Küçük insanlar arıların barsak çıkışını yalar. Küçük insaların bu işi risklidir, zaman zaman onları arılar da sokar. Küçüklüğün verdiği sıkıntılar bunlar, katlanmak zorundalar.
Büyük insanlar, çaplarına göre büyük işlerle uğraşırlar, ünlü bürokratlar, ünlü yazarlar, (ünlü oldukları için mi yazarlar, yazar oldukları için mi yazar dırlar tartışılır) Ünlü medya mesupları… Bir de henüz ünlü olamadıkları halde ünlü olabilmek için yarışanlar… Büyük denizde boğulmal için kendini adayanlar… Onlar büyüklerin kalın barsak çıkışlarında yalanırlar. Yedi düvele bedel olduğumuz söylenmişse bu boşuna değildir. Bu yeni dinin, yeni kitabındandır. Değişmez ve mutlak bir kuraldır… Öğün, çalış, güven…
İnsanoğlu kusursuz değildir, zaman zaman dil sürçmesi olursa, bu büyük insanlık için çırpınanlardan çok onlara iş yetiştiremeyen kalın barsakların tembelliğinden veya düğümlenmesinden dolayıdır… Evelallah kalkınma hızımızdan anlaşılacağı gibi, büyük adamlar ve büyük adam namzetleri, KPSS sınavlarına hazırlananlar gibi, gece gündüz demeden çalışıyorlar, bu işte bir adım geri kalmak, Allah korusun, küçük adamların arasına yuvarlanmakla sonuçlanır. Bu da açlık kapısıdır. Dünya ekonomik kırizlerde kıvranırken biz dünyaya meydan okuyoruz. Dünya bize, aç kalmış bebeler gibi parmak ısırıyor…
Onlara hocaları der ki, ‘’Bu halk aldatılmayı hak ediyor! ’’ Bu iş de ‘’baş’’ olarak size düşüyor. Baş, şöyle böyle soğan başı değil… Çıraklık sınavını geçmiş, kalfalık dönemini geçmiş, sıra gelmiş ustalık dönemine…
‘’Hayat tecrübesi denilen … şeyin,insanın belirli bir yaşa geldikten sonra, ikiyüzlülükleri, alavere dalavere numaralarını hiç zorlanmadan yapıvermesi, sonra da pişkinlikle hiçbir şey olmamış gibi davranabilmesi olduğunu’’ bilirsiniz…
Hiçbir özel dikkat göstermeden öldürdüğümüz zamanla başlar katillik mesleğimiz…
Artık aldatmanın ve bu dünyadan öbür dünyaya atlatmanın inceliklerini, şaka yapar gibi uygularken uluslar arası juri parmak ısırıyor… Bu meziyetlerimizi de dünya aleme gösterdikten sonra sıra mastır yapmakta… Ardından dünya arenalarında yerimizi almak olacaktır.
Dünyada küçük insan o kadar çok ki… Bir karınca yuvası sanki… Kırlarda dolaşırken hangimiz karınca yuvasını ezmedik… ezdiğimiz hangi yuva için üzüldük… Büyüklerle küçükler arasındaki fark bu… Yalnız kırlarda da değil, Amerika’nın yeniden keşfinde olduğu gibi, betonla kaplanan alanlarda yok ettiğimiz doğanın gerçek sahipleri hiç aklımıza geldi mi?
Birleşme noktalarına, sıfır noktaları diyorlar. Sınırlar… Büyüklerle küçükler arasındaki sınırlar da sıfır noktaları… Sıfır noktalarında, küçükler kendilerini korumak zorunda… Yoksa o sıfır ki, ezmek için özel olarak yaratılmıştır… Otobanların yapımında olduğu gibi… Büyükler eskortlarla geçip gidebilsin deyi.
Yaşamla hayatın birleştiği noktalar, sıfır noktaları. Küçükler bu noktalara kilitlenir kalır… Sermaye ile emeğin birleştiği nokta gibi… Gülmek ve ağlamanın sıfır noktaları… Küçükler ağlarken büyükler güler.
Küçüklerde gülebilir… Gülebilirler ama, kora halinde çıkmaları gerekir sahneye… Ve bu ses bastırır bütün sesleri… O zaman gülebilir yüzleri… Sevmeyen var mı o müziği? Öyleyse hazırlayın sesinizi…
Kayıt Tarihi : 6.3.2012 20:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!