içimde biri var sanki
beni gideceğim yöne doğru yönlendiriyor
çağırıyor zaman zaman
zihnimde oluşturduğum boşluklara
şiddetlenen yağmura teslim oluyorum
yarının umut dolu bir gün olacağından habersiz
yürüyorum
kırgınlıklarımın olduğu yerden
her nefes alışta kendini hatırlatan
her nefesi eziyete dönüşen
ağrılarımın şiddeti katmerleniyor
içimde türlü türlü değişimler
sanki zihni bir hazımsızlığın eseri gibi
mevsimi bitmiş
rengi solmuş
müzmin sancılar çekiyorum
yeni bir iklimde arınmanın kucak dolusu şahitleri
ıslanan kirpiklerim
şehir zaten benim için kafi bir tehdit
acayip sesler
mustarip, muzlim ve biçimsiz terkipler
sefih bir yığın gürültü
bir kaç gündür
bir girdap gibi
içine çekiyor beni
dokunuyorum masanın üzerindeki radyonun düğmesine
gözlerimi kapatarak kendimi müziğin akışına bırakıyorum
soğuk ve üşüten yalnızlıkta akıp gidiyor her saniye
düşüyor her ışık ümidin olmadığı vakitlere
ruhumun biçimlerinde duygulu onca ses
en çok sevdiğim bir şarkının nağmeleri
yüreğime perdeler çekiliyor
duvarda asılı saat dahi hareketsiz
asap bozan yalnızlıktan yorulmuş
loş ışıktan gölgeler aksediyor yere
hicaz bir hüzne eşlik ediyor zaman
birer birer akıp gidiyor
bir yığın eski şeyler
kafam ikiye, hatta üçe bölünmüş
belki en mühimi
dalan gözlerime, kuruyan dudaklarıma karşı çaresizim
istanbulun sokaklarındayım sanki
olabildiğince parçalanmış
bir rüzgar beni dağıtıyor parça parça
kaybolan sıhhatimin biricik şifasını
icat ediyor hiç farkında olmadan
eskimiş seccadem
üstünde birkaç büyülü namaz vakti
birkaç tasnifsiz ebediyet fikri
birkaç tövbenin af edilme arzusu
hayatın sadece aşk ve coşkun tarafı tükenmiş
yalnız bir yük gibi taşınacak tarafı kalmış bende
bir yığın kalabalığın içinde imişim gibi
bir yoğun duygu etrafı sarmış
ilhamlar geliyor ta uzaklardan
şiirler yazıyorum
birtakım inkişaflara maruzum
bir katresi olarak yaratıldığım ummanımı arıyorum
sinemin sol yönünde bir yığın şey
alevden bir raksın ritmiyle değişiyor
kırılıyor mey kadehlerim
lime lime dökülüyorum
genişliyor, büyüyor, uzuyor saatler
sonra tekrar sihirli bir semanın içine gömülüyorum
akşamın bulutları arasından sızıyor mercan rengi
safran sarısı ışık damarlarından biri imiş gibi
süzülüyorum
bambaşka bir mekana doğru
alacakaranlıkta her şey adeta gölge
kah süzülen yüzler görüyorum
kah yalvaran sesler işitiyorum
sinir uçlarıma kadar ulaşıyor birileri
sonrası muamma
küllerime üfleyerek gelen kanun sesinin ahengi de olmasa
belki de büsbütün kaybolacağım
şimdi öbür yarımı arıyorum
bir ben hecesinin aynasında
bir mişli zaman insanı gibi
yirmi dört saat uyanık şehir
hiç olmadığı kadar özlemle doluyum
işte geldim
işte gidiyorum
sağım, solum ,önüm, arkam
cezimli bir susuş
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 10.4.2022 16:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İlyas Kaplan](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/04/10/bir-yigin-eski-sey.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!