Bizimde ağamız vardı (HİKAYE)

Mehmet Ali Kepez
298

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Bizimde ağamız vardı (HİKAYE)

Evel zaman'ın bağrında, dümdüz arazileri, yemyeşil yaylaları, yaylalarında; sürü,sürü koyun,kuzuları olan, bir köy vardı.Yaylalarda, berivanlar Güneşin kendisini göstermesiyle, soğuk kar sularıyla sulanan koyunları, sağmak için, ellerine küleklerini alır, çobanlar sırayla, memeleri süt dolu koyunları, bere sürer; berivanlar sağmaya koyulurlardı...

Yaylada, kuyular vardı; ama,Temus Ağustosta suyu ısınırdı.Bundan dolayı, baharda koyaklara biriken kar'ın üstünü saman'la, keven'le kaplarlar; diğer kışa kadar erimesi önlenirdi Kütük,kütük kesip; tahta yalaklara koyarlardı. Kar eriyince; türlü, türlü şifalı otlarl'a yayılan koyunlar'da herderde deva katık toplanırdı.tereyağı çokelek peynir
Köylülerin iki,ağa'nın yedi sürüsü vardı.Berivanlar, ağa'nın koyunlarını sağmadan kendi koyunlarını sağamazlardı.Aynı köyde kocalarının kendi tarlalarını ağanın tarlalarında sonra ektikleri gibi...
Yaylaya çerçiler gelirdi.Katırlara yüklü cemekanlar; kapalıçarşı'da sarraf tezgahlarına benzerdi.Diğer katırlar'ın hurçlarında; kuru üzüm keçi boynuzu olurdu. Bazı çerçiler kilisten kaçak kutnu kumaşlar geririrlerdi. Yaşlılar kendilerine zıbınlar genç kızlara gelinlere allı pullu entariler dikerlerdi.Çocuklar kıl çadırlarda yun deri getirir keçi boynuzu kuru üzüm alır hep birlikte paylaşır yerlerdi. Aralarında senlik benlik yoktu. Sanki birbirilerinin kardeşi gibiydiler. Anneler çocuklarını obadaki diğer çocuklardan ayırmazlardı.
Obadaki kadınlaın; okuma yazmaları yoktu. Hatta içlerinde şehiri hiç görmemişleri bile vardı.Ağanın yayla evinde; radyo sesleri gelirdi.Dadyo da türkü çıktrığında, kadınlar teşilerini alır, hemen yaklaşır ip eğermeye başlarlardı.Ozaman İranda yayın yapan Dange kurde diye başlayan bir radyo yayınyapardı. ikindi zamanı oba toplanır yayını pür dikkat dinlerlerdi. İran nere Türkiye nere Türkçe, Kürtçe ayrımı yapacak durumda bile deyillerdi. sadece kürtçe yayını tam anlıyorlardı. Kürkçe türküleri kaçırmıyorlardı.
Yine ağanın konağında bir ziyafet vardı. çevre köylerde hali vakti yerinde hatırı sayılır ağaları davet etmişti. fakir bir köyde saz çalan türkü söyleyen iki ğenç çağırmişlar; ağalar raki içiyor; gençler saz çalıp eğleniyorlardı.Gözlerinde özürlü köylüsünün; oğlağini,yine seni askere çağıryorlar diyip kesmişti. Her defasında askerlere rüşvet verdim, seni askere aldırmadım,yerine bir kuzu bir oğlak gönder, der kesip misafirleriyle dangoşt yapar yerlerdi.Sobet koyulaştı gittikçe
Hasan ali ağa: Sabah konağında kalkıp; bir gün doğuya, bir gün batıya, bir gün kuzeye, bir gün güneye koşturduğunu; ve atının sıçtığı yere taş diktiğini ö ve hizmet karlarını yollayıp; tarla ettiğini ve böyle ağa olduğunu anlattı. Memko ağanın onda farkı yoktu. hayatımda hiç çalışmadım dedi. bir sefer sap yüklü kağnının ipini gevşek bağlamışlardı; onu gerdim, yoruldum dedi gülerek. Bırhani ağa:Tehçir döneminde; Ermenilerin Malına konmuştu. Mal varlıklarını kayıt altına alan memurlara: Komtanım; bu Ermeni fıkaranın biriydı, kendi evini götererek: aha işte,on koyunu; Bir ineği var. deyip memurlara kendi evini yazdırmış; zengin Ermeninin malına mülküne konmuştu. ayrıca iki tane kaçak ermeniyi oldürüp; altınlarını aldıktan sonra; Kör bir kuyuya attığı, üstünüde kaylarla doldurduğunu,söyleniyordu. Gençler: bu sofradan; sohbetten pek hoşlanmıyorlardı. gittikçe agalara paşalara taş vuran türküler söylüyorlardı.Ağalar çakırkeyif olmuşlardı.Aralaraında Hasan Ali ağa birden hiddetlenip; Memko ağaya bakıp: Bunlar ne diyor? Memko! diyerek elindeki agaç kaşığı sofraya sertçe çarptı. Bakır teşt te kaynamış bulgur taneleri hertafa saçıldı.
Gençler dönüp: siktirinlan burdan, itoğlu itler, dedi. Gençler zaten böyle bir tepkiyi göze almışlardı.Hiç şok olmadılar.Tezenelerini sazlarının döşlerine koyarlarken
>memko ağa: Hasan Ali kendine gel, ne var bu bir türküdür lo: yoksa bu eşşoğlu eşekler; ağlarına sadıklar, kusurlarına kalma dedi; ve gençlere döndü - siz çalıp söyleyin, ve kürtçe aldırış etmeyin dediysede, gençler bırakıp gideceklerini söyleyip Allahaırsmarladık demeden odadan çıktılar
Bu ne densizlik, bu ne kendini bilmezlik diyip duruyordu Hasan Ali ağa. Gençler en az onbeş km uzaklıktaki bir köyde gelmişlerdi. Memko konağın alt katında gençlere yetişti,on lira para verdi ulan! eşşoğlu eşeker; birdaha böyle türküler söylediğinizi duymayım; valah sizi doğduğunuza pişman ederim bak. beni mahçup ettiniz dedi ve hemen misafirlerinin yanına çıktı.
Memko keyfini bozma, al şu aslan sütünü, deyip bardağını eline verdi. hadi şerefe deyip içmeye yemeye devam ettiler.
ağanın ikinci eşi:gençlere:Dişarida sicim gibi yağmur yağıyor; gitmeyin abim gile gidin, yağmur dindiğinde yola çıkarsiniz dediysede, gururları incinen gençler sağol diyip kırgın ve üzgün ayrıldılar konaktan.
yolda ağaların haksızlılarını bir bir sayıp sesizce küfür ede ede karanlıkta yol aldılar.
köylerine geldiklerinde,bahar yağmurunda iliklerine kadar ıslanmış, dizkapaklarına kadar çamura batmışlardı. En çok sazlarının ıslanmalarına üzülmüşlerdi.Hasan Ali -ağa sessiz kalan Sislimağra köyünde gelen Bırhani ağaya tepkisinin hakı olduğunu anlatıyordu ne fitnelik çıkarsa bu türkülerde çıkar. Boşuna dememişler,sazda şeytan var diye. bırhani her söze kafasını sallıyordu habire /Kefo - boşalan rakı şişelerinde başladı,sofrayi toplamaya, alt kata indi, selfıraz masayı toplamaya yardima çıktı. kahyayla sofrayı topladılar.
Selfıraz kalan yemeklerı ısırılıp bırakılan etli kemiklerı, bir tabağa sıyırıp bohça yapıp Keyfoya hazırlad.ı
>Keyfo ağalara allah rahatlık versin diyip aşağı indi. Selfırazın uzattığı bohçayı aldı. oğlağın kele paçasınıda,derinin içine koyup evinin yolunu tuttu.
Ağalar sallan sallana dışarı çıktılar.konağın arkasına geçip duvarına işediler.
Şafak atmış ağa konağın üztünde araziyi seyrediyordu. Konağın onunde tarlalara bir yol giderdi. Beko kağnıya, karasabanını,biderini yüklemiş; konağa doğrü cazırtı cıkarark yaklaşıyordu. Ağa bekoyu gördü. Bağırarak nerye ulan Bekooooo diye bağırdı.
>Beko Çakıllı tarlaya bider ekecem ağam sabahın hayrola ağam.
>ulan eşşoglu eşek,benim tarlalarım velhan dururken sen nasıl çakıllı tarlayı ekersin ulan; dön geriye. beni konakta indirme ulan; biderini evine koy, bizim ambarda bider al, bizim uzuntarlaya buğdat ek. bitince senin tarlayı ne edersen et.
>Beko tamam ağam
>hadi bakiiiiiiiiiiiim benden habersiz birdaha elin bir iş tutmayacak tamammi
>tamam ağam
Beko geri döndü. biderini evine yıktı; ağanın ambarına geldi.Bugday aldı, bir hafta uzuntarlayı sürdü. Azığınıda kendısı götürdü. tarlaya Böylesi olaylar olağandı Konaklı köyde.
Osmanlı; birinci Dünya savaşında yenik düşmüş. meşrütiyet İngiliz hegomanyasını kabul etmiş; ülke işgal altındaydı. açlık yoksulluk diz boyuydu o yıllar. ama ağanın keyfine diyecek yoktu. ağanın atlarına yedirdiği buğdayları; köylüler cocuklarına yediremiyorlardı. atların sindiremediği buğdayları; yıkayıp ekmek yapanlar şanslıydı artık.
>.................; Bırhani; öğlen sıcağında korunmak için; konağının gölgelik tarafını sulatmış, bir döşek serdirmiş, kestiriyordu.
Çocuklar: koşarak ağaaaaaa ağaaaaaaaaaaaaa diyerek, konağa toz duman içinde yaklaştılar.
>ne var ulan piçler diyip gözünü ovaladı.
>ağa ağa iki cenderme geliyor cendermeeeeeee.
ağa: hemen doğruldu; yüreği küt küt atmaya başlamıştı.
>bana soğuk bir su getirin diye bağırdı. su getirdiler içiyorduki Jandarmalar yanına yaklaşmıştı bile.
>jandarma:selamaleyküm amca. seferbirlik ilan edildi; asker çağındaki gençler, asker kaçakları savaşa gidecekler dedi.
> ağa sen asker kaçağısın. hazırlan hadi; askere, askere, dera.Ağanın kalbi güm güm atmaya başladı tektar.
>Ağa:oğlüm ben ağayım.bedel yatıracağım.
>şimdiye kadar niye yatırmadın? .... diyemediki ben yeni ağa oldum.
> hem artık bedel, medel kabul olmuyor. hadi hadi bakim ağalık sökmüyor artık. Askerler iki gün, hazırlanma vedalaşma süresi olduğu halde; ağanın korktuğunun farkına varan jandarmalar biraz üzerine gittiler. ağayı kalpkrizi tuttu. oracıktan can verdi. köydeki askerlik, çağına gelmiş gençler, ağanın mezarını eştiler. cenazesinde hoca: merhum Bırhaniyi nasil bilirdiniz?
>hakkınızı helal ediyormusunuz? dediysede; kendi ailesinde baska kimsede ses çıkmadı.
....................Yaylada katıklar toplanmış yağ çökelik peynir derilere küleklere basılmıştı kuzuların dişilerini sürüye katmış erkek kuzuları satmışlardı kağnılarla katıklar köye inmeye başlamış hemile gelen gelinler doğurmuş çocuları sürünmeye başlamıştı bile ıpıssızdı artık oba ne çocuk ne keyvenilerin sesi çobanlarla sürüler kalmıştı bir çan sesi birde arasıra köpeklerin boğuşması sessizliği bozuyordu................Ağnın katığını Üç kagnıyla indirmişlerdi bütün köylünün katığı bir kağnıyı doldurmamıştı bile Ağanın kağnılarında birı yokuş yukarı çıkarken öküzün biri tökesleyip düştü ağa atın sırtında hızmetkerlara öküzlere ağza alınmayacak küfürler yağdırıyordu elindeki kamçıyı yıkılan öküze habire vuruyor hayvancağız bir türlü kendini doğrultup ayağa kalkaşıyordu ağa kağnının üzerine çıktı çökelik dolu derilerı bayır aşağı yuvarlamaya başladı deriler yuvarlanırken taşlara gelenler çimento torbası gibi dağılıyorlardı kimi deriler taa dereye kadar kendilerine uygun bir yer bulana kadar yuvarlanıyorlardı Yükü hafifleyen ökize hooo dedi ağa öküz ilk denemesinde ayağa kalktı Köye dönen hızmetkarlar tekrar çökelikleri almaya gittilersede boş dönüler kurtler tilkiler çoktan derileriyle silp süpürmüşlerdi
