Günlerden Perşembeydi Şiiri - Adnan Deniz

Adnan Deniz
1250

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Günlerden Perşembeydi

Uyumak için yatağımın içinde kıvranıp dururken, düşüncelerim bir türlü beni rahat bırakmıyordu. Saat gecenin üçüydü. Demek ki günlerden perşembeydi. Bu gün İkibin yirmi bir yılının yedinci günüydü yani. Nerden aklıma geliyordu bu saçma sapan düşünceler bir türlü anlamıyordum.
Yaşamla, ölüm çizgisi ne kadar birbirine yakındı, aman Allah’ım! Ne yaparım şimdi ölürsem? Sahi insan öldüğünde hissedebiliyor mu olup biteni? Nasıl düşünceler bunlar Adnan diyorum, kendi kendime, gerçekten de Saçmalıyorum.
Dönüp duruyorum yine yatağımın içinde. Sabah olsaydı da bir an önce işe gitseydim diye aklımdan geçiyor.. Bazen düşünceler değişip değişip geliyor peşi sıra. Bak şimdi çocukluğumun güzel yılları, ölümü bilmediğimiz, yüzümüzde tebessümün eksik olmadığı yıllar geliyor aklıma. Babam geliyor gözlerimin önüne. Bizi ne kadar çok sevdiği geliyor aklıma. Ama niçin hiç söylememişti ölümlü olduğunu dünyanın, niçin söylememişti çekip gideceğini bir gün! Diye aklımdan geçiriyorum. Sana dargınım baba diyorum kendi kendime, bizi bıraktığın için. Şimdi ben nasıl bırakacağım çocuklarımı yapayalnız bu dünyada? Diye birden karamsarlık kaplıyor içimi.
Şimdi saatin 6.20’si.Hiç uyuyamadım. Çok güzel bir sesle ezan okunuyor. İlahi bir hava kaplıyor her yanımızı. Kalkıp abdest almalıyım diyorum kendi kendime. Saba namazımı kılmalıyım. Yine kafamda delice sorular cirit atıyor aniden. Korkuyor muyum sahi diye soruyorum kendime? Evet, evet korkuyorum herhalde ansızın bu dünyadan çekip gitmekten.
Namazımı eda ettim. Sanki biraz rahatlamış gibiyim. Bir huzur geldi gibi sanki. Bir teslimiyet huzuru bunun tam tanımı. Yeniden yatağa uzandım. Eşimin hiç bir şeyden haberi yok, benim bu saçma hallerimden. Melekler gibi uyuyor şimdi, sonsuz bir rüyaya dalmış gibi. Sahi o ne düşünüyordur diye iç geçiriyorum. Acaba onunda kafasında da delice düşünceler cirit atıyor mu? Diye düşünüyorum.
Saat sabahın 7.30'u.Kalkiyorum, uzun uzun ayna ’ya bakıyorum. Sanki gözlerim biraz şişmiş gibi geldi bana. Sonra yüzüme baktım, ne kadar saf ve sakindi güzel yüzüm. Güzel bir yıkıyorum yüzümü. Suyun soğukluğu beni kendime getiriyor. Sabah işe gideceğim. Eşimde işe gidecek tabi. Bu benim bahanem oldu, Kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Deli miyim ne? Konuşur oldum sanki biraz, kendi kendimle, bu ne hal bendeki ya rabbim.
Çaydanlığı ocağa koydum. Yumurtaları kaynamaları için hazırladım. Yumurtanın birinin hangi tavuğun olduğunu fikri sabitlendi beynime. Evet, evet oydu, bu sarı tavuğun yumurtasıydı kesinlikle oydu, eminim.
