Ürün, nadas sonrasıydı;
Ama çiftçiler ham meyve topladı
O mevsim.
Verim bol geldi,
Yağmur, akıyordu
Felaketten öteydi:
Bir girişim oldu;
Üçleme süperpozisyonu gerçekleşti;
Dalgalar geldi üst üste yukarı uzayda:
Bir bilokasyon: Doppelganger -
Tek birey için- çift bedenlenmeler,
Görünmeler, iki ayrı yerde;
Eş vücutlar izdüşüm-kavraşan …
Tıpkı, çift yarık deneyi! ….
Aynı parçacık olarak ışık;
Dalga olarak iki delikten geçti.
Üç tane ve bir de çocuk;
Çocuk ve iki kadın:
Kendi ellerinden gitti..
Adam kaldı, kanser oldu..
Ted ve Sylvia, onların
Frekansları birbirindeydi!
Üst üste binmiş genlikleri de ….
Ama çok çeşitli buharlaşmalar
Var oldu pek kısa sürede:
Fazlaca istemişlerdi birbirlerini:
Eter’in içine girdi bu sarmaşık,
Oradan hareket etti ışık..
Ama iki kişi vardı orda,
Ted ve Sylvia!
Işık kaynağının vakte yetmediği,
Ulaşamadığı
En karanlık bir gölgenin
Bile en siyah kısmısın
Sen Sylvia!
Umbra! ! ! …
Kara delikler patlıyordu-
içlerine doğru, dışa yansıttıkları
bebeklerini salan.
Anne olanları göbek bağları
kopartıyordu:
Yepyeni
Başkalaşımlar en karmaşık
Bir düzende:
Taşlar yerine oturuyordu.
Kabarcıklar boşlukla genleşmekte:
Kendisi de boşluk
Kabarcıkların.
Nasıl ki, atom bir hiçtir
Olmasa elektronu çekirdeğin …
(Ki, onlar olmasa
Biz olurduk hayalet.)
Sayısız dalga, sayısız balon
Bunların hepsi,
Birbirine bağlı birer nöron.
Duydukça ve düşündüğünce
Kendini arttıran bir hiçlik şekliyle..
Varlığını özümseyen:
Katma değerler kendini tabi yitiren.
Yutan ve iç çeken, içe;
Basınç ipe asılırken, çekim tetikte
Ve sonunda ruhlar ölürken,
Yakalanan izdivaç, bilinen
Ama bulunamayanda.
Vay! Vay! Vay!
Kedi, selam. Tay, tay!
K E D İ: “Meow! ! ”
Narrator: “Sus, kedi! Sus!
Bir de sen girme
İt dalaşına..”
”Haber mi salalım,
Karabaş’a? ” (!)
… Vay:
‘Schrödinger’in Kedisi’
De burada ya,
Nerden bir zemin bulduysa
Kendine bu koca boşlukta:
Bakınız yatıvermiş
Kocaman sedire, mışıl da mışıl.
Kutusundan kaçmış anlaşılan.
Halbuki gözetleniyordu kutuda o,
Varlığı onun sıfırdı gözetmenine;
Kendisi için o vardı, mutlu,
Endişesiz
Kapalı kutusu içinde:
Bu kadar güçlü buradayken;
Dereceler önem kazanır,
Sevgi sendeyken:
Bir nokta geçti çift yarıktan aynı anda
Kavuşmak adına sevdiğine;
Kendiyken nokta,
Dalga oldu geçerken:
Kerelerce arttıran kendini
Okyanusundan denizinde -
Ama günbatımını kat etmiş,
Şafaklara koşan, uzatarak
Kapkara enkazlardan bakışını
Hörgüçlemiş zorunlulukla
Sunulanı- bir dalga var!
Seferlerin yularında ve
Altında ama gidilenin
At başı kısvesi,ancak 'pek
Nadide güvercini' görünmüyor
Elmas gibi işlenen malzemesinden
.. Derlenen kendisi, aslında
Kalayın.
Ve gün açıyor sağanaklar
Doğuran kendisini, bakmaksızın
Emsalsiz'e; sokaklar ise
Bomboş, gariptir; az önce
Geçti oradan yığın öbekler -
Gökadaları doyuran
Kanı içeren sadeleşmişlikteki!
Kıkırdaklar bile beyazdır
İnsan liflerini tutan
Ayraçlarından sofra ekmeğinin..
Ve sevgiler bile farklılıktır,
Ama arzularından hengamenin;
Bendler aşan, nabız şakakları.
Gong çalıyor bu kandan
Kalelerin bilmem hangisinde,
'Yelkovan ile akrebin
“Pergel, görünmez-
Düz eğrisi'nde …'
(Hi, Spinoza!) (Ted ile)
Öyküleri Sylvia paylaştın sen onunla,
Onla yaşadın ve/ ama masalları:
Canım, her şeyim. Şiirleri sen ile yaşadım ise;
Paylaştığım fakat değildi duygusuzluk:
Evet, üzüntüler de benim, kaderim.
Şiddet önemlidir, yaptıklarının içindeki
Ve hem derecesi ve şiddetin bile,
o da: arttırılmalı, ivmelendirilmeli.
(Arttırılanlar kendisince -kendiliğinden
Gelen- olumlunun lehine serpildikçe;
Bu olumlu, yine de kendinden çoğalacaktır.
En sergüzeşt inadı bulsa bile karşısında …)
Ama karanlık oltalarına takılmadan
Mürüvvetin, etkisini azaltmalı cehaletin:
Sessizlik sayıklamalarında, eter içinde
Yol alan ışık için geldi ışığa yumulan.
Plath ve kızı ve Ted’den olma kızı
İle Assia, denir Ted’in ikincisi
Ve ‘merhum, rahat uyu yine de;
Domuzum benim, koçum Ted’!
(Günce’lerin ala yakıcısı;
‘Ne demeye Nazi-zulmü’, hadi ‘denilesi’!)
Ve deli Ozanlar Derneği:
Kırmızı kuleler vardı kan ile inşa edilen;
Pıhtılaşan kan, özümseyen duyarlı kan;
Alışagelmişin ötesinde çoğaltan kendini,
Ama daraltan ve daralan da …
:Nefes bile aldırmayan!
Bir televizyon ki sırf parazit yayan,
En yukarı katındaydı birinden kulelerin;
Ölmüş demişlerdi: Domuz ordaydı.
Kendisinin kendisini tarifi için bile
‘Sinsice’ sayılabilecek
Bir çift kömür göz ile
Televizyon seyir ediyordu,
Ama ona bakıyordu
(Çıt! çıt! çıt! çıkarmadan..)
Siyah ve beyaz’ı neşreden …
Kendisiyle konuşuyordu
Kendisine bakarken,
Televizyona bakarken …
Gittikçe büyüyen, parazitlerin içinden..
Kotarılan, bu televizyonda bir leke vardı:
Parçalanan suratı, iç çekebilen
Bir plasenta’nın: Sylvia!
Koridor karanlık, var elinde şamdan.
Nick ve Şamdan! nick ve şamdan! !
Piranha din’leri, ha ‘kalsiyum dikitleri’
İle plasenta’lar!
Ve başkaca? ?
……..
Oo, onlar daha çok var!)
Bu domuz:
O, televizyona bakarak onun içine girdi;
Vahada bedevilerin verdiği yok
Edişi can alarak cesetleşen -
Bulunamayan, onun cesedi …
Bu domuz!
Beklemediği yerden sonu onun oldu.
Ve dönerek uzaklaşan bir matmazel,
Bir altıgen ve bir saniye sonra bir sarmal;
(Samanyolu gibi, Andromeda gibi!)
O ki o ama Rapunzel, ‘televizyondaki!
Gittikçe büyüyen leke’:
Beklide oydu Sylvia!
Ve o spiral leke: Ve o fraktal! …..
Şarapnellerden vücut bulan
Ve sonra dönen, debelenen;
Çıkan gözleri yuvalarına yerleştiren;
Özümlenen, yutulduğunca çekilen
Ne vardır başka, üflediğince?
Deli tasması giyen, kaba olmaz da;
Tekin değildir, onun verdiği cevaplar …
Gediğine oturan, sessiz kaldığında;
Kütle düşündüğünce, yol kat eden:
Emek vardır ancak ordadır verilecek;
İmtiyaz edinene, gerçekleşecek olana,
Bulunanda kattığındadır.
Bu yelek, ha o felek!
Seferler, Ay’a giden; Deniz?
(‘Deniz aşırı-okyanus açığı’,
Ay: Türkuvaz!
Yetenekli kepazeler;
Şimendiferler, sonuç istemsizi!
Ama süreci yaşayan:
Zamanı, kendisinin;
zamanın kendi ötesi’ ne vardıran)
: Seni seven, görürüz fakat yine:
Çöldür çöller, ancak hasattır başak:
Filiz verir evet yüzler, maskeler güler de
ağlayan gülmez, bilmem kaçıncı kere …
Gün’görümlük- sözler, (ayak) sağlam basmalar;
Altında kayan onun, taban bir çöplük:
Darağcına kendini bir güzel öyleyse as:
Düşecek kalas, senden önce yere,
(Toprağa, onun ötesine; yeraltına
Ve/ ama sonra, gündüzlere, güneşe!)
Çarmıha gerilecek o, seni özgür salarken.
-
Not 1: ‘Kalsiyum dikitleri’ ile ‘Pirinha dini’ ile ‘Plasenta’ lafları Sylvia Plath’ın ‘Nick ve şamdan’ isimli, Türkçe’ye de çevrilmiş olan şiirinden birer alıntıdır.
Not 2: ‘Bilimsel anlamlı kelimeler ve kelime grupları için; Sylvia Plath ile Ted Hughes ve Assia ile ‘Deli Ozanlar Derneği’ hakkındaki ayrıntılı bilgiler, ‘sözlükçe’ kısımlarında var.
Akın AkçaKayıt Tarihi : 25.5.2004 07:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (6)