................... Köye dönüş,kadınlar için bir çilenin bitip diğerlerinin başlaması demekti. yaylada inince; sıvaları dökülmüş evlerı çamurdan harç yaparak tekrar sıvamaya, beyaz toprak getirip çarpılamaya başladılar. buğday yıkadılar, değirmene yolladılar, bulgur kaynattılar, elediler kısım kısım hararlara koydular. buralarda kar yağınca evler görünmezdi. yaza çıkmanın yolu devliği sağlam tutmaktan geçerdi. ama bu kış ağadan başka kimsenin yaza çıkması mümkün görünmüyordu. 3
Ozaman askerlik dört seneydi. gidenler sekiz sene beklenirdi. gelmeyince artık ümütler kesilir; üzerine ağıtlar yakılırdı. Şimdiki gibi cenazeler getirilmezdi.komutan jandarmalarla künyesini gönderirdi. Köyde ona yakın dul asker eşi vardı.hiç biri evlenmemiş; çocklarınının başını beklemış; onaları büyütüyorlardı. Şehit eşinin evlenmesi kınanırdı. Ümüt kesilen askerlerin dönenleride vardı. onların anlattıkları savaş anıları halen hikaye olarak yeni nesillere anlatılır. yemende Mısırda Libyada VB savaşan asker anlarıyla uyutulur çocuklar. palavaracı askerlerin de komik anıları ihmal edilmez. bir askerin Yüzbaşı yı dövdügünü Binbaşı nın kendisini çok sevdiğini ve kapıya vurusunda bile kendisini tanıdığını anlatıp duran ere.ihtiyar heyetinin bir şaka yapmalarını şöyle anlatırlar.. eşine derlerki ALi uyurken sen sertbir şekilde dürt deki: hışt hemşehrim,kalk iki dört nobetin var. hele ne yapacak? söyledikleri yalanmı gerçekmi anlaşılır. Gece eşi aynısını yapmış.bizimki sıçrayarak:Komtanım bulaşıkçılar nober tutmaz diyip hazrola geçmiş.bunu köylüye anlatan eşine haylı kızmış. ama bu anısı onun halen yaşamasına vesile oldu
Ozaman şimdiki gibi televizyonlar yoktu akşamları köy odasına toplanılır gerçek olaylar hikayeler cinlerden perilerden korkunç olaylardan bahs edilir heycandan insanların dili damağı kururdu Köydeki bir tarım aleti herkesin aracı olur neyi varsa paylasırlardı birine yaba lazımsa telefon edilmez evine gidilp istenir bu vesileyle sohbet edilir herkesin herkesten haberi olurdu cenazelerde kırk gün çamaşır yıkanmaz düğünler ertelenir başka seneye bırakılırdı Sonbaharda dedeler gelir küskünler barıştırılır haksızlık yapanlar ceme sokulmazdı elinde sazıyla Pirsultan abdal Ehlibeyt deyişleri okurlardı cem gece yapılır köyün en yüksek evlerine nobetçiler konurdu eskiden ceme baskın yapan başçavuşun dedenin ve diğer sakalı uzun yaşlıların sakallarını tuta tutam yolduğunu ağlayarak anlatırlardı ninelerimizDEVAM EDECEK 4...........Lütfen Bu hikaye hakkinda görüş ve önerilerinizi aşağıda yorum ekle bölümüne yazın BİZİMDE AĞAMIZ VARDI 2 BÖLÜM Köyde ilginç inatçı kişilerde vardı. Beko ile Cumali nin ortak kağnıları, biri boz diğeri kırmızı iki öküzleri vardı. Sırayla işlerini yaparlardı.Gel zaman gitzaman aralarında anlaşmamazlık başladı.Yok sen benden önce tarlayı sürdün, yok öküzleri çok yordun vs sorunlar gittikçe çoğaldı.Ortaklıkta ayrılmaya kararı verdiler. ikiside kağnı takımını almak istiyordu; ama hiç biri payını satmak isteşiyordu.Arabulucu konuldu, ihtiyar heyeti ne öneri getirdilersede bir çözüm yolu bulunamadı.Okadar ortaklıktan sonra, birbirlerinde öylesin nefret ediyorlardiki, benim kagnım olmayacaksa onunkide olmasın, mantığıyla düşünüyorlardı. Beke, Cumaliye:kardaşım Cumali: bu kağnılar öküzler ortak değilmi? Cumali: heeeeeee dedi.Tamam ozaman, sen öküzlerde birini beğen al, kağnıyı paylasacağız. Cumali *Naıl? Beko Şeherde iyi bir destere aldım kağnıyı ikiye böleceğim yarısı senin yarısı benim dedi Cumali Ulan Beko delimisin kağnı ikiye