Ne yazık ki bugün güzel ülkemiz sosyal, siyasal, kültürel ve en önemlisi hukuki de denilebilecek kargaşadan kaynaklanan ve devletin temelini sarsmaya yönelik anayasal kimi sorunlarla boğuşuyor.
Bir yanda işsizlik, bir yanda iç ve dış borç, bir yanda rejim tehlikesi, bir yanda sosyal güvenlik, bir yanda gelecek kaygısı, bir yanda emniyet sorunu…
Öte yanda ise ben yaptım oldu mantığı, sorunlara salt sayısal açıdan yaklaşan kabadayı tavrı, ben bilirim, ben yaparım, benden sonrası felakettir yaklaşımı.
Ülkemizde çok büyük bir boşluğun olduğu vakıadır. Ülkemizdeki bu boşluk çok önemli bir tehdit de oluşturmaktadır aslında. Olayları, gelişmeleri, yasal düzenlemeleri, konuşmaları, icraatları eleştiren, yasalar nezdinde mücadele eden, yol gösteren, sorunlara teşhis koyan, projeler üreten, kadro öneren bir muhalefetin olmaması bu boşluğu daha da derinleştiriyor.
Dünyanın diğer ülkelerinde de olduğu gibi ülkemizin içinde bulunduğu bugünkü olumsuz yapının temel sorumlusu bizde de hükümettir. Hükümetin pervasız icraatları, kadrolaşma çabası ve gayreti, yasaları zorlayan zincirleri kırma girişimleri, çalışanı, esnafı, emekliyi mağdur eden yaklaşımları bu boşluğun ana nedenidir.
Ancak bilmeliyiz ki bu boşluğun diğer temel sorumlusu, hatta en önemli sorumlularından biri de kendisinin de bir problem olduğunu iddia ettiğimiz, boşluğun bile boşluğunda kalan muhalefettir. Bir anlamda mevcut muhalif yapının kendisi bir başka sorundur.
Muhalefet örneğin alternatif olamamaktadır. Ülkenin türban, demokrasi, kadrolaşma, işsizlik, bankacılık, vakıflar yasası, yabancıların mal edinmesi, yüksek öğretim, sağlık, hukuk, eğitim, sosyal güvenlik, emniyet gibi temel meselelere karşı hiçbir önerisi yoktur. Bu meselelerin nasıl çözüleceği ile ilgili kadro teklifi de bulunmamaktadır.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim