Boran İsmail Yıldız Şiirleri - Şair Bora ...

Boran İsmail Yıldız

Henüz güzelliğinin sırrına erişemediğim için adı konulmamış birçok şiirim var,
Biliyor musun,
Adını koyduğum bu kaçıncı gece ?

Dedim ya güzellik,
Adı konulmamış şeylerin mükemmelliğiyle adına bir düş kurup,

Devamını Oku
Boran İsmail Yıldız

Beklenen, şiirinin ikinci kıtasını henüz noktalamıştım. Raks ederek. Kaçıncı bahar, şarkısını yutkunmuştum son sayarak. Hâlbuki inandım, hiç bir şeyin sonu yok, budur insanı yoran. Yeniden denilenin, sondan sonra sanılan, sonraki adımı yinelediğini. Ne fark eder. Seyir seyreldikçe, eskiyor pencereler. Belki de ben, pencerelere anlamını yüklemek için var olmuşum, ne güzel. Yoldan usandıran bir hikâye cebimde. Eski bir şehri sindiren içime, b'aşka bir hikâye. Ki mühimdir, işte pencere ardındaki benim, ahvâlim. İşte benim, kuş kadarıyla, yuvam Kırığı ve çıkığı olsa da, seyri düz dümdüz bir vadi, penceremin. Ki ben, soluk alamayacak kadar birbirine yakın duran, yüz göz olmamak için içinde kalanlarını birbirinden soğutan pencerelerden kaçtım da geldim.
Ki bir pencerenin en büyük talihsizliğidir, seyrini başka bir pencerenin kesmesi. - Burada nefesim can kırıklarıyla kesilmiyor. Burada nefesim kesiliyor da, erişemiyor diye nefsim; ufuk çizgisi nerede diye.
Mardin,
bana denizin yeşilce ağzıyla küçük harflerini sıralıyor : seyret ki zaman var. Zaman, varoluyor.
Zamanla varoluyorum, gibi avunabiliyorum, Mardin' in boşluklarını kendi lûgatımla doldurdukça; bana oyun bu. - Bu benim, zamanla oyunlarım. Zamanla oyunlarım. Bu benim.

Devamını Oku
Boran İsmail Yıldız

Yine uykusuz  geçen bir gecenin yorgunluğu var üzerimde,
Bilmem kaç bahar kadar uzaktasın ?
Ezberimde tekrarlamaktan sıkılmadığım adın.
Şimdi olmayışın var,
Kör olası.
Ha bir de uykusuzluğum !

Devamını Oku
Boran İsmail Yıldız

Neden şiirlerde hâlâ, altını çizdiğim mısralar, karanlık bir ayet gibi inançlarımı körelttir. Neden, bir bataklık gibi gönlümde, yeşermeye hevesli cevherim, endişelenir gün yüzlerinde. Neden yine de suyu akmaz bu çeşmeyi görünce tepesinde sevinçle, beyitler depreştiririm. Hâlbuki beyitlerim de, suyu akmaz çeşmeler gibi, devri geçmiş, yüz çevrilmiş de kendisine; hep bekleyip, hiç bir daha avuç açıp karşısında biri eğilmeyecek ki, içini dökebilsin. İçi.. çürümez mi ?
Sana bunları sormaya gelmedim çınar ağacı. Ceketîmîn rengine denk düşen bir şeyler var bu kadrajda, sen buna da aldırma. Bu benim, beni oyalayan öylesine heveslerim; gelip geçici. Belki de, gelip de, geçmeyecek şeylerin, yerinden edilmesi için. Şimdi ben burada neşelenir, üşüyünce herkes gibi evime gitmem; biraz daha aşağıları, tren yolunu da görmek ister, öyle dönerim. Suya gömdüm seni Sâye. Arın diye. İyileş diye. Belki erersin bir gün daha iyi birisine. Daha iyi birinin suretinde görün diye. Hem denir ki, bir hikayenin altı çizilesi son yerinde; köprünün altından çok sular aktı; mesele sen bile değilsin artık, mesele sonsuza dek yitip giden o an.🌺 Pisilere dalaşmadan geçtiğim sokaklar, yalnızlığım olsun.
Tek kalışım, bu yalın ayak türküler tutturuşum, yalnızlığım değildir, hâlâ.
Hâlâ, haricindedir kimseler; kimsesiz, ki dilsizim. /Üstünü çiçeklerle kapattığım, küflenen mısra./


Devamını Oku