bölünürmü? Beko destereyle boyunduruktan başlayarak kağniyi ikiye böldü Cumali yarım kağnıya boz ökùzù koştu Boz öküz bile kagniyı çekerken bir gariplik var bu kagnıda diye düşündü Sonbahar artık sert buzgibi poyraz yelini iyice hisettiriyordu.Arasıra tipi halinde kar savuruyor, dağlar kurtların hakimiyetine geçiyordu.Hergün sürüden koyunlar kayıp oluyor, kuzgun kuşların dolanmalarında, koyunların üleşlerinin yeri tespit ediliyor.Gidip yunları yolunup torbalara konuluyordu. Çobanlar artık yaylada inmeye karar verdiler.Yunlar, araç, gereçler eşeklere yüklendi.Yönlerini köye çevirdiler. ince ince yağmur başladı. gittikçe hızlandı, kara çevirdı poyraz ıslık sesi çıkarıyorlardı.Sırılsıklam oldular.Koyunlar ısınmak için birbirlerine sokuldu.Bu poyraz ıslanmak insanı dondurbilirdi.Baş çobanın aklına güneşli günlerde kaya koyuklarına sakladıkları kevenler geldi.Ayak çobanına: Haci sende kibrit vardı duruyormu? Hacı hee duruyor. koltuğumun altına naylona sardım kurudur dedi. baş çoban: git karsıdaki kuytuda keven getir yakak donacağız dedi.Ayak çoban: emmi kibriti boşa harcamayalım, bir gün lazım olur demesiyle Baş çoban ulan hayvan bugün lazım işte daha ne zaman lazım olacak diyerek elindeki sopayı Hacıya fırlattı.Haci kevenleri getirdi, kibtiti koltuğunda çıkardı, baş çoban baktıki içinde sadece üç çöp kibrit kalmış.Kibritin kınının ıslanmış bir koşesi sadece kuruydu Keçesiyle kevenlerin üzerine çömeledi baş çoban birinci kibriti çaldı foş dedi kibrit sondù soğuktan titreyen ayakları buseferde korkudan titremeye başladı. İkinci kiprit çöpünü, daha itinalı süttü kutuya. kibrit yandı iyice yanmasını bekledikten sonra, kevenlerın altına koydu. kevenler, artık alevlendi diye ayağa kalktı; kalkmasıyla sönmesi bir oldu.Artık tek bir şansları kalmıştı yaşamaları bir tek kibrit çöpüne bağlıydı. Üçüncu kibrit çöpü kevenleri tutuşturdu. iyice ısındılar Keçeden buharla duman çıkıyordu. Haci Kangal köpeklerine baktı: Emmi bu itler niye üşümüyorlar? Baş çoban: onların derileri hava almaz, onların derilerinde davul yapılmaz, ame senin derinde davul yapılır dedi............................ Memko ağa Sivas Kangal da bir sürü koyun'un satıldığını duymuş; yanına bir çoban alıp gidecektı. Hanımları tandırda ekmek yapıyorlar, yanlarına gitti. köyün en iyi ekmek açan kadınları gelmiştı. bir yandan yumak açılıyor biryandan pişiriliyordu.Tandırın içini güzel taze ekmek kokusu sarmış duman içindeydi herfaraf Kadınlar ağayı görünce hepbirlikte ayağa kalktılar Bir erkek içeri girdiğinde, kadınların ayağa kalkması saygıdandı.Hele gelen bir ağaysa! ekmekçiler elinde oklavasıyla saygıya durdular. Ağanın anası bile doğrulmaya çalıştı. Ağa ottur ana otur dedi. Ağa büyük karısına: ben Kangala gideceğim; biraz azık hazırla dedi ve çıktı. Hemen bazlamalar yapıldı, çokelik, peynir kondu hurcuna ve ağayı yolcu ettiler.................................. Aradan çok geçmeden iki eşkiya geldi köye.Köyün cocukları karşıladı eşkıyaları. Adamların ahır süpürhesi gibi bıyıkları, en az bir aylık sakalları,sırlarında beşli filintaları vardı.Çocukara aç olduklarını nerde karınlarını doyurbileceklerini sordular.Çocuklarda ağanın evini gösterdiler. Bakin şu konak, bacasında duman çıkıyor ha işte orası. Eşkiyalar tandıra geldıler. kolay gelsin bacılar, biz acız. Allah rızası için karnışızı doyurun, üç gündür kursağımıza bir lokma dirmedi dedler. Ağanın anası kürtçe hoşgeldiniz misafir basınan göz üstüne deyip, eşkiyaları içeri çağırdı. onlarda bazlamalar acıldı iki tabak çökelek peynirle karınlarını doyurdular. Eşkiyalar dualar ettiler.Konağın kime ait olduğunu sordular.Ağanın anasının çenesi düşmüştü. Eskiyalarda kürtçe konuştukları için bir anda ahpap olmuşlardı. Ağanın kangala koyun almaya gittiğini söyledi. ama ağanın büyük eşi kaynanasına bu boşboğazlığının ne gereği var diyerek çıkışti. kaynana sen dür! Memko gelirse senin hakkını avcuna koydururum, zaten makbul bir kadın olsaydın Memko üstüne kuma getirmezdi diye tartıştılar. Eşkiyalar biraz azık aldıktan sonra dua ederek atlarına binip ayrıldılardılar.................... eşkiya: ağayı kavaklı pınarda bağladığını söyledi.Hemen pınara koğurdular atlarını. Eşkiyanın yanında iki kişi kaldı. Pınara geldiklerinde ağayla çobanın yan yattıklarını gören köylüler öldülerini düşünüp hemen atta indiler. çobanın kanı bir metre kadar akmış, üstündeki ıslak elbiseler kurumuştu bu geçen zaman zarfında. ipleri kestiler yaşadıklarına sevinip m bir bir anlattılar ağaya eşkıyaların yakalandığını söylediler. ağa köylülerinin gençlerinin bile ellerini öpüyor bir köpek gibi onlara minnettarlığını habire söylüyordu. Qrkada kalanlarda yetiştiler. çobanın yarasına tütün bastılar, kanamasını durdurup, gömleğile başını bağlayıp köye geldiler. Bütün köylü harman yerindeydi. çoluk, çocuk, gelin,kiz, yaslı, genç, küskün, düşman, hep birlikteydiler. Gencin cenazesini, bir düvenin üstüne koydular. üzerine bir yorgan yüzü örttüler. köyün kadınlarının ağıdı taşı toprağı bile ağlalatıyordu.Her kafadan bir ses çıkıyordu.Eşkiyayı ölü arkadaşıyla bir ahıra koydular. sağ olanı direğe bağladılar.Yerlerini üç,beş kişiden başka bilen yoktu.Sabaha kadar ağıtların sesi kesilmedi. şafak atınca; kara kazanlarda su ısıtıldı, cenezenin etrafı kilimlerle çevrildi, yıkandı, tabut omuzlara alındı.Köyde iki tane mezarlık vardı.Bir ağaların, diğeri köylülerin mezarlğı. Ağa için ölen gencin, ibadetgahı nerde olacak diye ağaya sordular. Ağa: bizim mezarlık olmaz dedi. Ancak bizim soyumuzda olanlar oraya gömülür dedi. ağanın bu sözlerine çok içerledi köylü. Tabutun yönünü köy mezarlığına çevirdiler. dualarla, ağıt, feryat fiğanlarla İbrahimi topraga verdiler. Halilin ailes,i İki koyun kesip,yemek verceklerdi. Ağa: siz durun, yemeği ben verceğim dedi. ağa: kaymakama yav kaymakam ölen HaydarAli yi onaltı yaşındaki memkonun oğlu vurmuş. >kaymakam: sen onu küllahıma analat dedi: hasan ali: yav sen neydeceksin öyle dediysek öyledir halla halla.kaymakam: peki hamile kadını kim vurmuş. >Ağa:kadının kocasıyla barışacağız edebilirsek. >kaymakam:kamu davası açılır ağa bu okadar kolay deyil.savcıyıda görmem azım bu size çok pahalıya patlar bende demesi.Ağa: sen merek etme memkonun ümüğünü sıkma zamanı ne istesek verecek dedi. >Memko:sen savcıyı gör verceğim pardanan payını ver ben Konaklı köye gidip Kadının kocasıyla konuşam. >Kaymakam:Şunun adını koyalım >Yav Yüz tam altın işte yetermi >yeter yeter -> savcıyı da sen göreceksin tamammı kaymakam:tamam tamam ağa tamam diye başını öne eydi DEVAM EDECEK Bu hikaya hakkında görüş ve leştirilrinizi aşağıda yorum ekle bülümüne yazın lütfen! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: Hasan Ali yanına Bırhani ağayıda alıp konaklı köye geldi. cemiyeti topladı; Gelinin kocasınıda çağırdılar, Köy keyetine Hasan Ali ağa fikrini açıkladı.Mıçko itiraz etti:benim hem eşim hem çocuğum öldü, bende ağayı yada çocuğunu vurmadan barışmam dedi. HasanAli:oğlum vurupta ne olacak, ölenle ölünmez. hem kanı kanla yıkamazlar,bak Memko vijdanlı bir ağadır, hem bacısını hem tarla vercek sana dedi. Bak eğer barışmazsan Hüseyini de senin vurduğunu söylerler. Oruç un cezasını sen çekersin.diye gözdağı vermeyide ihmal etmedi. Köylülerde Mıçkonun altında girdiler üstünde çıktılar barışa ikna ettiler. Ağa bacısını vercek yüz dönümde tarla verecekti düz ovadan.Mahkeme kuruldu. avukatları canla başla katil tayfasını savunuyor, köylülerin tapulu talalarına zorla el koyduklarını söyleyip durdu. Ağanın en küçük oğlu Haydar Ali yi ben vurdum; babami öldürecek sandım korkumda ateş ettim dedi. Çenesi sarılı Hüseyin beni kim vurdu bilmiyorum dedi.Gelinin ve çocuğu dava dosyasına bile koymamışlardı. Hakim. Ağanın oğluna yaşının küçüklüğünü göz önünde bulundurarak sekiz sene,diğerlerin in tahliyesine karar verdi.Hasan Ali ikitane cıp kiraladı.Konaklı köye geldiler. Oruç amca diğer köylülerle atsırtında döndüler.... Köyün Üstüne ölü toprağı serpilmişti. Her sabah tarlalarına gidip ekip biçiyorlar, sessiz sedasız....günler gelip geçiyordu..Memko ağadan hiç haber çıkmadı. Mıçko sabırsızlanmaya başladı. Hasan Ali nin yanına gitti.Mıçko:Ağa bak siz bana bir söz verdiniz ben davamda vaz geçtim; sözünüz ne oldu dedi? .Hasan Ali: bak oğlum ben Memkoya söz dinletemedim.ben tarla veririm ama bacımı o it soyuna vermem diyor... Mıçko: ya öylemi dedi.Allahaırsmarladık.deyip atına atladı.Hasan Ali: dur hele dediysede Mıçko dinlemedi Köye geldi.Ağa her pazartesi Şehire inerdi. yine atına bindi şehire gidiyordu. Mıçko ağanın gittiğini gördükten sonra yorganların arasında mavzerinicikardi; ,mermileri bir bir yağlayıp, sıldı; bir çarşafa sardı. Atına binip Şehir yönüne deyilde tarlalara doğru sürdü atını. Dağa çıktı; Ordan ovaya baktı. Çocukluğunun geçtiği yaylayı dolaştı. anılarını tazeledi,evliliğini, cocuğunun anasının karnında kıpırdayışını hatırladı. şehir yolunda yeni yapılan köprünün yanına geldi.atını götürüp derdeki bir kavak ağacına bağladı.silahini alıp köprünün altına girdi. Tütün tabakasını çıkardı; Tabağın içindeki bütün tütünleri sardı, düzdü.Altı yedi tane sıgara içti.Bir nal sesi duydu,Yavaşça baktı gelen ağaydı.iyice yaklaştı.Mıçko Silahini alıp yola çıktı.Ağanın atı ürküp geri geri gitti.Ağa: ulan Mıçko eşşoğlu eşek atımı ürküttün lan ne işin varlan burda lan? Mıçko: Ağa Hasan Ali ağaya:ben o it soyuna bacımı vermem demişsin; benim eşimi doğmamış cocuğumu vurdunuz; sahte barış yapıp beni kandırdınız. derken silahini doğrulttu.Ağa: nasıl sahte barış sahte barışmı olur? Ben istediğin kadar tarla veririm; köyde ve diğer çevre köylerde kimin kızını istersen sana alam; çek şu silahını dedi. Mıçko: beni birdaha rezil rüsva edemeyeceksin ağa derken mavzerin tetiğine bastı.sılah sesi karşı dağlarda yankılandı.Ağa bir un çuvalı gibi ürken atın sırtında tozlu yola düştü. Mıçko ağanın öldüğüne emin olduktan sonta atının yanina geldi. taşın üstüne oturdu. sardiği sığaradan bir daha yaktı. Artık buralardan duramam, ben hapiste yatamam,dört duvar arasında yaşayamam, başımı alıp gitmeliyim buralardan diyip atını çukur ovaya sürdü. Ağanın atı köye boş geldi.