yeni sulanmış fesleğen
desin ki gece
oyuklar bırakır içinde
küskü vurur daha derine
her yerine
kuş kafesinde öylece
desin ki sözcükler
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Devamını Oku
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Of allahım Of........Yazmayayım diyorum yapamıyorum isyanım sadece bu günün şiiri bölümünün hala tombalayla yapılması şansına ne çıkarsa ......buda şiirmi allah aşkına yine bişey anlamadım binlerce şair var bumu bu köşeye yakışacak şiir
Şair ve şiir
enflasyonunun yaşandığı ülkem,
Basın dünyam,
Sitelerim,
bir sanat dalı bu kadar mı yenilir
icra edildiği bir ülkede o ülkenin enflasyonist koşullarına !
Daha dün gibi hatırlarım,
kendince şair,
ama bence
sanatın en mümtaz dalı olan şiirde
şarlatan olan birinin / benzerlerin
ki,
ne kültür birikimleri var,
ne de ürünleri,
hergün burada ilk sayfada adının geçmesi için,
onlarca kelime pacavrasını,
şiir adı altında onca zaman harcayarak buralarda yayınlayıp,
zaten dolu olan çöp kutusunu daha da dolduran,
kirleten,
acımayıp ta kendisinin ve milletin zamanına,
genelden herkese günde onlarca mesaj cekip o şahaserlerini o yıkama yağlama,
sırf benlik kokan,
milleti aptal yerine koyan,
satırlarla ,
saçmalıklarını millete dayatan,
bir o kadar da measajlarıyla,
millete gına getiren,
kendisine şiirlerinin ( ! ) altında yangından mal kaçırırcasına koca bir Şair,
sıfatı takan...
Gülümserdim
bu tür basit ve bir o kadar şiire ve şaire gölge düşüren kirli davranışları görünce şahsım adına,
ama iitiraf etmeliyim ki,
içime kabus çökerdi o an gerçek şiir ve şair ,
edebiyat hesabına,
Nice şair,
ozan gördüm,
bu sıfatları kendilerine en kralından takıp, takıştırıp,
isimlerini ve ürünlerini,
kendisinden başka bu sanat alanında kimsenin bilmediği,
bu tür yerlerde onlarca kitabı,
binlerce şiiri ( ! ) olan,
Bir sanat bu kadar mı ayağa düşer,
bir sanat bu kadar mı revac görür de bu sanatı icra eden sanatkarlar ( ! ) bu kadar mı fazla olur bir sanat dalında ?
Sanatcı doğmuşuz doğuştan anlaşılan,
yok başka bir ülkede bu kadar sanatcı.
Acaba diyorum şiirin o duayenleri,
edebiyat dünyasında yer alan eserlerinde şairi tanımlarken,
Şair: 'Şiir yazan kişidir' demekle hata mı ettiler ya da biz mi şairi şiir yazan kişi olarak kabul edip de,
şiir nedir bilmeden yazdığımız her satır yığınını şiir zannedip,
şair ,
ozan sıfatı verip kendi kendimize o kaf dağında yıkılmaz köşkler ve tahtlar inşa ettik kendi kendimize !
600-700 YTL ye kitap bastırıp o adı sanı duyulmadık matbaaalarda,
onları zoraki tüketmek için önümüze her gelene zoraki imzalayıp, arasıra zorda kalanlara 3-5 YTL' ye kakaladıklarımız o şiir dünyasının,
kağıt yığınlarnı,
yayınlamakla kendimizi şair mi zannettik ?
Enteresan
bir sanat alanı içerisindeyiz,
ki,
bu tür sitelerde bildik ünlü şair ve onların şiirleri asla barınamamaktadır,
nedeni ise çok basit
zira kaf dağından lütfedip aramızda bulunarak bizlere onur bahşeden o kadar çok şairimiz var ki,
Gerçek şairler,
ki,
onlar hataen burlarda ara sıra yer alsalar dahi,
(haklı olarak asla bu tür yerlerde daimi olarak yer almaz,
buraya kadar düşmezler)
hatırlarım bu tür yerlerde bulunmadan kaynaklanan,
yıllardan gelen tecrübe ile bir kaçı hataen düştü şiir yayınladı da,
düştükleri halleri,
o uğradıkları hakaretleri,
Oysa bunlar
bu ülkede yüzlerce şarkıya,
söz yazarlığı yapmış,
Türkiyenin bu dalda en büyük ödüllerini almış,
milyonlarca insanın dilinde, aklında olan satırlara imza atmış,
milyonların tandığı kişiler idi onlar,
Ne yazık ki
milyonlara kendilerini kabul ettiren gerçek şairler bu tür yerlerde kendilerini kabul ettiremiyor.
