Sıkkın ölüm dizelerinin karasında
Yağmur gülleri yağar zamanın belasına
Yedi bin çocuk göçünde acı büyütür
İçimde ne kadar gece ne kadar yıldız
Ne kadar kayar yıldız bu baş belası gecede.
Savunması bir kol hıçkırık kapısı
Bir kez daha ateşe verilir
Süt emen çocukların çığlığından Halepçe
Beride Kawa'nın Özgürlüğe çarpar sesi
Rahminde acı büyütür vatan
Bir gülüş acısı giyindiğinde yüzün
Kulağındadır en dağlı uğultular
İçindeki yosunların uyanışından belki
Adımlarındaki kırıklığın yollarda bıraktığı iz.
Beyaz tuzsuz bir aklığın içinden boy vermede kardelen
Çınlasa da alnımızın karasında ötekileşen acılar
Bırak uzasın tırnakların kırık kanatlı kuşun pempe çığlığında.
Süngü giyinmiş bebeler alnının akında ordadır halâ
Ordadır Dersim'ce güllerin içinden bakar
O çığlıksı sessizliği, teninde derelerin ışıltılı kıvancıyla
Bükülür sesin, eğilir içinde bilmediğin bir yer
Ah o yer, ölümsü kokusu geçmişe düşmenin acısına sancıyan.
Artık çoğaltır kendini her kelime
Özgürlük gülen gözlerinde belirir
Gül gül ki gülmek en çok sana yakışır
Halkımın üzerinden, temelinden kaçar yılanlar.
Nar ağacı doğrulur güvercin gözlü bir alemi semada
Doğduğu eve döner bütün sürgünler
Dil kelepçesini çözer
Bir yaranın kabuğu gibi hangi dilde susmuşsa şehirler
Kalbinin sesine usulca basıp
Yarasına yaprak saran yeşilin sızısını
Özgürlük aşkının vazgeçilmez kırmızısını
Bal rengi sarı bir gümbürtüyle
Sesimizdeki kumu sil bizi evrene anlat..
Kayıt Tarihi : 13.6.2010 01:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!