Masanın üzerine eşimin sevdiği peynirlerden çıkardım. Zeytinleri, tereyağı, balı, kaymağı düzdüm eşimin oturacağı masanın önüne. Bunlar hep eşimin sevdiği yiyecekler dedim kendi kendime. Ha… Unutmuşum. İncir ve ayva reçellerini sever eşim. Onlarıda eşimin oturacağı masanın üzerine koydum. Bu sırada çay ve yumurtanın kaynama homurtuları bir ahenk oluşturarak kulağıma tatlı bir name gibi geliyordu. Sahi ben bu yiyeceklerin hiç birini sevmem ki... Dedim kendi kendime. Hemen yeşilbiberleri doğradım. Domatesleri yıkadım, güzel bir şekilde pişirdim. Bol bol da acı biber attım üzerine. Masayı da bir güzel süsledim boylu boyunca, sanki eşime şirin görünmek ister gibi bir halim vardı.
Saat 8.10 geçiyor. Kahvaltı hazırlığını şimdi bitirdim. Çaydanlığı koydum masanın üzerine. Yumurtaları güzelce soyup, dilimledim. Kırmız biberle güzelce süsledim. Eşimi Uyandırdım, işe geç kalacağını söyleyerek. Sanki yeni uyanmış numarası yapıyorum eşime. Heyecanla kahvaltı yapamayacağını ve geç kaldığını söylenerek kalktı eşim. Mutfağın yanından geçerken göz ucuyla mutfağa göz gezdirip, kahvaltının hazır olduğunu gördü. Geri dönüp, boynuma sarıldı. Bütün mahmurluğum ve uykusuzluğum sanki uçup gitmişti.
Saat 8.30. Bunca saat uğraştığım kahvaltı 10 dakikada bitmişti. Eşim işe gitmek için merdivenlerden inerken, ben her şeyin böyle çok çabuk bitişine içerlemeye devam ediyordum. Bak yine ölüm fikrini getirdi aklıma bitişler, ne fena diye düşündüm.
Giyindim. Aynaya baktım. Yakışıklıyım diye iç geçirdim. Artık işe gitme vaktim gelmişti.
Saat 9.00...Artık yakın bir ilçedeki görevim nedeniyle servisteyim. Araba hareket etti. Ancak aracın her sallayışı bana beşik gibi geliyordu. Gecenin uykusuzluğu nedeni ile göz kapakların mücadeleyi kaybetmek üzereydi. Uyudum mu, uyumadım mı? İkilemi içerisinde okuldaki görev yerinde araçtan indim.
Müdür yardımcım cin gibi bir adamdı. Hemen "Müdürüm bu gün hiç uyumadınız herhalde" diye karşıladı beni. Tabi günaydınını da ekledi peşi sıra.
Okul çok soğuk geliyor bana, öğrenciler olmayınca. Pandemi, koranavirüs filan. İşte bu yüzden gelemiyor öğrencilerimiz diyorum. Ama yüzüm düşüyor birden, aklıma yine ölüm geliyor. Ya bir virüs bize de bulaşırsa? Ya ölürsem?
İşlerle uğraşırken zaman geçiveriyor. Saat 16.00 eve gitme vakti gelmiş bile. Servisin şoförü aracının direksiyonunu okula doğru kırdı bile.
Araç eve doğru yol alırken ben yorgunluk ve uykusuzluğun ağır baskısı ile uyuya kalıyorum. Şoförün seslenişi ile uyanıyorum. Demek geldik yine, evim evim güzel evim, güzel eşim. Ne yemek yaptı acaba? Diye eve doğru yol alıyorum.
Saat tam 17.30’da evdeyim. Eşim güler yüzle karşılıyor beni. Sofrada en sevdiğim yemek
Patlıcan tavası. Oh... Ne güzel diye iç geçiriyorum.
Yemeğimizi yedikten sonra bir de çay keyfi olursa ne âlâ hayat. Ölüm düşüncesi siliniyor beynimden. Bu gün güzel bir uyusam ne iyi olacak diyorum kendi kendime.
Evet ya diye mırıldanıyor iç sesim. Yaşamak ne güzel diyor, benim duymamı istercesine.
Yaşamak ve ölmek, düşünüyorum uzun uzun. ‘’Her şeyin hayırlısı güzel ‘’cümlesi geçiyor zihnimin içinden, yeni bir geceye başlıyorum.

Adnan Deniz
Kayıt Tarihi : 7.1.2021 08:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Adnan Deniz