İstatistikler
asla yalan söylemez,
şiirler altında yer alan o tanıdık,
dost ahbap,
vıcık cıck yağ kokan satırlardan farklı olarak,
bu bölümü için geçen bir ayı inceleyin,
rakamlara ve isimlere bir bakın ne dediğim çok kolay anlaşılır ve rakamları bir akıl terazisine vurun,
yirmi in üye bu bölüme ne kadar katılıyor,
toplam hangi puanı kaç kişi veriyor,
ne kadar kişi gerçek manada şiiri yorumluyor
( şair adayı dışında : şair adayı ve yorumcular şiirden daha çok ilgi çekiyor) .
Dönün
bir bakın bakalım kaç şairimiz,
sitemizin A listesine girmiş,
biz ne şairler yetiştirmişiz de haberimiz yokmuş meğer,
Niye mi yazdım bunca satırı,
bir çok kişiden farklı olarak çok daha önemli olan o zamanımı harcayarak,
Şiir,
kirleniyor,
şair kirleniyor beyler,
bu enflasyonist ortamda,
bir pula satılır oldu şair ve şiir,
oysa burası,
Türkiyenin,
en büyük şiir sitesi,
burada şiir ihale usuluyle ihale edilip,
üyeye sunuluyorsa,
burada hizmet amacı ortadan kalkıyorsa,
gerçek manada yetişmiş edebiyatcılar bu sayfada yer almıyorsa / alamıyorsa,
bu sayfanın ihalesiz ihale kazananlarınca
her gelen şair ve şiir diye lanse edilip,
üyeye dayatılıyor
hatta verdikleri puandan dolayı onlardan hesap soruluyor,
ve onlara zoraki şakşaklatılıyorsa,
varın siz berisini düşünün...
Bu arada
buraya kadar gelmişeken,
aşağıda yayınlanan,
istanbul destanı şiirini okuyun,
boşa gelmiş olmamak için,
en azından bu gün bir şiir okudum bir şair tanıdım dersiniz,
Şiir adına kazançlı çıkarsınız...
yeni sulanmış fesleğen
desin ki gece
oyuklar bırakır içinde
küskü vurur daha derine
her yerine
kuş kafesinde öylece
desin ki sözcükler
güze bakan oda
masa anılar
toparlanmadı öylece bırakıldı
birdenbire pencere dışında
desin ki yangınlar
sessizce
dediğim gibi kesinlilkle şiire ve şairine sözüm yok,vasat bir şiir ama bu dizelelerle nasıl müthiş keyiflenir bazı okurlar anlamış değilim:)
bu kadar kolay mı keyiflenmek!
hadi bakalım iyi müthiş keyifler:)
Şiir çok güzel...başarılarınızın devamını diliyorum..tebrikler..!
Halim Şafak, 29 Eylül 1962 yılında Milas'ta doğdu. Veteriner Sağlık Teknisyenleri Lisesi ve Veteriner Önlisans Programını bitirdi. 1980 yılından bu yana Kayseri'de bir kamu kuruluşunda teknisyen olarak çalışıyor.
Yazıt, Eşik ve KavramKarmaşa oluşumu içinde yer almış olan Şafak, şimdilerde Bireylikler'i çıkarıyor. Şiir ve yazıları KavramKarmaşa, İmlasız, Varlık, Yasakmeyve, Yomsanat, Yarabandı Yaratım gibi dergilerde yayımlandı.
Şimdiye kadar; Kendini Kanatan Düşler (şiir,1992), Yolculuk Şiire (eleştiri,1995), Baştan Sona Susmak (şiir, 1996), Bireylikler (şiir,1997), Saptamalar Vurgular (eleştiri,1999), Kayıplar Kitabı (şiir,2000) adlı kitapları yayımlandı. Bunların dışında; 'Hayat ve Ölüm: 30. yılında şiiri ve yazısıyla Ahmet Erhan' eleştiri kitabı ve 'Bağırıp Çıkacağım Bu Hayatın İçinden' şiir kitabı yeni olarak Kül yayıncılıktan çıktı.
Naime Hanım'ın da söylediği gibi, yazın dünyasından ünlü bir şair/yazarı bu köşede okumak müthiş keyifli...
Sevgi ve selamlarımla...
bir şiiirsever olarak daha fazla susamayacağım,
Günün Şiiri'nde amaç ne Allahaşkına!
