Bu Gün Ahmet Benim

Mevlana Celaleddin Rumi
87

ŞİİR


1049

TAKİPÇİ

Bu Gün Ahmet Benim

Bugün ahmet benim,
ama dünkü Ahmet değil.
Bugün anka benim,
ama yemle beslenen kuşcağız değil.

Enelhak kadehiyle
bir yudum içen sızdı
Tarılık şarabından.
Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım,
ben, sultanların aradığı sultan.

Ben hâcetler kıblesiyim.
Gönlün kıblesiyim ben.
Ben cuma mescidi değilim,
insanlık mescidiyim ben.

Ben saf aynayım,
sırım dökülmemiş, paslanmamışım.
Ben kin dolu bir gönül değilim,
Sinâ dağının gönlüyüm ben.

Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum,
benim sarhoşluğumun sonu yok.
Tarhana çorbası içmem ben,
can yemeği yerim,
içerim can şerbeti.

İşte sarttı seni
bir gümüş bedenlinin özlemi.
Altın haline geldin artık.
Sen altına âşıksın,
altın benim rengime âşık.

Gönlü saf sûfiyim ben,
benim tekkem âlem,
medresem dünya benim.
Değilim abalı sûfilerden.

İster yakarış eri ol sen,
meyhane eri istersen,
bundan sanki ne çıkar?
Yok cumartesiymiş, yok cumaymış,
bence ne farkı var?

Gerçeğin tadını alan er
ne altına aldırış eder,
ne kalendar tacına bakar.
Ne tasası vardır, ne kini.

Ey Tebriz'li hak Şems'i,
yüzünü göstermediysen sen,
yoksul çaresiz kalırdı kulun;
ne gönlü olurdu, ne dini.

Mevlana Celaleddin Rumi
Kayıt Tarihi : 2.2.2001 12:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ümit Duysak
    Ümit Duysak

    Tasavvuf deryasına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. O, bir tarikat kurucusu değildir. Yeni usûller ve ibadet şekilleri ihdâs etmemiştir. Ney, dümbelek, tambur gibi çeşitli çalgı âletleri çalınarak yapılan törenler ve âyinler, Hazret-i Mevlana’nın vefatından 3-4 asır sonra meydana çıkmıştır. Halbuki o, ney ve dümbelek çalmadı. Dönmedi, raks etmedi. Bunları sonra gelenler uydurdu. 47 binden ziyade beytiyle dünyaya nûr saçan Mesnevî’sine, her ülkede, birçok dillerde şerhler yapılmıştır. En kıymetlisi Mevlana Câmi’nin kitabı olup, bunun da şerhleri vardır. Türkçe şerhlerinden, Ankara vâlisi Âbidin Paşanın şerhi çok kıymetlidir. Âbidin Paşa bu şerhinde, ney’in, insan-ı kâmil olduğunu ispat etmektedir.

    Mevlevîlik, cahillerin eline düştüğünden, bunlar ney’i çalgı sanarak, ney, dümbelek gibi şeyler çalmaya, dönmeye başlamışlar. İbadete, İslam dininin yasak ettiği çirkin şeyler karıştırmışlardır. Hazret-i Mevlana, bırakın ney çalmayı, oynayıp dönmeyi, yüksek sesle zikir bile yapmadı. Nitekim Mesnevî’sinde diyor ki:
    Pes zî cân kün, vasl-ı Canan-râ taleb
    Bî leb-ü gâm mîgû nâm-ı rab.

    Manası şudur:
    O halde, Canana kavuşmayı, cân-u gönülden iste
    Dudağını oynatmadan, Rabbinin ismini kalbinden söyle.

    Bugün, bu tasavvuf üstadının türbesine sonradan konan çalgı âletlerini görenler, işin gerçeğini bilmeyenler, bu mübarek zatın çalgı çaldığını, bu aletlerin onun olduğunu zannetmektedirler. O hakikat güneşini yakından tanıyanlar, bunlara elbette itibar etmez. Zaten bu büyükler, şüpheli şeylerden kaçtıkları gibi, mubahları bile sınırlı ve ölçülü kullanmışlardır.

    Cevap Yaz
  • İlyas Ateş
    İlyas Ateş

    Bugün ahmet benim,
    ama dünkü Ahmet değil.
    Bugün anka benim,
    ama yemle beslenen kuşcağız değil.

    Bu şiiri yorumlayacak var mı ne demek oluyor bu gün Ahmet benim aslında çok açık
    Anlayana lakin insanların anlaması çok zor bir durum bence her insan bilgisine göre
    Bir yorum yapar bu böyle sürüp gider çok anlamlı bir şiirdi

    Cevap Yaz
  • Doğa Fendi
    Doğa Fendi

    Mevlana'nın eserlerini yorumlayacak makama eremedik henüz :)

    Cevap Yaz
  • Gren Sword
    Gren Sword

    İman insanın inancıdır. Din imanı doğru yaşamak için gerekli olan yoldur. İlahi aşk ile deli divane olanlara bir sorum olacak. Allahu tealayı nasıl tanıma fırsatımız oldu elbette ki Peygamberin sözlerinden ve kitab-ı Kuran'ı kerimden. Peki bu aika ulaşmanın sebebi nedir Hak tealaya olan teslimiyet değilmidir. Şimdi asıl sormak istediğim soruya geçmek isterim. Veliler, abidler, aşıklar, alimler, tasavvufta aşırıya geçip bazı anlaşılmaz haller ile kendi düşünceleri ile hakikata varıp divane olmalarına bir sözüm yok lakin aklıma takılan da şu oluyor. Bizler peygamberi görmeden ve 1400 sene hadislerinden tanımaya çalıştığımız gibi deli divane rolüne giriyoruz. Peki peygamberi canlı görüp onunla yaşayan sahabeleri neden delirmediler. Dinin rükünlerini yaşamak delirmek sokaklara düşmekmidir. İman hissi dini yaşam ile güzelleşir. dini yaşamak da hükümlerini yerine getirmek ile olur.. literatürleri dizip, halkın kafasını karıştırmak bir meziyet ise o zaman küfür ile karışık batıl düşüncelerden farklı bir yanımız kalmaz. Önce kişi dini yaşamalı, sonra hislerini açmalıdır. Bir kişi anlarsa bin kişi anlamaz durumdadır. Beş vakit namaz kılmadan vecde giriyorum diyenler bu tür hadiselerden örnekler ile kanatsız uçmaya yeltenmişlerdir ve tehlikeyi uç sınırda yaşarlar. Ne Celaleddin ruminin hisleri kalbimmize girer, nede hallacların kelimeleri dilimize dizilir. Hesap Allahu tealaya veriliyor. Şiir yazmak dini yaşamaya benzemez. Dini yaşamak da kelimeler ile ifade edilmez.

    Cevap Yaz
  • Abdullah
    Abdullah

    Tasuvvuf o kadar derin meselelere dalıyor ki...Kimileri küfre düştüğünü,saçmaladığını zannediyor.Halbuki bilseler Yaradanın ne kadar çok hoşuna gittiğini...Aşk zaten tadılmadan anlaşılmazki...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (8)

Mevlana Celaleddin Rumi