Bir Tür Başkaldırıdır Absurdite (DÜZ YAZI)

Naime Erlaçin
955

ŞİİR


43

TAKİPÇİ

Bir Tür Başkaldırıdır Absurdite (DÜZ YAZI)

sarmallara direnen sizi
sizinle bırakan ben
ve siz
beni benimle bırakan
ne iyi ettiniz!

Çemberlerin kırıldığı bir ülkeden söz etmek istiyorum sizlere. Hırçınlığın ölü güzlere teslim edildiği ve “kış güneşi günleri”ne yavaş ve sessiz adımlar attığımız o yerden…

İnsan bir kuyu madem, duygu neden olmasın? Tıpkı toprak gibi. Ne ekersen onu verir. Sonsuza uçmakla, dipsize inmek midir aradaki fark? Anlaşılmaza budalaca anlamlar yüklemekte mi yoksa bütün mesele?

-Uyum paketleri tamamlanamadı henüz. Yılan hikayesine döndüler. Bitenler de orasından burasından yırtık nedense! Yama da tutmuyor üstelik. Canım sıkılıyor doğrusu…

Çölün tükendiği yerde, (“Çölün tükenmesi”; ne hoş bir ifade değil mi? “Çölün bittiği yer” demiyorum bakın. Gide gide çölü bitirebilir ama tüketemezsiniz. Keşke bütün çöller tükenebilseydi! Her neyse, söze devam edelim.) yaşamın sırrı, bitkinin toprağa gömdüğü yoksul yumrusunda gizlidir: Ananın süt dolu memelerine heyecanla uzanan bebeğin titreyen dudaklarında; efendisini tutkulu gözlerle izleyen köpeğin soran bakışlarında; baharın hediyesi yağmura karşılık dallarıyla göğe tırmanan bir ağacın mutlu ve devingen kifaflanmasında; bir bedenin taze tohumlar döllemek üzere arzuların doruğunda kendisini bir başka bedene gözü kapalı sunmasında...

-Faiz dışı fazlada takıldık kaldık. Göstergeler güzel; TEFE, TÜFE, Çekirdek enflasyonda manzara iyi görünüyor. PEKİ, YANLIŞ NEREDE arkadaşlar? KOBİ’ler halen can çekişiyor. Üç yıldır bağırmaktan dilimde tüy bitti! Piyasa durgun…

Neyse, işimize bakalım biz.

Bırakış ve bırakılışlar insanı sadeleştiriyor ve hatta basitleştiriyor. Hayatını yumrusuyla sürdüren çöl bitkisi gibi aynen. Yumrusuz bitki tez ölür! (Bunu duvara yazmak lazım.) Soruyorum size, nereye kadar gidebilirdiniz parçalanmadan veya esir düşmeden çöl vahşetine? Çölü sevmek yeterli olur muydu yaşamak için? Yumruya bakarım ben, yumruya!

Yalnız bıraktık ve bırakıldıysak eğer, büyümek içindi; sınamak içindi kendimizi. İnzivanın verimlisi anlamlı olanıydı bizce. Eh, biraz da bizim dışımızda bir şeylerin büyümesini bekliyorduk tabii. Büyüyenler büyüdü ama sayıları çöl bitkileri kadar azdı. Bu yüzden, neredeyse kırk yıldır keşişler gibi, gidip gelip inzivada karar kılıyoruz.

Aslına bakarsanız, kalabalıktan kopmak yürek ister. Kendi sesinize dayanma gücüne sahip olmalısınız her şeyden önce. Sonuçta bedelini ödeyerek bir güzellik yaptık kendimize. Hayatın insan kıyan makinelerinden tabana kuvvet kaçarak bir yaprağın solgun yeşil damarına sığınmış bulduk canımızı. Su olup aktık kendi yatağımızda. Fena mı oldu? Bu yolun sonu kaçınılmaz olarak deniz. Ölü de olsa fark etmez. Önemli olan “amaç”…

-Türk Lirası çok uzun zamandır gereğinden fazla değerli. “Dalgalanan (floating) kur”. İşte suçlu o. Asmalı hemen! (Bu arada “dalgalı kur” tanımlamasından hiç hoşlanmadığımı belirtmeliyim. Hiç değilse “yüzen kur” deseler bari.) Kur'u astık diyelim. Sonra nasıl ayıklayacaksınız bu pirincin taşını muhterem efendiler?

sarmallara direnen siz!
sizi sizinle bıraktım
beni kendimle
bütün hikaye bu işte!