Günün şiiri örnek olmalı,
çoluk,çocuk okuduğunda okuduklarına değmeli,onlara ders vermeli...
Günün şiiri okunduğunda öyle bir haz vermeli ki insana değerlerimizi,sevgiyi,milli duyguları yaşatmalı,
gezdirmeli ruhu diyardan diyara...
sürüklemeli,
alıp götürmeli,
örneğin Bedri Rahmi EYÜBOĞLU'nun İSTANBUL DESTANI gibi...
kesinlikle Günün Şairi ve Şiiri'ne değil protestom,
fena şiir sayılmaz ama saydığım özelliklleri,güzellikleri ,hazzı vermiyor bana son günlerde yayınlanan Günün Şiirleri...
günlerdir susuyorum,tepki gösterdiğimiz anda nedense bazı kişiler sanki haksızmışız gibi bir anda kaprislere girip ,muhalefet olduğumuzu
düşünüp yargısız infazla amacımızı anlamamazlıktan gelerek karşıt yorumlar yazıp Günün Şiiri'ni beğenmeyenleri susturma gayreti içine giriyorlar...oysaki bizler bugüne dek Günün Şiiri'nde kaliteyi gördüğümüz an daima alkış tuttuk....
gerçek bir şiirsever olduğuma inanıyorum ve herşeye rağmen şiir adına, kalite adına artık daha fazla susamadım,bunaldım sanki uyku halinde sayıklarken yazılmış gibi şiiirleri peşpeşe Günün Şiiri'nde okuyunca ve Günün Şiiri köşesinde görmek istediğim türden bir şiiri naklettim...
çünkü gerçek şiiri,şiirde kaliteyi özledim...
naçizane fikrimdi,yazılan hiçbir şiire ve şaire sürçülisan etmek istemem ama gerektiğinde susulmamalı,şiir adına konuşulmalı diye düşünüyorum...
maksadımızın anlaşılması temennisiyle...
İSTANBUL DESTANI
İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu'da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul'a
Gülcemalle gelir
İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir
Şehzadebaşı'nda akşam üstü
Sepetin üstünde üç tane mum
Bir kız yanaşır insafsızca dişi
Boyuna posuna kurban olduğum
Kalın dudaklarında yapıncağın balı
Tepeden tırnağa arzu dolu
Sam yeli söğüt dalı harmandalı
Bir şarap mahzeninde doğmuş olmalı
Şehzadebaşı'nda akşam üstü
Yine zevrak-i derunum
Kırılıp kenara düştü
İstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir
Dokuzuncu Senfoniyle kolkola
Cezayir marşı gelir
Dört başı mamur bir gelin odası
Haraç mezat satılmakta
Bir gelinle güvey eksik yatakta
Köşede sedef kakmalı tombul bir ut
Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
Sonra ellerinde şamdanlar nargileler
Paslı Acem kılıçları
Amerikan kovboyları
Eller yukarı
Ne kadar da beyaz elbiseleri
Amerikan deniz erleri
Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi
Sütten duru buluttan beyaz
Beyazın böylesine ölüm yakışır mı dersin
Yakışmaz
Ama harbederken onlara
Bambaşka elbiseler giydirirler
Kan rengi, barut rengi, duman rengi
Kin tutar kir tutmaz
İstanbul deyince aklıma
Kocaman bir dalyan gelir
Kimi paslı bir örümcek ağı gibi
Gerinir Beykoz'da
Kimi Fenerbahçe'de yan gelir
Dalyanda kırk tane Orkinos
Kırk değirmen taşı gibi dönmektedir
Orkinos dediğin balıkların şahı, Orkinos mavzerle gözünden vurulur
Denizin içinde ağaçlar devrilir
Kan çanağına döner dalyanın yüzü
Camgöbeği yeşili bulanır
Bir çırpıda kırk Orkinos
Reisin sevinçten dili dolanır
Bir martı gelir konar direğe
Atılan Kolyosu havada yutar
Bir başkasını beklemez gider
Balıkçı gülümser tatlı tatlı
Adı Marikadır bu martının der
Her zaman böyle gelir böyle gider
İstanbul deyince aklıma Adalar gelir
Dünyanın en kötü Fransızcası orda harcanır
Çalımından geçilmez altmışlık madamların
Ağzı dili olsa da tenhadaki çamların
Görüp göreceği rahmeti anlatsa insanların
İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
Ama şu Kızkulesinin aklı olsa
Galata kulesine varır
Bir sürü çocukları olur
