İlk duyduğunda bu hikâyeden çok etkilenmişti Tarık. Ne acıdır ki onu da dramatik bir son bekliyordu.
Varoş mahallelerin ufuksuz, çaresiz yoksulluğunda sırt sırta vererek birlikte büyümüşlerdi Tarık ile Tolga. İlk aşk ilk kavga ilk iş derken hayat dostluklarını daha da sağlamlaştırmıştı. Askerlik zamanına kadar hiç ayrılmadılar birbirilerinden.
Hayata dar pencereden baktıkları toyluk ve yokluk dönemlerinde ilk merak salıp yaptığı iş müzisyenlikti Tarık’ın. Mahallesinde sokak düğünleri olduğu zamanlar, oynayanlara takılan ala turaları çocuklar almasın diye toplayıp çalgıcılara teslim eder, karşılığında harçlık alırdı.Bir müddet sonra org çalmayı öğrenme isteğiyle para biriktirmeye başladı. Biriktirdiği paraların bir kısmını ayırıyor, ilk aşkı, ilk cinsel birlikteliği, ilk seni seviyorum dediği Esra’ya hediyeler alıyor, ara sıra ilişkilerine dair hayaller kurduklarında, "Bak göreceksin. o klavyeyi satın alıp çalmayı öğreneceğim ve herkes tarafından aranan bir müzisyen olacağım. Kim bilir belki bizim düğünümüzde bile ben çalarım" diyordu.
Kız da sırılsıklam âşıktı. Her buluştuklarında daha önce heyecandan dizlerini titreten kimse olmadığı için, aşkın tam karşılığı Tarık olmalıydı. Zira ona ilk değer veren kişi Tarık’tı. Yaşadığı ve yüreğinde hissettiği garip duyguları daha önce hiç tatmamıştı.
Tarık’ın askere gideceği gün gelip çatmıştı. Toplanan kalabalıkla tek tek vedalaştıktan sonra, sıra sevdiği kıza geldiğinde, sımsıkı sarıldığı sırada, askerde harcaması için eşi dostu tarafından cebine sokulan paraların hepsini kızın çantasına usulca bırakmıştı. Ne de olsa yakında Esra’nın üniversite sınavı vardı ve kazanırsa kimselere muhtaç olmasın, zorluk çekmesin istiyordu.
Yoğun şekilde mektuplaşmalar ve hasret dolu telefon görüşmeleriyle geçerken günler, acemi birliğini bitirmiş usta birliği doğuya çıkmıştı. Sevdiği kız ise üniversiteyi kazanmış, ilk defa büyük şehre gitmişti.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta