bu gece
durağım, sığınağım, barınağım,
toprağına attığım tohumlar gibidir kalpsiz secdelerim
göğüm, güneşim, yağmurum,
denizine akıttığım nehirler gibidir dileklerim
göğüne dal budak, salkım saçak uzattığım ağaçlar gibidir arzularım
sözler ,kirli dile değmekte
nefesler, paslı dudağa emanet
sesler , aczimi ve efkarımı yükseltmekte
bu gece
kalbime binlerce şafak dokunuyor gün ışığının parmak uçlarından
bir lütuf giyiniyor sokaklarımın çehresi
bir taze nefes alıyor göğsüm
müteaddit kere içiyorum lamba gölgelerini
gizli tebessümlerle hep yeniden doğduğu anı öpüyor
bin heyecanın yamaçlarından savruluyor tecelliler
derin vadilerin ortasında hikmetler kıvranıyor
serin bir rüzgarı özlercesine
bu gece
uykuların en talihsizi yapışıyor yakama
uyanmayı bana çok gören günahkar bir uyku bu
ertelenmiş tesbihatların sonrası uyku sarhoşluğu
sılasına uçmak istiyor ruhum
yadigar ateşler söndüren bin umut kapısının eşiğindeyim
korkularımın cümlesi sessizliği susturan yerde
öteleri soluyor zaman-ı hal solgun kusurlardan
kayıp gidiyor zamanı-ı mazi avuçlarımdan
çekiyor ayaklarımı sıkı sıkıya bastığım toprak
eşkalimi çekiyor yerçekimsiz bir göğün altına
bu gece
beli bükülüyor sesi kısılıyor dudağı kuruyor eşyanın
kanatlanıyor serçe kuşları hadsiz hesapsız göklere
hakikatten uçuyor kainatın baygın kelebekleri
terk edilmiş tohumları uyandırıyor her nevi mavilikler
hülasa yere eğik rükularda diri ümitlerim
kalbimi bitmez huzurların pencere önüne taşıyorum
secdelerde buluyorum yitirdiklerimi
bu gece
koynuma yuvarlanan tutkuların gömleği yırtık
ayağıma yıldızlar dolanık renkli kuyularda
gece uykusunda bir rüya saltanatı
yastığımda bin cehennem alev alıyor
yakıcı güneşlere sırt dönüyorum
muntazam suretlere yüz çeviren yağmurun altında ıslanıyorum
yalnızlığı sonsuzluğa dönüştüren kutlu yollar adımlıyorum
sözler birikiyor sonsuzluk nefesinde...
bedenimi yoğuran namazlardayım
ruyi zeminde miraçtayım
bu gece
sırrı-ı hilkat peşindeyim
alaca vakitlerin hoyratça tırmaladığı loş kentlerdeyim
yumuşak yastıkların uyuttuğu sağır vakitlerde çaresizim
karanlığın boy verdiği amansız ufuklarda vücuda gelmekteyim
göğü kana bürüyen ,yıldızları karanlığa bulayan
kızılca kıyametin çukurlarında gülü kızıl eyleyen secdelerde
alnım sonsuzluğa akıyor
bu gece
kandil ışıklarıyla intişar etmiş karanlık
izharı kutsal metinlerden devşirilmiş
terazilerde tartılamayacak kadar ağır kerametlerim var
kervanlar hep göçüp gitmiş alıp götürmüş rütbeleri
yediverenler dağ başlarına ikramlar savuruyor
yamaçlarına ruhani yağmurlar düşüyor
buzdan aynalarım acımasızca kırık
sevgilerim vurulmuş en ince yerinden
sırılsıklam aşkları pul şişelere damıtmışım
yalnızlığın sükutuna gömmüşüm hayallerimi
bu gece
dar-ı cennet kucağından kutsi sancılar sızdı
dar-ı lezzet üzerine yazıldı baharların tutuştuğu vakitler
meşk bitti, söz kesildi, dil bağlandı, ehli cennet dağıldı
neyzen hüzzam ilahiler çalıyor hala
ümit kapılarının önünde bekleşmekten yoruldum
ah içindeki duygular düştü bir bir bağrıma
gönül süveydasını yitirdi ve sevdasını unuttu
yeniden keşfettim içimdeki görüntüleri
beyaz nakışlardan bir ışık yayıldı imdadıma
bu gece
tahatur başlasın üç sene evveldi diye ,başlasın zahiri öyküler
seherde aç havalanıp akşama tok dönen kuşların yuvaları adına...
yavaş adımlarla adımlansın saklı kentin sokakları
serin ve selamet ateşlere atılsın
sonra esbab-ı maddenin sessizliğine bürünsün
açık avuçlardan harikuladelikler kaysın bir bir
kırık kapılardan ışıklar sızsın odalara
cilvelerin kimliksiz gezdiği cihetlere bürüsün mehtap
bu gece
zerre akışından ince ince çağıldayan ihsanlar gelsin
yüreğimin gizli labirentlerinde dolaşsın iman
içimin sızılarına ses olsun
teselli insin göklerden düşten uyansın gönül
avuçlara kur’an’ın cevheri düşsün
cennetin gömleği yırtılsın
gözlere cennetin ışığı vursun
mukaddesatın ipine dizilisin feyizli şehadetler
yüreğimin baş köşesine asılsın bir bir
kuyuda yusuflar varken
satın alan kervancılar varken
artık bir ömür kölelik olsun
artık bu gece saray zindanlarında ebedi mahpusluk olsun
bu gece
inşırah eden sadra hikmetli kutsiler dolsun
aşk dolsun, meşk dolsun
beklemelerin durulduğu bir umman olsun zaman
seyre dalsın kendini kızıl ufuklar gibi
nurani gölgelerin teveccühüyle alevlensin her şey
bu gece sonraya yönelmiş hiçlik şafağı meleklerle boyansın
dudaklar tebessümler devşirsin , ihyalansın yürekler
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 30.7.2018 19:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!