Ben bu ülkenin sabahına
yarım bir umutla uyanıyorum.
Güneş doğuyor hâlâ,
ama ısıtmıyor her kalbi
aynı adaletle.
Sokaklar kalabalık,
ama sesler kısık.
Herkesin bir yükü var sırtında,
kimi geçim der,
kimi gelecek,
kimi artık dayanamıyorumu
yutkunarak susar.
Bir çocuğun defterinde
hayaller silgiyle değil,
gerçeklerle siliniyor.
Gençlik hızlı,
ama yönsüz;
koşuyoruz,
fakat nereye gittiğimizi
bilen az.
Ben bu ülkeyi seviyorum
kırgınlığıma rağmen.
Çünkü bu toprak
sadece harita değil,
anıdır, mezardır,
terdir, alın yazısıdır.
Ama soruyorum kendime:
Neden bu kadar yorulduk
kendi evimizde?
Ekmek küçüldü,
kelimeler büyüdü.
Herkes çok şey söylüyor
ama az şey değişiyor.
Adalet bir kavram oldu,
yaşanan bir gerçek değil.
Doğru,
kimin sesinin daha yüksek olduğuna
göre eğilip bükülüyor.
Televizyonlarda başka bir ülke var,
pazarda başka.
Rakamlar pembe,
hayatlar soluk.
Bir annenin mutfağında
enflasyon yok belki,
ama eksik var,
kaygı var,
sessizce artan bir korku var.
Gençler bavul hayali kuruyor,
gitmek değil belki,
ama nefes almak için.
“Kalmak cesaret mi,
gitmek mi?”
Bu soru büyüyor
her yeni mezuniyet töreninde.
Ben kızgınım, evet.
Ama umutsuz değilim.
Çünkü bu ülke
birkaç manşetten,
birkaç makamdan
daha büyük.
Bu ülke
sabahın köründe işe giden
işçinin alnında,
çocuğuna harçlık koyamayan
babanın sessizliğinde,
adalet diye bağıran
gencin gözlerinde yaşıyor.
Biliyorum,
karanlık uzun sürdü.
Ama hiçbir gece
sonsuz olmadı.
Ve ben hâlâ inanıyorum:
Bu toprak,
yeniden doğrulmayı
çok iyi bilir.
Bir gün
sözler korkmadan söylenecek,
emek karşılığını alacak,
gençler hayalini bavula değil
deftere yazacak.
O güne kadar
ben yazmaya devam edeceğim,
çünkü bu ülke
susarak değil,
konuşarak iyileşir.
Ben bu ülkenin içindeyim,
tüm çatlaklarıyla.
Ve hâlâ diyorum ki:
Bu hikâye
burada bitmez.
Kayıt Tarihi : 24.12.2025 21:43:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!