Bu Nedenleri Şiiri - Sevinç Kavuk

Sevinç Kavuk
1200

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bu Nedenleri

Deniliyor ki; BİRAZ İNSAF. SENİ HER OKUDUĞUMDA TAKDİR ETTİM YİNE TAKDİR EDİYORUM AMA BU TÜRBAN MESELESİNDE YANLIŞSIN. TÜRBAN KİMLİK DEĞİL BİZİM DEĞERİMİZDİR

Evet yazdım: ‘Tarihiyle Okunan’ başlıklı 11 kıtaya yakın şiirimde:

Türban namusum diye diye topladın oyu! Türbanlı eş kimliktir! Kimlik!
‘Ilımlı İslam devleti’ modeli diye bu huy ne uymaya ne sığınmaya değil

ya sadece bu iki mısrası okunmuş, ya gerçek bir felaket adayı ya da kördür düpedüz demek geçer elbette insan aklından… ama ben, acaba bu nedenleri hangi konuda inceleyebilirim diye çalışacağım… şiirlerim ve yazılarımda bu ilgi ve duyarlığa bağışlanan güzelliğe teşekkür ediyorum, en sıcak duygularımla bilmukabele…türban hakkında, konu ile bir bütün olarak düşündüğüm haliyle düşüncenizi zorlamış olduğuna bir yardım olarak daha önce çalıştığım ‘Din Köprüdür’ şiirimde
……
Din köprüdür Allah ile kul arasına
Bizi dış alemden soyutlayan
Ruhumuzdan yüreğimize inanç sesi

Fani dünya malıdır örtü kefen gibi
Aracıdır iç aleme geri çekilebilmeye
Bir köprü misali samimi jest belki
.......
kefen bu değerimizi anlatan jest sevimliliği ve jest ile anlatmak istediğim örtü'yü bez veya kumaş olarak kullandım burada, ki bunu başımıza da seve seve örtüyoruz, ben de sizin gibi, bizim değerimiz dedim, hatta değerimizi sembol etmeye tenezzül etmeyecek kadar bir sevgiyle ve ne çok konularla başka şiirlerimde de yine kimi değerleri analiz etmeye, sadece bir kaç konu dahilinde bir örnek olarak çalıştım... gerçekten sadece bir kaç konuda...

bugün, bu çağda, tarihimizden beri ne çok konular var ve ne çok şeyler konu olacak daha... bir değer bir konu içinde ele alınarak çalışılır tek tek, sonra gruplara bileşenler olur, sonra bir eğitim dersi, sonra eğitim dalı olarak konumlanır vs... ama hepsi bir arada mümkün olmuyor... yani, türban kimlik değil, bizim değerimizdir demek somut bir veri olmadığı için, değer de taşımıyor üstelik… kumaş dükkanında, kumaşı merdaneye sarılmış buluruz…

her şey bir kaba koyulmaz deniliyor halk ağzıyla… bedenimiz ve dünya bir kapta birer bütünlüktür varlıklarıyla... bu bütünlüğü dünya ve beden diyerek anlatmış oluruz elbette... ama bütünlüğü analiz ederken, tek tek ele alıp bir parçasıyla değerlendirilmeye çalışılıyor... biri bir bu parçasıyla, diğeri diğer o parçasıyla veya bugün bu parçası, yarın öbür parçasıyla diye diye uzmanlaşılan alan belirir ve hem herkeste ayrı ayrı... uzmanlarımız da uzmanlık alanlarını bir taraftan geliştirmeye çalışıyor, diğer taraftan öğretiyorlar öğrenerek... öğretirlerken bile öğrencilerdir uzmanlar, hem öğrencilerinin neyi nasıl ve neden öyle anladıklarını öğrenmeye çalışır… değerlerimizin yıpratılmaması için, nasıl savaşlarda savunmaya mecbur oluyor isek, değerlerimize de güveni sağlamak böylesine bir ödev olarak uğruna bilgilenmeye de devam ediyoruz hepimiz... bilgilenmek böylece, sadece kendimize ait bir şey olarak kalmıyor, iletişimi sağlıyor... yani, yıpratmaya cüret edenlere de bir engel oluyor aynı zamanda... su testisi nüktesi olarak, ezberci olmadığımdan, becerdiğim kadarıyla yazıyorum: 'su getirmeye gönderilen çocuğa, aman dikkatli ol, testiyi kırma diye hem nasihat etmiş, hem tokat atmış' gibi Nasrettin hoca'dan bu örnek ile değerlerimizin en sağlıklı bekçileriyiz...her birimiz kendi değerlerimizin bekçisiyiz, ruhumuzu bedenimizde barındırıyoruz, isteyerek veya istemeyerek de olsa… çocuklarımıza ergenlik çağlarına kadar bekçilik ediyoruz hem onları korumaya, hem onların bilgi kazanımlarına… yani, kendi kendilerini korumayı ve geçindirmeyi öğreniyorlar… bağımsızlığın bu ilk basamaklarıyla karakter kazanıyor, sonra yuvalarını, yurtlarını ve egemenlik ehliyetlerini yer ve gökte: evrenimiz, dünyamız… ve bu evren ve dünyada oluşturuyoruz ‘bizim evrenimiz, bizim dünyamız’ ile başarılı bir barış… bağımsızlık karakterimdir! denilendir bu başarı…

