Bu Ülke Hep Tehdit Altında

İlhami Şenol
134

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bu Ülke Hep Tehdit Altında

Bir profesör çıkıp kendi algılarına göre ülke için tehdit oluşumlarını sıralıyor du.
Öyle konuşması isteniyordu.
Bu ülke tehdit algılamalarına göre savunmasını yapmalı, tehditler abartılmalı, tehditler büyütülmeli, buna yönelik olarak da silahı, mermiyi, füzeyi, gemiyi,
uçağı dış güçlerden satın almalı idi.
Buda doğal olarak bebeleri eğitimsiz, sağlıksız bırakacaktı.
Aşısını üretemeyen ülkeyi getirecekti.
Aşı üretmeye gelince para bulamayan ülke tehdit algılamalarına milyarlarca dolar yatırıyordu.
Ulusal ilaç sanayiisini kurmayan ülke, tehdit algılamalarına savuruyordu paralarını.
Sonra belki de o tehdit algılamalarını yarattıranlar bize milyarlarca dolarlık ilaç satıyor, aşı satıyordu.
Kendi kendine yetemeyen ülke haline dönüşüyorduk.

Bu ülke sürekli olarak, yeni yaratılan tehdit algılamalarına uygun olarak yeniden yapılandırılıyor du.
Sil baştan.
Dün yapılan yatırımların hepsi çöpe gidiyor, hadi yeniden.
Yeniden demek kolay değildi, para gerekiyordu.
Para bulunuyordu ama anadolu halkı da takatten düşüyordu.
Ülke tehditlerden kurtulmuyor du.
Korku imparatorluğu kuruluyor.
Ülke korku çemberiyle çevreleniyordu.
Daha yanı başımızda bize korku diye yutturulan ülkelerin biri dışında ayakta kalacak mecalleri yoktu.
Osmanlı da bu tehdit algılamalarının yanlışlığı ile tarihe gömülüyordu.
Rusya seni paramparça edecek deniliyor, rus sınırına on binlerce masum evlat sürülüyordu.
Rusya ise kendi iç çelişkilerinde çarlığını deviriyordu.
Acaba Osmanlı padişahlarına tehdit algılamaları gerçekçi olarak aktarılsaydı.
Çok başka bir yere sıçrayacağım, acaba Osmanlının Rusya’da hiç gerçek bir ajanı yok muydu?
Osmanlı padişahına gerçekten doğru, tarafsız, çıplak bilgiler aktaran sağlam, kanıtlanmış kesin bilgi ulaşsaydı Osmanlı padişahı ingilize, almana,,fransıza tutumunu değiştirmez miydi?
Önlerinde eğilir miydi?
Elbette hayır.


Ülke kan kaybediyor.
Eğitimsiz kitleler, tehdit algılamalarını yaratanların ekmeğine yağ sürüyordu.
Her farklı tehdit algılamasını yaratan kendi tehditlerine inanan kitleleri yanlarına çekiyorlardı.


Ülkenin temel sorunları ekonomik kalkınma iken, ülke için en gerekli olan demokratikleşmenin önündeki engellerin kaldırılması gerekirken kimse bunlara aldırış etmiyor du.

1950’lerden sonra yaratılan tehdit algılamalarıyla, ülke için bütün komşuları tehdit oldu.
Daha dün Osmanlı, silahlı kuvvetlerini bazı cephelerde Almanlara emanet etmiş, Osmanlı paşaları alman komutanların emrinde dünya savaşına katılmış, bütün dünya yerinde dururken tehdit algılamalarının, bunun getirdiği yanlışlıklar Osmanlıyı tarihin karanlıklarına gömmüştü.
Almanya birinci dünya savaşının yirmi beş yıl sonra bütün dünyayı fetih edecek konuma gelmiş, Osmanlı ise yok olmuştu.
Buralarda bir yanlışlık, tehdit algılamalarını yutturmak yok muydu?
Demek ki yaratılan tehdit algılamaları Osmanlının kurtuluşu için değildi.

Japonya, Almanya ikinci dünya savaşı sonrasında dünyaya yön veren ekonomiler haline gelirken, ülkemiz yeni yaratılan tehdit algılamalarında, oluşturulan tehditlere savunma amaçlı bütün ekonomisini sarf, ekonomisini havaya uçurdu.
Ülke harap vaziyet deymiş kimin uğruna, yeter ki tehditler savuşturulsun du.
Ama bu ülkenin asıl tehdidi, eğitimsiz kitlelerdi, eğitimsiz bir ulus, köle ulus olacaktı.
Eğitimsiz bir ulus, özgürlüğünü yitirecekti.
Bu kimin umurundaydı.

Ülke yoksulluk içinde kıvranırken, ülke sakatlarına hastalarına bakamazken, ülke eğitimde dünya sıralamalarının en gerisine düşerken, ülke yoksullukla sıvanırken, ülke yolsuzluklarla çalkalanırken biz hep tehditlerle uğraştık.

Herkes kendi dünya görüşüne uygun olarak tehditler oluşturuyordu.
Ahlak seviyesinin düşmesi kimsenin umurunda değildi.
Hatta bundan yaralanılabilirdi.
Ahlak seviyesinin düşmesi, bu savunucularca, işte bizim dünya görüşümüz uygulanmıyor da ondan bu bataktasınız diyorlardı.
Kendi ceplerini dolduruyor, sermayelerine sermaye katıyorlar, işsizlik almış başını gidiyordu.

Dindara göre tehdit farklı iken, liberale göre tehdit farklı, sağ düşünen birine göre tehdit başka, sol düşünene göre tehdit bambaşkaydı.
Bu tehdit algılamalarına göre evlerde, işyerlerinde, fabrikalarda insanlar kümeleşiyor, farkında olmadan birbirlerine hasım oluyorlardı.
Aleviliği bilmeyen sünni Alevilere bir başka bakıyor.
Sünniliği tanımayansa, bir başka oluyordu.
Solu tanımayan bir genç, Karl Mark’sı, Lenin’i hiç okumayan bir üniversite mezunu sol dünya görüşüne duvarlara çekiyordu.
Biz bu ülkede birbirimizi tanımadan, birbirimizi anlamadan, birbirimizi sevemeden, birbirimizi saymadan birbirimize o kadar kolay düşman olduk ki, oluyoruz ki.
Bizi birbirimize tehdit hailine dönüştürenler, kendileri iğrenç sofralarında kadeh tokuşturuyorlardı.

Politikacılar o kadar olumsuz örnekler oluyorlardı ki, birbirlerine vatan haini diyorlar, sonra hiç utanmadan birbirlerinin ellerini sıkıyorlardı.
Bana vatan haini diyene cezaların en ağrını verirdim.
Eğer vatan haini isem Allah bu dünyada bana yaşamayı nasip etmesin.
Leşimi çakallara atın.
Ben vatan haini değilsem bana vatan haini diyenlerle de yaşamayı nasip etmesin.
Bu vatan o kadar ağır bedellerle kuruldu ki, o kadar ağır bedellerle de yaşatılıyor ki.
Bir kişi diğer birine hain demeden, bunu kanıtlamadan bin kere, yüz bin kere düşünmeli.
Vatan hainliği o kadar ucuzlamıştı ki.
Evet, tek yanlı yetiştirilenler başkalarını hain olarak görüyorlardı.
İnsanların psikolojileri bozuluyor, insanlar bu kadar hainle beraber yaşamak zorunda kalıyorlardı.
İnsanlar, dışta dış güçler içte iş güçler uğraşıyorlar bu ülke çökmüyor diyorlardı.

Ama insanlar bu ülkede yoksulluktan doğal gaz kullanamıyorlar, ampullerini söndürüyorlar, et yiyemiyorlar, kansere salgın hastalıklara o kadar kolay yakalanıyorlardı ki.
2009’un sonunda dünyayı domuz gribi salgını etkiliyor.
Bundan dünyada en olumsuz etkilenen anadolu halkı oluyordu.
Anadolu halkı zamlar karşısında mutfağa eti sokamıyor,amerikalı yönetici halkına bir oturuşta altıyüzelli gram biftek yedirirken,yönetimde kalmasını buna borçlu iken bizim halkımız etsizlikten kırılıyordu.
O yüzden domuz gribi bizi sallıyordu.
Nerede ise savaş yıllarının getirdiği olumsuzlukları yaşayan milyonlar dururken, diğer yanda üst kaymak tabaka halkın bu durumundan yararlanarak keyfine keyif katıyordu.

Evet, kendi çıkarları bozulanlar tehdit algılamalarını kendi çıkarlarını korumak adına değiştiriyorlar dün yoldaş olduklarını bugün danışıklı dövüşle değiştiriyorlar, halkada bunu yutturmak adına sürekli olarak aşılıyorlardı.
Gelecek kaygıları o kadar yoğun du ki bugüne kadar tehdit algılamalarıyla kendilerini kabul ettirmişlerdi.
Ya o tehdit algılamaları gerçek değilse.
O zaman varlıklarını nasıl sürdüreceklerdi.
Aşı tutar mıydı?

İlhami Şenol
Kayıt Tarihi : 27.3.2010 13:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlhami Şenol