iki sivri tel örgüsü arasında kalmış yaşanması suç sevdalar
ve kilometrelerce duvarlar yükseltilmiş aramıza
bir hayatın ucuzluğuna takas edilmiş çocukluğumuz
bizim aramızda mayın var mayın
bu kaçıncı nüfus sayımı tanrım
kellelerimizi hesaplıyor yarattıkların
ve gözleri genç kızların en mahrem yerinde
bu lanetli tıraşsızların
bizim daha sakalı çıkmamış çocuklara ihtiyacımız var
Tiyatro oyununun galası yapılıyor uluslararası
dünyanın en batısından ve en doğusundan
bir aksiyon filmi gibi çocuklarımızın ölüşünü
meraklı bir sanatsever gibi izliyor enternasyonel soytarılar
izleme bunu küçüksün sen ey mülteci çocuk
kapat o hüzünlü gözlerini
ve feryat içinde seni arıyor genç baban
ayağını, kolunu ve incimiş yüreğini
ve kim bilir hangi piçin kurşunuyla dağılan
hangi parçanı bulacak bu mahşer alanında
ey tanrım
bunlar senin adına alıyor canımızı
ciğerimizin en hassas yerinden vuruyorlar
duy bunu ey can veren tanrım
sınırlarda generaller
omuzlarında rütbeler
yıldız yarışına girmiş bize bakıyorlar
alınan her çocuk canına
bir puan daha ekleyecekler amel defterlerine
ve kim bilir belki günün birinde
bu defa hedef sen olacaksın tanrım
öyle durmaya devam et
sırayı senin arşına da getirecek bunlar
ve tepenin başında oturmuş
altın tahtına uzun bir padişah
o takım elbiseli şık bir şah
parmaklarını sallıyor tarihin yalnız çocuklarına
ve o işaret parmağını her uzattığında
bir uçak generali daha bırakıyor üstümüze
barut ve kan sesini
dünyanın bütün kiri güm diye yankılanıyor dar
sokaklarımızda
sonra başlıyor yaşlılarımız
yakıyor ağıtlarını
ve bizim yine içimiz yanıyor
bize yine hüzün yağıyor hüzün
ve kalanlarımız ölüyor bombalar altında
kaçanlarımız deniz kıyılarında
bu kaçıncı ölüşümüz tanrım
bu kaçıncı kıyamet
böyledir bizim hikâyemiz
biz ölüyoruz, biz ölüyoruz
yine ölüyoruz bir gün ve cesedimiz vuruyor bir kıyıya
sonra yakılıyor yine ağıtlar kısır bir döngüde
biz ölüyoruz yine ve taşınıyor yine cesedimiz katırlar
üstünde kimi şairin dilinde
ve sahile vuruyor çocukluğumuz
kimi şairin dizelerinde
ve dar ağaçlarında
ve vinçlerde sallanıyoruz kalabalık meydanlarda
biz ölüyoruz biz ölüyoruz biz ölüyoruz
tıpkı öncekilerimiz gibi
biz ölüyoruz her yaşta ve her şekilde
kalbi olmayan yeryüzü tanrılarının elleriyle
barut ve silahlarla
keskin kılıçlarla
bazen bir elma tadında
bazen tuzlu bir deniz suyu tadıyla
ama biz ölüyoruz anormal bütün yollarla
her yaşta ve her şekilde...
biz bu dünyada ölüyoruz hep anormal yollarla
sanki diğer herkesin yerine...
annemiz ve babamız
bizi küçüklüğümüzde ki gibi koruyamıyor
ve yaralarımızı saramıyorlar bir doktor gibi
bunlara iyi bak çocuk
hiç sevmemiş gibiler hiç kimseyi
nasıl da yığdılar yere kanlar içinde
körpecik bir gencimizi daha
sen söyle şair baba
ey kelebeğin kanadından şiirler yazan şair şimdi sen söyle
küfürsüz ne yazabilirim bu meymenetsiz
suratsızlara
bunlar ki hiç aşkı yaşamamış
ve sevmemiş
buralar böyle ey halklar
buralar böyle ey kardeşler
buralar böyle ey sosyalistler
buralar böyle ey hümanistler
bunlar sana inat alıyorlar
verdiğin canımızı
tanrım biz senin emrin ile ölmek istiyoruz sadece
baki kalalım diye değil dualarımız…
Kayıt Tarihi : 22.12.2019 09:43:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Seydo Turğut](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/12/22/biz-oluyoruz-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!