bakkala telefon edip., akşam nevalemin siparişini veriyorum...
sesimden anlıyor çatı katındaki yalnızlık olduğumu...
'tamam diyor., çırak gelsin hemen gönderiyorum'
* * *
-duvarda çiçek desenli, buselik iki aplik-
ışıkları düşünce yandıkları zaman., ortalarındaki kır çiçeklerine
öyle gölge açıyor ki çiçekler., duvarlarıma ve yüreğimin üstüne
önce senin resmini çiziyorum., sesini ve bir de gözlerinin rengini
sonra sakalıma takılmış saçının teli ve dudak gibi gülümsemeni...
. . ,
-ortalıkta yazılmamış yersiz-yurtsuz öyküler-
ne kadar kitap varsa yerlere saçılmış., sanki marangozhane talaşı
gelirsin diye toparlamaya çalışıyorum., bir görsen bendeki telaşı
peygamber mağarasında örümcek ağı., penceremde ki perdeler
perde orta yerimde aşılmaz keder., bir gören olsa kim bilir ne der...
. . ,
-sadece sessizlik ve sadece çığlık gibi yalnızlık-
ay var., güneş var ama İstanbul., ne kadar karanlık bu saatlerde
son lüfer takılmış oltaya da., kanatsız martı yalnız kalmış denizde
ne gelen var ne giden yani., adresim mi silindi yoksa kayıtlardan
bu metruk kapı zili sevgilimin sesi gibi., çalınmış olmalıydı çoktan...
. . .
kapının altında ruj kokulu dudak imzalı bir not..:
'galiba evde yoksun., demek boşuna gelmişim'
* * *
kapının altındaki notu görmeden...:
bu gelen bakkalın çırağı olmalı., hiç sesimi çıkarmıyorum
izmarit kokulu duman altına saklayıp suskunluğumu
ben yokum., hiçbir yerdeyim diye mırıldanıyorum...
.
Cevat Çeştepe-2010-2025
"Bohemistan günlüğü"
Kayıt Tarihi : 27.1.2025 11:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!