Bitmiş Bir Masaldı Ölümü Sevgilerin

Habibe Merih Atalay
496

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Bitmiş Bir Masaldı Ölümü Sevgilerin

Şaşkındık biraz..
hem her an beklediğimiz
-hem- hiç ummadığımız
gerçeğin hazmı gerek sanırım
ona da.. bana da..
ve sanırım herkese..
Sevgili Giz
Gizim..
Gizimiz..
Şaşkındık evet
Sarsılmıştık..

Her birimizin ayrı ayrı
gizemlerden örülüymüş hayatlarımız
öyle değil mi?

Ayrılık üzücüdür her açıdan
ama -zorunluysa- hüznü taşınır daha çok
seneler içinde ve içildikçe bu taşıma su
olgunlaşır insan.

Kararlılığımızdır,
kendimizden emin bir ifadeyle
sevgimizin bittiğini dışa vuran
-umarım- hüznü de perçinler bu karar
unutturmaz.

Çünkü üzünç değil, hüznün çağrısıdır yaşatan

Sevgimiz,
birer pamuk ipliğinden koza..
ve öyle çabucak kopuşmaz
öyle değil mi? .

İpinceciktir belki ama sapa sağlam
urganlara bedel sanır sarınırız içimizden
çok sevdiğimizi düşündüklerimizle

dahi.. olmaz bu. Olamaz.

Rüyadan uyanırcasına gün ışığında daha
daha farklı görünür olan gerçeklerle
başımız derde düştü hep bu sebeplerle

Ben,
bilmiyorum ne denli doğruyum
sezgisel olarak kendimizi tam manasıyla
tanıyamamamıza bağlıyorum
bu türlü ayrışmaları
-Yol Ayrımlarını-

Yol Ayrımları
:
ve bu bir tesadüf değil kanımca,
ipuçlarını her daim hissettirmiştir
geçmişe bakarsak.

Kişiliklerimiz oturmaya başladıkça,
karşımızdaki -ne denli sevdiğimizi düşünsek de-
yabancılaşmaya başlar.
O çocukça sevgi, yerini,
olgun bir sevgiye dönüştüremiyorsa,
kaçınılmazla yüzleşilir.
Çünkü karşımızdaki de kendi içinde
kişiliğini henüz oturtmamış bir çocuktur
nihayetinde.. iki çocuk kişilik,
iki olgun kişiliğe birlikte geçiş yaparken,
ayrı -aykırı- belki de- uçlara doğru
ulamlanabilir.

Birlikteliklerimizin tekerinin
böyle apansız patlayışlarının temeli
başka nereye atılmış olabilir.

Genç kızlıkdan kadınlığa geçişte
ilk ilişkiler, böylesi bir talihsizliğe mahkûm.
İlk ilişkiler -kalıcı beraberliklere-
zorlanmamalıdırlar belki de.

Ama geleneksel yapılar malesef,
bizi buna baştan zorluyor.
Şu malumumuz -kızlık- meselesi
sorunu hâlâ zorluyor bizleri.

Keşke diyorum,
bunun için de bir sağlık teşkilatı kurulsa,
erkek çocuklarımız,
resmi yollarla sünnet edilip
nasıl erkekliğe hazırlanıyorlarsa,
kızlarımızın da,
öylesi resmi kurum aracılığıyla
kızlıklarından sorunsuz bir şekilde
bertaraf edilebilmelerini sağlayıverse bu kurum.

Vakti gelince,
kızlarımızı götürür icabına baktırırdık.

Böylece hepten rahat ederdik.

Hiç bir kadın ve erkek de,
sırf sevişmek istediler diye
başgöz edilme zorunluluğu duymazdı.
Asıl, mutlu olacakları
o sürekli ilişkiyi bulana değin de
rahat rahat hemhal olurlardı.

Ama işin zor yanı da o karar zaten,
Öyle değil mi..

Asıl mutluluk dediğimiz mefhum,
acaba çift olmak da mı,
tek olmak da mı?

Asıl mutluluğumuz,
'dayatmasız ilişkiler kurabilme yeteneğimizde'
bana kalırsa.

Kızlarımız da oğlanlarımız da
dürtüsel olarak, doğaları gereği
sevişmek istiyor.. -lar- ruz.. ama bunu
resmi bir ilişki kurmaksızın yaptırmıyoruz onlara.
Üstelik bu toplum mekanizması
- ve nedense - hep -
kızlarımızın aleyhine işliyor.

Sevişmek,
er-geç sona erdiğinde,
geride kalacak olan, elle tutulur,
sürdürülebilir ilişkiye
-dayanışma içindeki sevgi ilişkisine-
yoğunlaşmak gerekirdi ta başından
-ama- henüz başımızın üzerinde
bir çok yıldız parıldarken, bunu
bu -yıldızsız gökyüzünü- sevebilmek de
oldukça güç görünüyor.

Oysa,
Yıldız-sız-Ay-sız geceler için
iyi bir İnsan'dan başka
neye ihtiyacımız olsundu ki...
Öyle değil mi?

İyi birer insan olmaktan başka
neyimiz kalırdı ki o zaman..
avuçlarımızda

İyi insanlar olmak
- iyi insanlarla yan yana durmak -
ya da el ele tutuşmak
- yetebilirdi tüm hayatı taşımaya..
Oysa.. işte yine en zorlardan bir başkası da bu..
gerçekten iyi insan olmak.

İyi birer birey olmak
- herkesin iyiliğine çalışmak -
iyiliğine yorulmak
- Ve herkesin -
herkesin iyiliği için
-gönüllü olması-.. demek olanı..
ve asıl mücadeleyi bunun için vermek olanı..
bizler hiç seçmedik..
hiç bir zaman da seçtirilmedik

Bunun için nasıl bir mücadele içinde olunmalıydı?
Ne yapılmalıydı hiç bildirilmedi
Bu dürtüler hiç uyarılmadı içimizde

Salt 'iyi' olması mümkün müydü ki insanın?
İnsan salt -saf- iyi olabilir miydi ki?
Olabilir miydik...

Olabilir miyiz?
İn-saf olabilir miyiz?
-İnsaf- olunabilir mi?

İşlerimizi yaparken -günlük hayatımızı -
sürdürülebilir bir yaşam için
- programlar ve yoluna koymaya çabalarken -
neleri es-pas geçtiysek onlar
büyüyor çığ gibi bu sorularda..
dönüp-gelip üzerimize yığılıyor yine aynı çığ...

Çığ
:
İhmal edilmişlikler çığı.
Çağ
:
İhmal edilmişlikler çağı.
Sanatımız da bir nevi
Büyük İhmaller Saltanatı.

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 7.10.2014 20:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


01 Şubat 2014 Cumartesi 08:21:12 ................. Ve biz bu ihmaller çığının ve çağının altında kalanlar - hezimetimize yas tuttuk tutmaya da devam ediyoruz yine devralarak bayrağı ve aynı nöbeti. Kendini ihmal edilmiş hissetmek kötü bir duygu vermiştir insana hep. Hem saf olmayan insana daha da çok. İhmal-kârlık, pek kârlı bir meziyet değil anlayacağınız ama bunu hepimiz yaptık, yapmayı da sürdürüyoruz ne yazık..

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Habibe Merih Atalay