Bu kadınlar bizim kadınlarımız,
Yüzyıllardır yaşamın kanlı acısını,
Pençelerinde gizleyen yar.
Kalplerimizde açan büyülenmemiş çiçek,
Mücadelenin ve sevginin tapınağı,
Doğa ananın muhteşem armağanı.
Boğazında hakiki bir sarı gül,
Ayağında lastik potin,
Sevdamız, destanımız, ağıtımız,
İnsan ırkının en güzeli.
Köylü Türk kadını,
Kuş ve karınca aşığı,
Yaylaların sevdalı çoban kızı.
Dumanlı dağlar,
Zümrüt yeşili çayırlar,
Engerek asfalt yollar,
Tekerlek ile sandalet arasındaki çelişkiyi,
Ayırt edemeyen doğanın göğsünde kanlı bir yara.
Bu kadınlar bizim kadınlarımız,
Aşkımız, vatanımız, sığınağımız,
Çantasında yavrusu, kucağında damızlık kuzusu,
Arabalarla yarışmaktadır yollarda,
Gün boyu lastık ayakkabılarıyla.
Bu kadınlar bizim kadınlarımız,
Daha başlamadan biter hayalleri,
Rüzgar savurur aşkını,
Ateş yakar, soğuk vurur,
Soyuttur, ağızdan ağıza kaybolur.
Farkına varamadan mutluluğun,
Giyotine yatırılmış bir baş gibi,
Sönüp gider hayatı,
Kara beyinli örümceklerin emriyle,
Daha doğmadan karartılmıştır gelecek günleri.
Bu kadınlar emekçi kadınlar,
Mahsul kokar elleri,
Elleri ekmek, elleri giysi, elleri hasrettir.
Bebeğimizin annesi,
Koyunun, kuzunun anası,
Acının, kederin ve huzurun validesi.
Çalışırken doğar,
Ölür çalışırken,
İnler yaşamın ağır yükü altında.
Karda, kışta, çamurda,
Yakıcı günün karanlığında,
Bitmek bilmeyen gecelerde,
Eser rüzgar gibi.
Yaralı bir yürek,
Daha başlamadan biter hayatı.
Kayıt Tarihi : 14.5.2024 14:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!