İstanbul deyince aklıma
Tophane'de küçücük bir sokak gelir
Her Allahın günü kahvelerine
Anadolu'dan bir sürü fakir fukara gelir
Kimi dilenecek dilenmesine utanır
Kiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun
Dudaklarında kirli paslı bir tebessüm
Çöpçü olmuştur bugüne bugün
Kiminin sırtında perişan bir küfe
Kiminin sırtında nakışlı semer
Şehrin cümbüşüne katılır gider
Kalın yağlı bir kolana koşulur
Piyano taşırlar omuz omuza
Kendinden ağır yükün altında adamlar
Balmumu gibi erir dururlar
Sonra kanter içinde soluk alırlar
Nazik eşya nazik hamallar ister neylersin
Ama onlar kadar piyanoyu ciddiye alırlar mı dersin
Nazdan nazik çiniden bilezik eller
Derken
Karşı radyoda gayetle mülayim bir ses
Evlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin
Hacıyağına bulanmış sesiyle esner:
Gamı sadiyi felek
Böyle gelir böyle gider
İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Güne güneşe karşı yirmibeşbin kişi
Hepsinin dudağında İstiklal Marşı
Bulutlar atılır top top pare pare
Yirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm
Canım ağzıma gelir sevinçten hilafsız
İsteseler bir gelincik gibi koparır veririm
İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık
Memleketimin insanlarına
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına
Ben de bağırırım birlikte
Avazım çıktığı kadar
Göğsümü gere gere
Ver Lefter'e yaz deftere
Stadyum gelir
İstanbul deyince aklıma
Binlerce insanın aynı anda
Aynı şeyi duymasından doğan sevincin
Heybetini düşünürüm
Birbirine eklenir kafamda
Binler yüzbinler milyonlar
Sonra bir mısra havalanır ürkek
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar
İstanbul deyince aklıma
Yahya Kemal gelirdi bir eyyam
Şimdi Orhan Veli gelir
Demindenberi dilimin ucundasın Orhan Veli
Demindenberi senin tadın senin tuzun
Senin şiirin senin yüzün
Yaralı bir güvercin misali
Başımın üstünde dolanır durur
Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine
Neresine mi arayan bulur
Erbabı bilir
Deli eder insanı bu şehir deli
Kadehlerin çınlasın Orhan Veli
İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir
Burgaz adasında kıyıda
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne
Mavi gözlü bir ihtiyar balıkçı gencelir küçülür
İkisi bir boya geldi mi Sait kesilirler
Bütün İstanbul'u dolaşırlar elele başbaşa
Ana avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta
Sivriadada da martı yumurtası toplarlar çilli çilli
Ziba mahallesinde gece yarısı
Sabaha Galata'dan geçer yolları
Maytaba alacakları tutar kahvede
Zararsız bir deliyi
Ula Hasan derler gazeteyi ters tutaysun
Çaktırmadan gazetesini tutuştururlar fakirin
Sonra oturup sessizce ağlarlar
İstanbul deyince aklıma
Sait Faik gelir
Taşında toprağında suyunda
Fakirin fukaranın yanıbaşında
Bir kalem bir bilek bilendikçe bilenir
Kıldan ince kılıçtan keskin
Hep iyiden güzelden yana
Hep kimsesizlerin
İstanbul deyince aklıma
Sait'in son yılları gelir
Hey Allahım en güzel çağında Sait'e
Dört beş yıl ömrün kaldı denir
Sait Sait olur da nasıl dayanır
Mavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine
İhtiyar balıkçı pis pis düşünür
Bir zehir yeşilidir açılır
Bir yeşil ki ciğerine işler adamın
Bir yeşil ki kasıp kavurur
Küçük mavi çocuk
İhtiyar balıkçı
Ve dilimize bulaşan zehir yeşili
İstanbul çalkalandıkça bu denizlerde dipdiri
Dilimiz yaşadıkça yaşasın Sait'in şiiri
İstanbul deyince aklıma
Sabiyem gelir
Sabiyem boynundan büyük bir demetle
Sarıyer'den gelir Pendik'ten gelir
Bahar nereden gelirse velhasıl
Sabiyem oradan gelir
Ne delidir ne divane
Aslını ararsan çingenedir
Tepeden tırnağa güneştir
Topraktır
Anadır
Analar içinde bir tanedir
Biri sırtında biri memesinde biri karnında
Karnı her daim burnundadır
Canını mendil gibi takar dişine
Yürekten birşeyler katar işine
Bir ucundan girer şehrin ötekinden çıkar
Alçakgönüllüdür Sabiyem
Hem masa satar, hem göbek atar
Ver bir çeyrek güzelim der
Neyse halin o çıksın falin
Canı çıkar Sabiyemin falı çıkmaz
Sonra anlatır dün gece başına gelenleri
Görürüm üryamda bir sarı yılan
Cenabet ugraşır durur benimlen
Uyanır bakarım benim bebeler
Yatağın ucuna kaymış
Ayağımın parmaklarını emer
İstanbul deyince aklıma
Bir basma fabrikası gelir
Duvarları uzun masaları uzun sobaları uzun
Dal gibi dalyan gibi kızlar çalışır bütün gün ayakta
Kanter içinde mahzun
Yüzleri uzun elleri uzun günleri uzun
Fabrikada pencereler tavana yakın
Al topuklu beyaz kızlar dalga geçmeyin
Dışarda ağaçlar dizi dizi
Duvarlar duvarlar uzun duvarlar
Niçin ağaçlardan ayırdınız bizi
Dışarda tarlalar turuncu asfalt mosmor
Dışarda dışarda dışarda
Mevsim gürül gürül akıp gidiyor
Ondokuz yaşında Eyüplü Gülsüm
Dalmış beyaz köpüklü akışına ipeklilerin
Kötü kötü düşünüyor
İpeğin akışına doyum olmaz
Ama gel gör ki ipekli emprimeden oğlana don olmaz
Bir top Amerikan bezi sakız gibi beyaz
Bir top Amerikandan neler çıkmaz
Perdeler yatak çarşafları çoluğa çocuğa çamaşır
Sakız gibi ağarmış bir top Amerikan bezi
Gülsüm'ün gözleri kamaşır
Üçüncü oğlanı doğururken Gülsüm
Bir top Amerikana hasret sizlere ömür
Gülsüm'lerin sürüsüne bereket
Yerine bir Gülsüm'cük bulunur elbet
Gider Gülsüm gelir Gülsüm
Azrail ettiğin bulsun
İstanbul deyince aklıma
Ağzına kadar soğan yüklü bir taka gelir
Sülyen kırmızısı üstüne zehir gibi yeşil
Samsun'dan Sürmene'den Sinop'tan
Yaz demez kış demez mutlaka gelir
Kirli yelkeninde yeni bir yama
Demirinin pası gelir dilime
Nabzımda duyarım motorunun hızını
Canımın içine sokasım gelir
İri kalçaları pullu denizkızını
İstanbul deyince aklıma
Takalar gelir
Alçakgönüllü kalender
Ya Peleng-i Deryadır adları ya Şimşir-i Zafer
İstanbul deyince aklıma
Koca Sinan gelir
On parmağı on ulu çınar gibi
Her yandan yükselir
Sonra gecekondular gelir ardısıra
İsli paslı yetim
Eyy benim dev memesinde cüceler emziren acayip memleketim...
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
şiirler yaşadıkça yaşa büyük üstat!
ruhun şad olsun!
saygılarımla...
okunur......saygılar
Aşağıdaki satırlar, günün şiiri için değil;genel bir değerlendirmedir...Seçilen için değil,seçenler içindir...
Bunlar,sanki, engerek ;
Şeytandan rûh emerek,
Ettiğini ediyor...
Şeytan,azapta gerek...
Seçtiğiniz,değersiz...
Yaşayın,varolun siz...
Bu geri zekâ ile ;
Anca,yol gidersiniz...
Şi'ri mürt edersiniz...
Belki asıl amaç bu...
Kârlı yol,iblis yolu...
Şiir miir vâsıta ;
Cepler, dövizle dolu... ?(!)
dokundum reyhana;yayıldı koku!
kokudan mürekkep,sanki her doku!
özünde güzelin;ifşadır hakkı!
bazen hal ile;bazende kalle!
malları olanlar,arar pazarı!
gayedir celbetmek;müştak enzarı!
erbabı fark eder;şair, yazarı!
takdirler arzolur;sayısız dille!
böyle çok edebi(!) yazılmış muhteşem (!)şiirleri görünce,şairliğim depreşiyor.kendimi tutamayıp,sarılıyorum kaleme(!)
şair arkadaş gücenmesin.bu nazire yazmak merakı bütün şairlerde az çok vardır.duygulara her zaman frenlenemiyor.
kolay gelsin,hayırlı çalışmalar!
küskü vurur daha derine
her yerine '
Güzel bir şiir mi evet, günün şiiri mi evet, ne yapıyoruz okuyuruz, şairede teşekkür ediyoruz
Bu şiir ile ilgili 25 tane yorum bulunmakta