli müfettişlerden biri ATATÜRK'E

    ' ATAM sizi çok iyi anlıyoruz ama elimizde yeterli ne teçhizat nede imkanlarımız var. Oralara öğretmen gönderebilmemiz için öğretmenlere ödenecek ek ücretlerimiz yok. Araba derseniz hiç yok. Nasıl olacak bunu nasıl yapacağız. Biliyorsunuz oralarda kara beyinler her gün büyük bir hızla üremekte ve bizler bunun önlemini almalıyız' diyor

    ATATÜRK

    ' Bak ne güzel söylediniz. Kara beyinler oralara giderken araba yok, elimizde paramız yok demiyor, her türlü imkânlarını değerlendirip gidiyorlar, bizler yani TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN aydınlık beyinleri olan öğretmenlerimiz onlardan çok daha fazla çalışmak ve olanaksız şartları olanaklı hale getirmek zorundalar .' diyor.

    Ve orada bulunan bir öğretmenimiz ' biz her türlü savaşta varız. Yeter ki siz oralara gidin deyin' diyor

    İşte önemli olan bu. Geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımıza eğitim öğretimi en iyi şekilde verebilecek aydın ve ATATÜRKÇÜ öğretmenlerimiz var olduğu sürece bu ülke asla ama asla yıkılmayacaktır.

    Sevgili hocam bizlere bu anlamlı ve düşünmemeizi sağlayan yazınızı okuma ve sorgulama yapma imkanı veriğiniz için çok teşekkür ediyorum.

    Hepimiz bu olup bitenlerden bir şeyler çıkartması gerektiğini düşünüyor kaleminizi ve yazan yüreğinizi kutluyorum.

    Saygılarımla tam puanımı bırakıp antolojime alıyorum



    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe 12.11.2007 - 09:39

    Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın Ankara'ya yaptığı kısa ziyaret, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde devlet protokol düzeninde gözlenen esneme ve değişimi bir kez daha gözler önüne serdi.
    Kral Abdullah'ın toplam 22 saat süren Ankara ziyareti sırasında, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde Türkiye'nin görmeye alışık olmadığı şu görüntüler yaşandı:

    HAVALANINDA KARŞILAMA: Türkiye'ye gelen yabancı liderler havaalanında Dışişleri Bakanı ya da devlet bakanı düzeyinde karşılanır ve resmi karşılama töreni ise Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı tarafından yapılır. Eski Cumhurbaşkanı Sezer geçen yıl ağırladığı Suudi Arabistan Kralı Abdullah dahil, istisnasız tüm konukları için yedi yıl boyunca bu kurala uydu ve havaalanına karşılamaya gitmedi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise sadece Marmara depreminin ardından Türkiye'yi ziyaret eden eski ABD Başkanı Bill Clinton'u havaalanında karşıladı.
    Kazakistan ve Suriye cumhurbaşkanlarını Esenboğa'da karşılamayan Gül, Suudi Kralı için farklı uygulamaya gitti. Köşk kaynakları, 'Kral, programında olmamasına rağmen Avrupa turunun ardından Cumhurbaşkanı Gül'e 'cumhurbaşkanlığına seçilişini tebrik' amacıyla Ankara'ya gelmek isteğini iletti. Cumhurbaşkanı da bu jeste karşılık vermek için kendisini havaalanında karşıladı.
    Cumhurbaşkanımız bunu genel bir uygulamaya çevirme niyetinde değil' değerlendirmesini yaptı. Dün Ankara'ya gelen İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'i Esenboğa'da karşılamayan Gül, bugün gelmesi beklenen Filistin lideri Mahmut Abbas için de havaalanına gitmeyecek.

    DEVLET ŞEREF MADALYASI: Kral'a Türkiye Cumhuriyeti'nin en üst düzey onur payesi sayılan 'Devlet Şeref Madalyası' verilmesi de eleştiri konusu oldu. Köşk kaynakları, Kral Abdullah'ın ziyaret sırasında ülkesinin en üst düzey madalyası olan 'Kral Abdülaziz Madalyası'nı Cumhurbaşkanı Gül'e, 'Kral Abdülaziz Nişanı'nı da Başbakan Recep Tayip Erdoğan'a tevdi etme isteği üzerine karşı jest olarak kendisine Devlet Şeref Madalyası'nın verilmesi kararı alındığını belirttiler.
    OTELDE ZİYARET: Hem Demirel hem de Sezer döneminde gelen yabancı liderlerle cumhurbaşkanı arasında gerçekleşen görüşmeler ile imzalanan anlaşmalar Çankaya Köşkü'nde yapılır, cumhurbaşkanları hiçbir gerekçeyle konuk liderin oteline gitmezdi.
    Gül'ün Kral Abdullah'ı kaldığı Swissotel'de ziyaret etmesi protokolde ilk defa gerçekleşen bir uygulama oldu. İki ülke arasında 9 Kasım'da Köşk'teki görüşmeler sırasında imzalanması öngörülen 'işbirliği protokolü' üzerindeki mutabakatın çok geç sağlanması üzerine imza töreninin bir gün sonraya sarktığını belirten diplomatik kaynaklar, 'Karşı tarafın heyetinin başında Kral olduğu için bizim tarafta Başbakan'ın bulunması protokol açısından uygun değildi. O nedenle Cumhurbaşkanı anlaşmanın imzası için gitti' değerlendirmesini yaptı.

    ANITKABİR'SİZ VE BAYRAKSIZ VEDA: Türkiye'yi ziyaret eden tüm liderlerin geliş ve gidişinde ülkelerinin bayrağı Esenboğa Havalimanı'nda göndere çekilirken, Kral Abdullah'ın gelişi sırasında göndere çekilen Suudi bayrağı 10 Kasım'a denk gelen dönüş gününde bayrak direklerinde yer almadı.
    Suudi Arabistan'ın, üzerinde 'Kelime-i Tevhid' yazılı olduğu gerekçesiyle 10 Kasım'da bayraklarını Türk bayrağı gibi yarıya indiremeyeceklerini bildirdiği ortaya çıktı. Yapılan görüşmeler sonrasında Kral uğurlanırken, göndere Suudi bayrağı çekilmemesi kararı alındı.


    Çankaya Köşkü'nde 'değişen' protokol

    Gül'ün cumhurbaşkanı seçilişinin ardından Köşk protokolünde dikkat çeken değişiklikler şunlardı:
    1-Köşk'te biri 'eşli ve türbanlı', diğeri 'eşsiz ve türbansız' iki resepsiyon uygulaması başladı.
    2-Yabancı konuklara biri 'Çankaya Köşkü'nde resmi ve eşsiz', diğeri 'Dışişleri Konutu'nda özel ve eşli' iki ayrı yemek verilmeye başladı.
    3-Yabancı liderlerin resmi karşılama törenlerinde bir taraftan 'eşsiz karşılama' ve askeri tören yapılırken hemen sonrasında 'eşli fotoğraf çekimi' uygulaması başlatıldı.
    4-29 Ekim resepsiyonlarında Atatürk'ten bu yana Cumhurbaşkanlarının smokin giyme geleneği ortadan kalktı bunun yerine 'kravatlı' resepsiyon uygulaması başladı.
    .............
    not : yukarıdaki yazı bugünkü Milliyet gazetesinden alıntıdır . Sadece aşağıdaki mesaj benimdir bütün ülkeye .
    .......
    ve Günaydın ülkemize (!)

    Cevap Yaz
  • Yüksel Yenicecaglar
    Yüksel Yenicecaglar 11.11.2007 - 17:30

    Evet, Dün 10 Kasım’ dı. Atatürk’ ümüzü saygıyla, minnetle ama hepsinden daha da önemlisi; özlemle anmanin günüydü...

    “Cumhurbaşkanımız büyük ve kalabalık bir kortejin en önünde saygı duruşunda bulunmak için Anıtkabir’e gitti. Ve saygı duruşunda bulundu. Neredeyse adı-namı-rengi belliler dışında bütün basın ve medya’da bu çok önemli günün önemine gerçekten yaraşır yayınlar yaptılar. Bir matem havası estirmemeye de özen göstererek. ...”

    Degerli sairimiz ve yazarimiz Cevat Cestepe`de hakkımız olan kendi medyamız Antoloji`de ve yayın organlarında içinden geldiği gibi, güclü duyarliligi ,düsünceleri ve bu önemli gecmise özlem dolu güne tarihi yapma ve degistirme olanagi olmasa da yazar ve sair misyonuyla ve bir birey olarak namuslu bir etkilesime katkida bulunmak üzere “Bugün 11 kasim, nasil geciyor zaman- elestiri notlari “ yazisiyla ele almis.

