Bu Son Olsun Şiiri - Hüseyin Soniş

Hüseyin Soniş
9

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Bu Son Olsun

BU SON OLSUN..!

Heey...
Bir asude bakışı bana çok gören ateş gözlüm..!
Dinle...
Rüyalarımın yarım bırakılmışlığını ceplerine atan o geceler var ya, onlar, düşlerimin üzerine kan döküp umarsız bir edayla ıslık çalarken, ben, kinle, öfkeyle, çaresizlikle dinlerdim köle kılıklı adamlığımla da kimselere söyleyemezdi kırılası gururum,
Her gece üzerime üzerime gelen duvarların altında kalan gençliğimi bir hevesle almaya çalışan ecelle cebelleşirken zavallı bedenim, sen yoktun,
Bu yüzden...
O dar sokakların daracık taş kaldırımlarının en diplerinde sabahlara kadar delirmenin eşiğinde yığılıp kalan efkarımın için için haykıran çığlığını ve insanı kahreden acısını bilemezsin sen.
Asırlardır tepemde celladın kılıcı gibi bekleyen kara bulutlar hala ordayken, bir günümü bile ağartmayan sabahlar, bir sözümü bile dinlemeden yüzümü yerden yere vuran hayatımdaki kötülük meleğinin bana ettiklerini nerden bileceksin..!
Ey hayallerimi bile ayakta kurutan hazan,
Ey yüreğime hiç sığdıramadığım hırçın boran,
Hiçbir mazerete açılmayan kapısız beyan,

Sen ey...
Yüzüme bakmayı bile zül adleden eski zaman inkarlı kelamı deşt sevda!
Elimi tutmayı bile kendine ehven gören selamı şekk sevda!
Bir kez daha doldurdum sözlerimin kırık dökük anlamını,
Bir kez daha durdurdum yüreğimin yok yoksul yasını,
Ve bir kez daha boğdum zamanın bütün vakitlerini bir kaşık suda,
Sevdan için..!
Bu son olsun.

Heey...
Ateş gözlüm..!
Şu karanlık ufkun hudut boylarında, duygularımı parçalara ayırmak için bekleyen intihar mayınlarına basa basa yarınlara nasıl çıkılır bilirmisin?
Her gece büklüm büklüm olan yakamozları, vurgun yeme pahasına, dibinden sökerek, yıllardır an be an, içimde kopan fırtınanın tam ortasına nasıl atılır?
Çilelerle, hüzünlerle, cehennem yanığı bir aşkla, ölümün mermer lahitine, yalan yanlış kaderin ömür fermanındaki yalan yanlış talimatlar, hangi sabırla, hangi dirayetle, göz göre göre, santim santim nasıl işlenir, bilirmisin?
Ey aşamadığım son mesafe,
Ey yaşatmayı beceremediğim son ahenk,
Kapandı kapanacak gibi duran gönül penceremin toprak ayazı,

Sen ey...
Durup durup gözlerime ateş eden medetsiz mavzer,
Karasularımın açıklarında savaş çığırtkanlığı yapan ön yargı,
Bir kez daha açtım kırık dökük gözyaşlarımın kapısını,
Bir kez daha kapattım günahlarıma sıratın yok yoksul köprüsünü,
Ve bir kez daha tavan arasına attım şiirlerin bütün tılsımlı cümlelerini,
Gözlerin için..!
Bu son olsun.

Heey...
Ateş gözlüm..!
Tesellileri bile yaprak yaprak dökülen hayatımın gergefine bir zaman ilmek ilmek işlediğim hasletlerimi damla damla biriktirerek feleğin imbiğinden geçirip eriten kısır döngülerin zafer nidaları sevdamın bütün insan üstü değerlerini yok pahasına ilahlara nasıl sattılar bilirmisin?
Sen sus diyen şerefsizliğe gerilen dilimin altındaki hıncımı kusmamak için sağduyuma sığınan alın yazımın biçare ızdırabını..!
Vadesi gelmiş dünyamın kendinden çetin cüssesini ecelin en üst tabakalarına ezile sıkıla niye taşıdı kederlerim, bilirmisin?
Ey göğsümde alev alev kundakladığım destan,
Emsalsiz sevdamın çocuksu çağı,
Ey silindi silinecek gibi duran hecelerimin arşivindeki son belge,

Sen ey...
Gelip geçerken bile yüreğime çile çektiren kahır çıkrığı!
Dilimin mateminde çıngar çıkaran uzlaşmasız dalaş!
Bir kez daha tekrarladım kırık dökük kavuşmaların alkışlarını,
Bir kez daha astım bakışlarının darağacına yok yoksul özgürlüğümü,
Ve bir kez daha öldürdüm kendimi ayrılığın gözleri önünde.
Senin için..!
Bu son olsun.

Aşıklıoğlu
Hüseyin 10-10-2017

Hüseyin Soniş
Kayıt Tarihi : 23.1.2022 14:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hüseyin Soniş