Bütün nehirler beni çağırıyor sanki
Fırat'ın sesiyle uyandım bu sabah.
Dicle, toprağa dökülen gözyaşı gibi,
Bir aşığın özlemiyle akıyordu hala.
Bütün nehirler adımla sesleniyor sanki.
Fırat, usulca fısıldıyordu sırrını kulağıma,
Dicle, bir anne gibi sarıyordu yüreğimi,
Tarihin koynunda yetim kalmış bir şiir gibi.
Asya’nın rüzgarında unutulmuş dualarım vardı benimde,
Bir gün batımında yankılanan ağıtlarım.
Onlarda kim bilir hangi şafakta kayboldu bilmiyorum
Kaybolan masum bir çocuğun mavi düşleriydi oysa..
Benim geçmişim, taşlara mühürlü bir yas gibi,
Ur’un duvarlarında yankılanan bir çığlık.gibi
Kum tanelerine gizlenmiş bir medeniyetti aradığım sanki,
Sessizliğe gömülen kralların ağıtları gibi.
Babil’in yıldızları düşlerime konuyor her gece,
Zigguratların gölgesinde hasret büyütüyorlar sessizce.
Gılgamış’ın hikayesi yankılanırken her yerde
Geçmişim, bir rüzgar gibi geçip gidiyor bir yerlerde.
Ne çok sevdim, ne çok kaybettim
Asya’nın ve mezopotamyanın koynunda uykusuz bir çocuk gibi,
Bıkmadan usanmadan mırıldanıyorum hala
Adımı unutanlara kendimi,
Kaybolan düşlerimle, geçmişimi.
Ve ben,
Elimde geçmişin kaybolan paramparça hatıraları ile
Sensizliği kazıyorum bıkmadan usanmadan taşlara,
Yıldızların altında ve unutulmamış bir zamanın kıyısında.
Kayıt Tarihi : 28.2.2025 12:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!