Siz minibüsçü Sezai Ağabeyi tanımazsınız... Küçükçekmece ile Avcılar arasında yıllardır direksiyon sallar durur... Mahalleden de bizim büyüğümüz ağabeyimiz olur kendisi... İki sokak aşağımızda oturur. Kimi zaman para bile almaz bizden. Israr edersek ''Pataklarım bak haytalar benim elime doğdunuz, bir daha ki sefere verirsiniz.'' der de başka bir şey demez...
Hepimiz delikanlı olduk zamanında. Kanımızın kaynadığı, yüreğimizin pır pır ettiği zamanlar oldu. Her delikanlı gibi biz de sevdalandık birilerine... Sevdik be işte! Anlayın arkadaş. Hem de ne sevme, ne aşk, delicesine de akıllı delilik bizimkisi... Seksenli yıllar zor yıllardı... Anarşi kol geziyordu. Öyle herkese göz süzüp de yanaşamazdınız. Ya da göz süzerdinizde, bazen solcu, devrimci bacı çıkardı, bazen ülkücü bacı... Onlar ile arkadaş olmak için onlar gibi olmak zorunda kalırdınız... O da bizim racona ters...
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman