Boşluk, denizlerin en güzel sırrıydı.
Dalgaların arasında bir ışık huzmesi gibi süzülürdü;
ne bir fırtına kirletebilirdi tenini,
ne de güneş fazlasıyla ısıtabilirdi.
Saçları geceyi kıskandıracak kadar derin bir siyahlıkta,
ama ay ışığıyla dokunduğunuzda
gümüş bir nehir gibi ışıldardı.
Her bir teli, denizin en kadim sırlarından örülmüştü.
Gözleri…
Bir insan baksa, kaybolurdu içinde.
Bir okyanus kadar büyük ve aynı zamanda bir damla kadar küçük.
Sanki içine bakan herkes kendi özlemini görürdü o derinlikte.
Bir sevda mı, bir hüzün mü, yoksa bir sonsuzluk mu?
Kimse ayırt edemezdi.
Teninde ne pullar vardı ne de bir iz,
ama dokunan her parmak,
okyanusun serinliğini ve onun ateşini aynı anda hissederdi.
Denizin özünden yoğrulmuş gibiydi;
bir varlık ama bir yokluk,
bir gerçek ama bir düş.
Boşluk’tu adı, çünkü yalnızlığı büyüleyici bir armağandı.
Diğer deniz kızları ona hayranlıkla bakardı,
ama onun güzelliği, kıskanılamayacak kadar yüceydi.
O, denizin kalbinde saklı bir cevher,
dalgaların asla kıyıya vurmayacağı bir düş,
ve yalnızlığın bile sarılmak isteyeceği tek varlıktı.
Fantalı Pepsi
Kayıt Tarihi : 12.12.2024 01:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İsmi olmayan ve hakkında çok az şey bildiğim birine armağan