insan sıcaklığı
yıldızların kadim gözleri altında
bir armağan
soğuk sabahları
ıslak bacaklarda dinlenen
huzurlu nöbetçiler
yerkabuğunun dizindeki
yaraları tırnaklamayı
bıraktım...
yirmidokuzocak2binyirmi
turna kuşunun kanatları
köprücük kemiğim olur veriyor
bu şarkıyla...
turna kuşunun başı nedense
ayaklı bir düğme gibi boğaz çukurumda...
eski güller çok sevgiyle kurutuldu
kurdelelerle bağlanmış
bu hastalıklı hatıraları
kavanozlarda saklı
yeni imgeler için tüyler
parlak karga tüyleri
veya
serçe kanatlarından
tozlu kahverengi tüyler sakladı.
s..kt.r ettiğim
dünyanda...
iki kişi olmanın
hiç bir manası olmadığını
dün gibi bildiğimi
serçe kız uyudu
hiçbir öpücük onu bulamadı
duman ve büyüler içinde yürüdü
sis ve böğürtlenlerle örülmüş
zihninin derin kıvrımlarında
köprüleri severdim
havada duran
kuşları
ve
balıkların sırtını
soğuk parmak uçlarıyla
deve dikenleri tohumlanmaya başladı bulutlu kafası
uzun yabani otların ve uzun çamların arasında masalsı kışın lekeleri gibi kremsi soluktu
çocukluğunun ince ucunda
yabani bir gül gibi solgun ve sessiz bir kız...