Allah tek, dünya tek, insan ise, önce beden ve ruh varlığıyla bir insan, sonra insanlar topluluğu: bir ailede birey, bir cemiyette organ, bir millet birliği ve dünya varlığı…yani tek değil… hep ‘bir çift’… beden ve ruhuyla bir çift… kadın ve erkek bir çift… yurt ve cihan bir çift… bir kötülüğü savunmak günahtır demek ne kadar çirkinse, çünkü bu düşünce kendi içinde çelişki yaratabilecek güçte, bir kötülüğü önlemek sevaptır demek o kadar güzeldir ve kusursuz bir düşünce... biz, canlı veya cansız her varlığı seven bir ecdadın evlatları olarak, ister çirkin olsun, ister güzel olsun, hiç kadınımızı veya erkeğimizi aşağılandırmaya şans veremeyiz,

anada sevgi, babada şefkat, çocukta umut taşıyan
tohumlarıdır vatan toprağı, diyen bir ulusun evladıyız...

uygarlıklar yörelerindir… insan göç eder, ama uygarlıklar göç etmez… göre göre kimseyi tehlikeye atamayız, bile bile kimseyi acılarına terk edemeyiz... susamayız tehlikeyi… eğer bir tuzağı gördüysek, tilki-tavuk, koyun-keçi, hatta kedi köpek dalaşılarını bile uyarırız aman dikkat diye... ve bilgiyi saklamak, bildiğini esirgemek incitir inancımızı...

Bir açıklama olarak:

kulaktan kulağa iletilen bilgi, sağlamlığına yetmez... bazen bilim adamları da yanılabiliyor, asla bile bile yalan yanlış yazamaz, artı veya eksileriyle bir bilgi, öyle de, o olduğuyla da hatırlatılmalı... kazanç uğruna (mevki, para, mal-mülk, bağış yardımı umudu uğruna) bir kadına, bir yoksula, bir şirkete, hele hele

bir millete en ufak kötülüğe dahi taviz verilmez,
kötülüğe fırsat verilmez, felakete izin verilmez…

sanırım biraz insafa davet edebilme, benim hakkım olabilirdi diyebilme ihtimalini büyük bir mahcubiyetle şu anda düşünüyorum…eziklik hissediyorum… zira, vatan sevgi ve huzurdur, düşünmeye aşk ile bir gönüllülük ister…

şayet bu hükümet vatan ve milletin huzuru için çalışıyorsa, dayatmacılığı refahı için miydi acaba? Daha bu kadarcıkla yandaş bulabildilerse, gelecekte başımıza geleceklerin altından çıkabilecek ne maddi ne manevi yeterlilik kalmaması adına, bu acelelik ihtirası neden? Bugün her vatandaşın sağduyulu dikkati elimizden gelen en doruğu ile kullanmamıza mecbur olduğumuz bir dönem içindeyiz; ya şimdi savaşı engelleyebilecek önlemlere evet diyeceğiz, ya da azami bir yıl içinde bölünecek Türkiye… ister buna dur deyin, ister bu amaca yola devam deyin… bölmek isteyenin yamalığı olma seçiminde hürdür elbette herkes...

İnsafa davet bana düşen sana üşüşen bir gönüllülük anlayışı olamaz… bu sayfada, antolojide (www.antoloji.com) ben ancak düşünebilirim, hizmetin en değerlisi ve hayırlısı olarak, gönüllülüğü içimde barındırmayı en sağlıklı duyarlık olarak… burada ancak, sadece bu bir örneğidir, düşünceler nasıl düşünülür anlayışıyla, ilgi duyduğum alanlarda şiirselliğe adım adım yaklaşabilmektir… bazen bunu başaramıyorum, bu ihtiyacımı böyle düzyazı olarak deniyorum… iç huzurumun da hakkı var, çalışırken bedenimiz nasıl yoruluyorsa, düşünürken o da yoruluyor, düz yazılarla buna saygımı koruyorum…

Kusurlar başım gözüm üstüne…insanız, kusur da ederiz, hata da yaparız…ama bir gerçeği bile bile susmak, Allah’ı inkardır…ve şimdi diyorum ki: Bu hükümet Türkiye’nin hayrına değil, AB, ABD’nin orta asya projesi için, orta doğuyu da ateşe sararak, bu vatanın şerrine çalışıyor… kendini yıkacaksan yık, ama başkasını da beraber yıkma der buna her vicdan… benim gemim yürüsün senin yıkımının bedeliyle demek de terbiyesizliktir… bunu vicdanına sığdırabilen sığdırsın! Yutturulmaya çalışılan, sözde Türkiye’ye bir şey olmayacak denilmesi, hatta dünya güçleriyle at başı gidecek bir şirket olacak demek, karga bile gülüyor ya buna, yeterli ispat değil mi? … ne yapalım… herkes başının çaresine bakacak tabi… uyanmamıza yetmez mi?

Sevinç Kavuk
Kayıt Tarihi : 18.8.2007 17:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    Konuyu ilginç ve çok detaylı ele alışınız emeğinizi kutlanmaya değer kılıyor. Saygılarımla ...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Sevinç Kavuk