çocukları kardeşleri teleşlandı. atına binen şehir yoluna koğdurdular.Akşama doğru HasanAli nın kağnısıyla Memko nun cenazesini köye getirdiler. Jandarmalar her yerde Mıçkoyu arıyordu.Bütün köylerin ilerigelenleri memkonun cenazesindeydiler.Bu köylerdeki aleviler yaşadığı sürece camiye gitmezler,namaz kılmazlardı,yani Alevi kültürüne uygun bir yaşam sürdürürlerdi. Alevice yaşar sünnüce ölürlerdi. Cenazelerini sünni köylerdeki hocalar gelir kaldırıdı.Kahramanmaraş ta ki imamlar gibi (1979) bunların cenazsi kılınmaz demiyorlardı. gelip hep birlikte cenazeler kaldırılırdı.Memko nun cenazsinede İslimağra lı bir imam getirdiler.ceneze namazında köylüsùnden başka herkes vardı...Memkoyu köylüyle paylaşmadığı mezarlığa gömdüler.Üç gece ateş yaktılar mezarının üstünde.Kurtlar zırtlanlar çıkarmasınlar diye......Mıçko sabaha kadar Gürün e geldi. eskiden tanıdığı bir dükkancının evine uğradı. yolda yiyeceği öteberilerle hurcunu doldurdu.uyumadan Tekrar yola çıktı. Elbistanın sultankorusu yaylasına geldi.dağda çobanlarla selamlaştı, hoşbeş etti. bir sürü kısır koyunu olan Kepezli Küseyin in sürüsünü ceyhana otlatark götüreceğini ögrenince; bende Ceyhan a gideceğim beraber gidelim dedi.İki üçgün birlikte kaldılar.birbirlerine güven sağlamışlardı. iyi dost oldular kısa sürede.Mıçko olayını anlattı kepezli Hüseyine. çobanlar azıklarını eşeklerin hurcunu doldurdu. yanlarınada iki kangal köpeğiyle ceyhanın yol almaya başladılar. bu yolculuk üç ay sürecektı.tarlaların, takımlarında ekinlere zarar vermeden sürecek uzun bir göcebe yolculuğuna başladı Mıçko.Elbisyan, Göksün,Andırın, maraş,türkoğlu,Gavurdağları, Bahçe, Toprakkaleden Ceyhana üç ayda ulaştılar.yolda zıyan ettikleri ekinlere bedel ödediler. Ölen koyunların etini satıp yiyecekler aldılar.ırmak sularında yıkandılar,bol bol et yediler.Mıçko bu yolculukta çok menmun kalmıştı.Kepezli Hüzeyini çok sevdi.Kepezli hüseyin; az konuşur,dinlerken derin derin düşünen biriydi. Hùseyin:Mıçkoya Ceyhana verıp sürüyü sattıktan sonra para verip Almanya ya gitmesine yardımcı olacağını söyledi ve dediğini yaptı.Mıcko adanadan trene bindi pasaportsuz Berlinde indi. ozaman Almanya türkiyeden işçi istiyor,vize şurda dursun pasapota bile gerek yoktu.Almanyaya gidebilmek için...........kepezli Hüseyin Sürünün parasını Bir büyük kağıt torbaya koydu.üzerinede bir kilo üzüm aldı,paraların üzerüne yaydı, otobüsün el çantası bölüne bıraktı ne olur olmaz diye. Ceyhanca Elbistana on tane araç deyiştirerek iki günde gelebildiler. yanındaki çobanlarla,haklarını verdi; alışveriş yaptılar... çobanlardan ayrıldı köyüne geldi...sürüsünün yanında bıraktığı köpekleri bir hafta sonra sahibinin evine geldiler. ceyhandan Elbistana köpeklerin gelişine herkes şaşıp kaldı............................... Devam edecek....... Görüş ve yorumlarınızı Yorum ekle bölümüne yazmanız rica onunur

Mehmet Ali Kepez
Kayıt Tarihi : 1.10.2008 23:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Gözükara
    Mehmet Gözükara



    Yüreğine sağlık....

    Sürükleyerek okuyucuyu adeta içine çeken bir hikaye okudum

    Devamını bekliyorum Kardeşim.


    Yüreğine sağlık.

    Dillerin dert görmesin

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmet Ali Kepez