Shakespeare’in hayatın bir tiyatro sahnesinden oluştuğu ifadesi doğruysa, benim de bu sahnedeki rolüm 4 Haziran 1984’te dünyaya gözlerimi açmamla başladı.
Dört kişiden oluşan bir ailemiz var; annem, babam, ablam ve ben. Annem de babam da çok çalışıp bizleri özveriyle yetiştirdiler. Genelde çabuk sinirlenebilen bundan dolayı da gereksiz kavgalara neden olabilen bir yapımız var. Bir konu hakkında oturup birlikte uzun süre konuşup karar vermişliğimiz de pek yoktur. Buna rağmen birçok aile de bile görmediğim bir sevgi paylaşımı vardır aramızda ...
Her gün farklı renkte açan bir gül gibisin
Hep tatlı renkteki o kiyafetlerinle
Hayata yeni anlamlar kat
Balıkçı kurtar beni
Bu diyardan!
Bir çırpıda olsun herşey,
Canım çok yanmadan
Gunler I
Pazartesi
Onu ilk gördüğümde içimden güzel kızmış, olabilir dedim.
Daha sonra masalarında yemek yeme şansını yakaladığımda
Ne aşkı yaşıyorum,
Ne de ondan kaçıyorum.
Ne mutluyum,
Ne de acı çekiyorum.
Bir Bora tanıyorum
Resim çeken Bora diyorlar
Duydum ki sana çok kırılmış
Sen herkezin hayran kaldığı
Çok güzel bir fotoğrafa
Ben hayatımda hiç çilek tohumu görmedim.
Bu yüzden sana bir ad verseydim Çilek Tohumu derdim.
Senin gibi güzel olduğunu hayal ederek
Gözlerim uçurumda,
Kalbim onu düşünürken uykuya dalmış.
Keşke rüyalarımda bile
Hayal edemediğim kadar güzel olmasaydı.
Bugün yıldızlara bakıp onu arayacağım...
Aşkından ismini bile unuttuğum güzel kız
Resmini bile görmeden ellerimi titreten alev
Gözlerinin içinde saklı olduğuna inandığım ebediyet
Her gece akan bir damla
Bilmem ne kadar dayanır
Kalbim buna
Bir gün gülerim
Gülerim belki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!