Bu gece sırrı hilkat peşindeyim

İlyas Kaplan
1291

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Bu gece sırrı hilkat peşindeyim

bu gece
durağım, sığınağım, barınağım,
toprağına attığım tohumlar gibidir kalpsiz secdelerim
göğüm, güneşim, yağmurum,
denizine akıttığım nehirler gibidir dileklerim
göğüne dal budak, salkım saçak uzattığım ağaçlar gibidir arzularım

sözler ,kirli dile değmekte
nefesler, paslı dudağa emanet
sesler , aczimi ve efkarımı yükseltmekte

bu gece
kalbime binlerce şafak dokunuyor gün ışığının parmak uçlarından
bir lütuf giyiniyor sokaklarımın çehresi
bir taze nefes alıyor göğsüm
müteaddit kere içiyorum lamba gölgelerini

gizli tebessümlerle hep yeniden doğduğu anı öpüyor
bin heyecanın yamaçlarından savruluyor tecelliler
derin vadilerin ortasında hikmetler kıvranıyor
serin bir rüzgarı özlercesine

bu gece
uykuların en talihsizi yapışıyor yakama
uyanmayı bana çok gören günahkar bir uyku bu
ertelenmiş tesbihatların sonrası uyku sarhoşluğu
sılasına uçmak istiyor ruhum
yadigar ateşler söndüren bin umut kapısının eşiğindeyim

korkularımın cümlesi sessizliği susturan yerde
öteleri soluyor zaman-ı hal solgun kusurlardan
kayıp gidiyor zamanı-ı mazi avuçlarımdan
çekiyor ayaklarımı sıkı sıkıya bastığım toprak
eşkalimi çekiyor yerçekimsiz bir göğün altına

bu gece
beli bükülüyor sesi kısılıyor dudağı kuruyor eşyanın
kanatlanıyor serçe kuşları hadsiz hesapsız göklere
hakikatten uçuyor kainatın baygın kelebekleri
terk edilmiş tohumları uyandırıyor her nevi mavilikler

hülasa yere eğik rükularda diri ümitlerim
kalbimi bitmez huzurların pencere önüne taşıyorum
secdelerde buluyorum yitirdiklerimi

bu gece
koynuma yuvarlanan tutkuların gömleği yırtık
ayağıma yıldızlar dolanık renkli kuyularda
gece uykusunda bir rüya saltanatı
yastığımda bin cehennem alev alıyor

yakıcı güneşlere sırt dönüyorum
muntazam suretlere yüz çeviren yağmurun altında ıslanıyorum
yalnızlığı sonsuzluğa dönüştüren kutlu yollar adımlıyorum

sözler birikiyor sonsuzluk nefesinde...
bedenimi yoğuran namazlardayım
ruyi zeminde miraçtayım

bu gece
sırrı-ı hilkat peşindeyim
alaca vakitlerin hoyratça tırmaladığı loş kentlerdeyim
yumuşak yastıkların uyuttuğu sağır vakitlerde çaresizim
karanlığın boy verdiği amansız ufuklarda vücuda gelmekteyim

göğü kana bürüyen ,yıldızları karanlığa bulayan
kızılca kıyametin çukurlarında gülü kızıl eyleyen secdelerde
alnım sonsuzluğa akıyor

bu gece
kandil ışıklarıyla intişar etmiş karanlık
izharı kutsal metinlerden devşirilmiş
terazilerde tartılamayacak kadar ağır kerametlerim var

kervanlar hep göçüp gitmiş alıp götürmüş rütbeleri
yediverenler dağ başlarına ikramlar savuruyor
yamaçlarına ruhani yağmurlar düşüyor

buzdan aynalarım acımasızca kırık
sevgilerim vurulmuş en ince yerinden
sırılsıklam aşkları pul şişelere damıtmışım
yalnızlığın sükutuna gömmüşüm hayallerimi

bu gece
dar-ı cennet kucağından kutsi sancılar sızdı
dar-ı lezzet üzerine yazıldı baharların tutuştuğu vakitler
meşk bitti, söz kesildi, dil bağlandı, ehli cennet dağıldı
neyzen hüzzam ilahiler çalıyor hala

ümit kapılarının önünde bekleşmekten yoruldum
ah içindeki duygular düştü bir bir bağrıma
gönül süveydasını yitirdi ve sevdasını unuttu
yeniden keşfettim içimdeki görüntüleri
beyaz nakışlardan bir ışık yayıldı imdadıma

bu gece
tahatur başlasın üç sene evveldi diye ,başlasın zahiri öyküler
seherde aç havalanıp akşama tok dönen kuşların yuvaları adına...
yavaş adımlarla adımlansın saklı kentin sokakları

serin ve selamet ateşlere atılsın
sonra esbab-ı maddenin sessizliğine bürünsün
açık avuçlardan harikuladelikler kaysın bir bir
kırık kapılardan ışıklar sızsın odalara
cilvelerin kimliksiz gezdiği cihetlere bürüsün mehtap

bu gece
zerre akışından ince ince çağıldayan ihsanlar gelsin
yüreğimin gizli labirentlerinde dolaşsın iman
içimin sızılarına ses olsun

teselli insin göklerden düşten uyansın gönül
avuçlara kur’an’ın cevheri düşsün
cennetin gömleği yırtılsın
gözlere cennetin ışığı vursun

mukaddesatın ipine dizilisin feyizli şehadetler
yüreğimin baş köşesine asılsın bir bir
kuyuda yusuflar varken
satın alan kervancılar varken
artık bir ömür kölelik olsun
artık bu gece saray zindanlarında ebedi mahpusluk olsun

bu gece
inşırah eden sadra hikmetli kutsiler dolsun
aşk dolsun, meşk dolsun
beklemelerin durulduğu bir umman olsun zaman
seyre dalsın kendini kızıl ufuklar gibi
nurani gölgelerin teveccühüyle alevlensin her şey

bu gece sonraya yönelmiş hiçlik şafağı meleklerle boyansın
dudaklar tebessümler devşirsin , ihyalansın yürekler

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 30.7.2018 19:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlyas Kaplan