    Evet, dün 10 Kasım 2007 …Büyük Atatürk’ün altmışdokuz’uncu ölüm yıldönümü.
    Bir deniz tabip albayın bu konuda yaptığı doktora tezinde Atatürk'e yanlış tedavi uygulandığı anlatıldigini animsadim...
    O tezde,
    Atatürk sanıldığı gibi siroz hastası olmadigi. Atatürk'e sıtma tedavisi yapılmış oldugu.
    Bu tedavide aşırı 'kinin' yüklenerek ve karaciğerin iflas ettigi ve siroza dönüşmüs oldugu. Tedaviyi yapan doktor mason locası üstadlarından Doktor Mim Kemal oldugu ve Atatürk´ün iyice fenalaştıktan sonra Celâl Bayar'ın ısrarı ile dışarıdan bir doktor getirildigi. Bu yabanci doktor tarafindan yanlış tedavi yapıldığı, karaciğerinin bu yüzden iflas ettiği rapor edilmis. İstirahat için 2 ay kadar kaldığı Savarona'da nemli sıcaktan durumu daha da kötüleserek, son günlerinde Dolmabahçe Sarayı'na götürüldügü belirtiliyor...

    Yazili tüm kaynaklardan bildigimiz neden Atatürk`ün sirozdan öldügüydü hep...
    Peki, Türkiye halki Atatürk`ün ölümünün nedeni konusunda da mi 69 yil boyunda hep kandirildi? diye saskina dönmüstüm bunlari okuyunca...

    Mason locaları 1935'te kapatılmasına rağmen Mecliste hala mason milletvekilleri boy gösterirken.Bu konu meclise getirilmesine ragmen “Efendim, gençlerimize terbiye olur, onun alkol ve sigaradan öldüğünü duyuralım' diyerek ve Atatürk`ün sirozdan öldügü meclisce kabul ediliyor... ve tarih kitaplarına da böyle giriyor....
    ardindan da Yesilay`cilik ortaya cikiyor...

    Evet,dün 10 kasimdi, bugün 11 Kasım 2007!! ...
    Yalan, boyali basinda;

    “Cumhurbaşkanı huzura çağrıldı”

    Cevat Cestepe`nin dedigi gibi;
    “Çağrıyı yapan Suudi Arabistan Kralı. Adına çağrı yapılan Türkiye Cumhurbaşkanı. Hani bir yıl içinde uçaklar dolusu yaptığı ikinci ziyaretin bu ikincisinde Cumhurbaşkanımız tarafından bütün protokol kuralları ve geleneklerin aksine uçağın merdivenlerinde karşılanan Suudi Arabistan Kralı. Çağrıya uygun olarak da Kral Hazretleri oteldeki dairesinde ziyarete gidiliyor.”

    Nedeni ne olabilir bu çok özel ve farklı ilginin? Diye soruyor Cevat Cestepe ve yalanci basinin yorumlarindan alinti yaparak devam ediyor...
    “ Gene “yalancı” basının yorumlarına göre; Sayın Cumhurbaşkanının geçmişteki ilişkilerinden, o ülkede geçen çalışma günlerinde oluşan özel dostluktan kaynaklandığını anlıyoruz bu ilginin. Yada tamamlanmamış bir imza protokolünün bir an önce tamamlanması telaşı. Ama daha ötesi ve ilginci ise “yaşına hürmet” ….
    Evet sevgili siir dostlarim, sahi Özal döneminde “Ask Tepesi” peskes cekilen Suudi Arabistan Krali Adullah`a Cumhurbaskanimiz Gül tarafindan devlet seref madalyasi neden verildi? ...

    Bu madalyanin krala neden verildigi ve Cevat Cestepe`nin ortaya attigi sorulara yanitlar bulmak icin düsünmeye devam edelim isterseniz...

    Evet,bugün 11 kasim 2007! nasilda cabuk geciyor zaman?

    Bizi düsünce jimnastigine yönlendirdigi icin Cevat Cestepe`ye tesekkürlerimi saygiyla iletiyorum...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta