İnce uzun boyu, hafifçe sola eğik duruşuyla,
Küçük kasabanın, büyük bekçisiydi Mahir.
Dürüstlüğü, hareketi, sözüyle yıllarca güven veren,
Geceleri huzur içinde hissettiren yılların bekçisiydi.
Az bir kusuru,
Temiz kalbinde olmayan, dilindeki küfürüydü.
Dilini ısırsa da ağzından kaçırdığı küfürler bile,
Engel olmuyordu sevilmesine.
Tek dert gördüğü, arada bir nefesini daraltan astımıydı.
O da olmasa, hayat daha bir güzel gelirdi ona.
Otuz yılın yorgunluğuyla ayrılmıştı emekliye.
Duramıyordu yine de uykusuz gecelerinde.
Gezerken yine
Yağmurlu bir gün de,
Otuz yıl görmediğine tanık oldu birden.
Çöp kenarında bir çuval ve içinde
Bir kadın cesedi.
Dondu kaldı bir an, heykel gibi
Dakikalarca.
Nasıl olurdu bu kasabada
Böyle bir olay?
Birden nefesi daraldı,
Boğuluyordu sanki,
Yırtarcasına
Gömleğinin düğmelerini kopardı.
Hafif bir rüzgar uğultusunun ardından,
yağan yağmur damlalarının tenekelerde
Çıkardığı seslerle bozuldu sessizlik.
Gökyüzünden şimşekler çakmaya başladı,
Sanki yeryüzünde yaşanan bir olayın habercisi gibi,
Gök gürledi, camları titretircesine.
Mahir, ince zayıf bedeniyle, adımlarını atmaya,
Kendini kabusun kollarında gördüğü yerden,
Kurtarmaya çalışıyordu, yorgun bedeniyle.
Beyni gitmek, uzaklaşmak istiyor,
Ayakları isyan ediyordu gitmemeye.
Yağmur birden hızlandı, bardaktan boşanırcasına,
Ayakları yine de gitmiyordu ileri doğru.
Şimşekler, yıldırımlar, gök gürlemeleri, yağmur,
Ortalığın hakimi olmuştu sanki.
Taşan derenin suları, yollardan kaldırımlara kadar,
Yükselmişti birden.
Bekçi Mahir ise hala sırılsıklam olmuş haliyle,
Duruyordu, olduğu yerde.
Etrafta kimseler yoktu, yardım edecek.
Nasıl olurdu?
Otuz yıl böyle olay olmamışken, şimdi oluyordu.
Ağlamaya başladı birden,
Yağmur damlalarıyla birlikte gözyaşları, karışmıştı yanaklarında.
Çocuğunu kaybettiğinde ağlamamıştı,
Eşini kaybettiğinde ağlamamıştı,
Şimdi gökyüzünden yağan yağmur gibi,
Ağlıyordu, hüngür hüngür.
Hem de otuz yılın birikimini,
Bir anda boşaltırcasına.
Arada bir hıçkırarak,
Ağlıyordu,
........ağlıyordu,
................ağlıyordu artık.
Birden yıkıldı,
Bir heykel gibi suyun içine.
Yüzü taşan derenin sularına kapanmıştı.
Bir, iki çırpındı içinde,
Ve sonra durdu çırpınan kolları.
Gökyüzü ağlıyordu sanki,
Yağan yağmurlarla.
Kükredi birden, ürkütücü sesiyle gökyüzü.
Gündüz gibi aydınlattı etrafı, karanlığı delercesine,
Şimşek ve yıldırım.
Ertesi gün, hiç birşey olmamış gibi güneş açtı yeniden.
İşe gidenler,
Bir karış suda boğulan, Boynu Eğri'yi gördüler.
Yıllarca mahalleyi her türlü tehlikeden koruyan
Emektar bekçi,cansız yatıyordu yerde,
Ve yanında çuvalda bir ceset.
Kimi şüpheyle baktı gördüklerine,
Kimi inanamadı söylenenlere.
Bir anda karıştı kafalar,
Ve bölündü çeşit çeşit düşünceler.
Otuz yılın emeği kayboldu,
Gitti bir anda, onca yaşanan yıllar...
Cengiz ÇETİK
Cengiz ÇetikKayıt Tarihi : 21.11.2006 00:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
kişi gerçek, olayın büyük bölümü hayal. saygılarımla...
çok sevimli bir ciddiyeti çok şirin anlamlarla bu çalışmanıza teşekkürler... yüreğim kaçıncı kez rahmet diledi merhuma bilmiyorum... çok etkileyici titizliklerden güzel bir öneme özen emeği gözden kaçmıyor... sevgiler, saygılarımla, iyi akşamlar cengiz bey
TÜM YORUMLAR (3)