Bu şehirde dualarım
Metallere takılıyor
Yüksek betonlar arasında
Toz duman gürültüler
Bir sis gibi
Dualarım üstüne örtünürken
Ruhum sıkılıyor
Metropol şehir'in yanlız adamları
Zengini fukarası ve arada kalanı
Tel örgülere takılı kalanlarsınız
Birinin paçasından
Diğeri kravatından yırtık yakalandınız
Nedir? bu şehirde yüreğinizi çivileyen
Gecenin yorganı üstünüze örtünürken
Aynı korkular değil mi,
Rüyalarınızı gizleyen?
Şafakla başlayan bir savaş
İspanya Boğası kızgınlığında
Bu şehir bir arena arkadaş
Ve köylü gardaş
Bu şehire yeni katılan garibim
Yüz yıllık hasretinle
Neden ayrılırsın köyünden
Nedir seni alıkoyan
Ana tadı ekmeğinden
Hangi sevdandır ki,
Seni bu rezilliğe iten
Gel git bu şehirden
Başaklar dökülsün ellerinden...
Ve bu şehirin efendileri
Zınka zınk mallarınızla
Hangi zamanın açlık korkuları ki
Sizi istifçiliğe iten
Ölçü nedir bilmezken
Bu şehri depoladınız,
Mala boğdunuz
Çocuklarınıza 'artık' bir İstanbul bıraktınız
....
Ve zehir hafiyeler
Yiyecek bırakmadınız
Kimyasal bombaladınız
Her eve girdiniz
İğnelediniz
Hangi kaşığı kaldırsak
Yediğimizden korkarız
Doldursak da kadehleri
İçtiğimizden korkarız
Kanser çığlıklarıyla
Hastane kapılarında yığılıp kalanlarız
Ve
Günde 14 milyon dokluk için
7 milyon teneke yiyecek tükeden
Ey bu koca şehir...
Bir tencere sevgi kaynata bilseydi
365 tencerenin buharlarıyla
Ne sevgi yağmurları
Bu şehrin üstüne serpilirdi
Ve semalarda gökkuşağı
Seyredilirdi
Ve hangi katiller
Bu koca şehrin üstüne
Karalar çalabilirdi ki
Gece alemlerinde tüketilen
Binlerce katırlık fıçıların köpükleri
İnşallah kaydırır
Bu şehirden sizleri...
Ve bu şehirde
2500 minarenin
10 bin tazyiklisinden çıkan
Tanrı kelamı seslerinden
Semaları,
Havai fişek gibi bombalarken
Nasıl bir tercüme çıkarır
Tanrım!
Ezan sesinden
Kurtara bildik mi bu şehiri
Sivrisineklerden
Ve bu koca şehirin üstüne
İki tahta çakıp
Yağmaladınız...
Ve işbirliği zabıtlarınızla
Üç beş kuruşluk mafiyanızla beraber
Bu şehiri sattınız
Utanmadınız
....
iki şişman göt kadar sıkıştırılan
Sokaklarınız,
İki yana park etmiş
Kafası bozuk arabalarınız
Canbazlara bile geçit bırakmazken
İstanbul Şöförüm
Çatlak kornalarını
İtelerken elleriyle
Gökyüzü yarılır gürültüleriyle
Ne Melekler kalır semada
Cinleri cin tutar
İnanın bana
...
Ve hangi çatının bacasına
Bir dokunsan
Bin aah! dumanı çıkmaz ki
...
Ve bu koca şehir
Şairlerin dizeleri arasından
Kaybolup giderken
Gel de çık işin içinden...
...
Her üç denizin işbirliği
Boğaz 'dan eserken
Serinler bu Şehir
Yoksa mazallah
Kim bilir kaç kere
Çıldırırdı bu şehir
Ve bu cennet şehir
Gözleriniz içinden akıp
Giderken
Hangi cennetler içindir
Dualarınız
Bana öyle bir cennet
Gösterin ki
İçinde yaşansın
Bir Rumeli Hisarınız
Ve
Bir nilüfer şarkısı yankılansın
Semalarınız
Ve Ben
Bu koca şehire
Sırtımı dönük bir şekilde
Karadenize bakarken
Bir ayağım Rumeli kavağına,
Bir ayağım Anadolu kavağına,
Dayamışken
Cennet suları
Paçamın altından
İstanbul akarken
Dularım bu cennet'e amindir
Ve sizler,
Kendi cennetinizin
Hayallerine dalmışken
Bilmen kaç gecelik
Ben her gelişimde bu şehirde
Sevgilimle
Bir İstanbul şarkısı
Söyledik
(İstanbul,Rumeli Kavağı 20.04.2005)
Kalender KılıçKayıt Tarihi : 11.4.2006 17:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)