Bekleyenlerimizin gözünü hiç yollarda komadık
Onlar sılaydı, biz gurbet
Onlar ocak yakardı, biz bacasından tüterdik
Bulut olurduk üzerlerine
Ne zaman çiçekleri tomura dursa, ikindi yağmurlarıyla toprağını ıslatırdık
Bilemezlerdi asla onlar için bu yaşların göğümüzün gözyaşları olduğunu
Ve onlar gülerken biz de gülerdik en kallavi mutluluklarda
Onlar her salı ve cuma akşamı radyo programı düzenler, bizlere şiir okur, türküler dinlettirirken,
Biz hep onlara yürek döküntüsü mısralar karalardık, en afilli sözlerle
Biz dostlarımızı bekletmeyelim diye aşılmaz dağları aşar, yürünmez yolları yorar, ovalarda at köpürtür vakti saatinde yanlarında olurduk
Pınar pınar akar, oluk oluk dolar, göze göze coşardık
Her salı ve cuma akşamı aynı gökkubbe altında aynı aynı havayı solar, aynı pencereden hayata bakar, aynı ateşte yürek közlerdik
Onlar bizim gelmemizi bekler, biz onlarla sohbet etmeyi özlerdik
Hiç ayırım, kayırım yapmadan cümle âlemi kucaklar bir mabette meclis ederdik
Kalp eritir, şiir yoğururduk
Evlek evlek gül, demet demet sevgi döşürür, muhabbet dökerdik gönül burcundan
İnsan ya, kimi şarkı sever şarkılarda mest olurdu, kimi şiir sever, mısralarda kaybolurdu
Uğur Elçioğlu mikrofon başında, bir yudum kahve, peşinden bir yudum su içer, sağ elini havaya kaldırarak adeta hayata meydan okurken yorum sarhoşu olurdu
Hele bir Erzurum'lu dadaş Özdemir Aydın vardı ne zaman bir yanık türkü okunsa, bu türkü de bana gelsin der, şehri ateşe verirdi
Ahh
Ahh o dostlar
O bitmeyen, eskimeyen, sevdikçe çoğalan sevdiklerimiz
Kayıt Tarihi : 11.8.2023 21:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!