Bir yere gitme…
Çünkü her gidiş, biraz eksilmek demektir.
Ve ben zaten çoktandır
kendi içimden göç ediyorum sessizce.
Her manzara bir başlangıç gibi görünür önce,
Bir pencere, bir ışık, bir yokuş başı…
Ama bilirsin,
manzaranın arkasında hep bir vedalık saklıdır.
Tıpkı gülümseyen bir suratın
gölgesinde büyüyen sessizlik gibi.
Bir şehir…
Sana deli bir rüya gibi yaklaşır önce,
sokaklarında koşarsın çocuk gibi,
ama sonra…
Bir sabah uyanırsın;
hiçbir ev senin değildir,
hiçbir sokak seni tanımaz.
Ve şehir, artık sana oyun oynamıyordur…
Sadece gerçekliğini hatırlatıyordur:
Sıkıcı, boğucu ve kaçınılmaz.
Bir yere gitme.
Çünkü ben, gidenlerin bıraktığı gölgelerle
konuşmayı öğrendim.
Ve hiçbiri suskun değildi…
Hepsi biraz sen gibi konuşuyordu.
Gittiğin yerde kim olacaksın bilmiyorum,
Ama burada,
ben seni sadece olduğun kişiyle değil,
olamadığın hâllerinle de sevdim.
Şehir değişmekle değil,
unutmakla başlar.
Ve ben unutmaya değil,
hatırlamaya mahkûmum.
Duvar saatinin tik taklarında,
kalabalığın sesinde,
ve sensizliğin ortasında
sana dair her şeyi tekrar tekrar
aynı acıyla yaşamaya…
Bir yere gitme.
Çünkü ne kadar uzağa gidersen git,
kalbinin içinde hâlâ ben olacağım,
sessizliğini dinleyen o tek ses gibi.
Ve sen her sustuğunda,
ben içimden düşeceğim bir daha.
Hiçbir harita gösteremez sana
kendini kaybettiğin yeri.
Ama ben ezbere biliyorum;
bir bakışında kayboldum,
bir cümlende yok oldum,
ve sen susunca
koca bir şehir çöktü üzerime.
Bir yere gitme.
Çünkü rüya bitince herkes uyanır,
ama ben hâlâ uyanmıyorum…
Çünkü sen gittin,
ama ben gitmeyi bile beceremedim.
Kayıt Tarihi : 10.7.2025 08:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!