Geçmişe firari olmadık ama geleceği kurmaktı görevimiz. Yaşamak kadar şarttı! Dokunulmadıkça, acıyla tanışılmıyor. Acıyı sevebilmek de bir ayrıcalık ve aynı zamanda eğitim meselesi. Bu ekolojik ve ekonomik sistemde “aşk”, şiirin dışında nerede duruyor peki? Resmin ana ögesi olmadığı kesin. Belki de fona sürgün edilmiştir. Bunca acı arasında şimdilik sadece lüks olduğu için... Sonraya da vakit kalmaz zaten. Ömür böylece tükenir gider. Hepinize geçmiş olsun! Amaaaa, aşk var ve orada, dekorun bir parçası olan pencere pervazına tutunmuş hınzırca gülüyor. Replikler bazen acıklı, bazen komik, bazen sıra dışı da olsalar aşkı terennüm ediyorlar.

Vurdumduymazların umurunda mı peki? Önce kazanmak ve aşkı kazancın bir parçası gibi görüp “bonus” olarak istiyorlar. Emeksiz alınan bir hediye puanı işte. Aşk da insan gibi, para gibi bu denli ucuzlamış demek ki! Ucuz şiir gibi aynen. Manzarayı sevmedim. İzninizle ben inzivama döneyim…

-Kur dengelerine bakınca mideme kramplar giriyor. İthalatçı için kısa vadede sorun yok. Açık sonradan vuracak. Borçlanma maliyetleri düşüyor ancak dövize endeksli inşaat ve turizm sektörlerinde gün batmakta, haberiniz olsun. İhracatçı ise yokuş aşağı frensiz iniyor. Yürek Selanik!

Şeytanla dansa devam ey millet!

Güz durgunluğu ve kış ölümlerinde ayakta kalabilmenin bildiğim tek yolu başkaldırarak tutunmaktı. Gücünü kendi köklerinden alan ve metabolizma hızını asgariye düşürüp yaşamını sürdüren Masai Mara örneğini pek severim. Acımasız avcıların yasaklandığı bir doğa ülkesinde yağmurları beklerken minimumda yaşamak; ama yaşamak. Çünkü canlı, yaşamak için var. Oyunun ön koşulu, yaşamak!

Kuru gürültüsüz büyümek ve büyürken yaşamak bir tür başkaldırıdır. Ölüme karşı!

sarmallara direnen sizi
sizinle bırakıyorum
çoğalmanın sırrına doğru
akıyorum…

Anladıysanız eğer, anlamı var demektir.
Anlamadıysanız, unutun gitsin!

(03 Ekim 2003) - 'Deliler(!) İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin
Kayıt Tarihi : 3.10.2003 12:49:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Gonca Zeki
    Gonca Zeki

    'Beckett's humour ' tarzinda.... keyifle okudummmm....sevgiyle....

    Cevap Yaz
  • Çağıl Ener
    Çağıl Ener

    Bilmiyorum kaç kez okudum bu yazıyı kaydedildiğinden beri ve her seferinde ne farklı anlamlar çıkardım içinden... Ülkemizin gerçekleri bir tokat gibi patlarken yüzümde, insana özgü duygularla yumuşatılmış yer yer... Kişinin içindeki çözüm noktalarına işaret ederken, bir isyan bayrağı çekilmiş yüreğin gönderine... Çok ama çok etkilendim bu özgün çalışmadan... Yüreğinize sağlık Naime hanım. Hem eğitici, hem de keyifle okunan çok güzel bir yazı olmuş. Kutluyorum. Saygılarımla....'

    Cevap Yaz
  • Ecdat Armağan
    Ecdat Armağan

    Sanki iki sesli kanon.Birinde bariton sesler gerçekleri,diğerinde sopranolar duyguları anlatıyorlar,içiçe.Soprano partüsyonlarını dinledikçe düşünüyor,düşünüyor,düşünüyor okuyan.Bazen bir viadükten aşağıları izlerken,aniden bir tünelin karanlığına girer gibi oluyor yaklaşan günışığına doğru çabalardayken.

    Cevap Yaz
  • Bir Mim Kemal Ertuğrul
    Bir Mim Kemal Ertuğrul

    Şiirde kalan sevdaların,
    Fonda kalan resimlerin
    Ve yerlere dökülen müziğin arasında ıskalanan yaşamın mektupsu şiiri..
    Tebrikler Naime hanım,çok özgün bir çalışma,çok etkilendim.Kutluyor ve saugılar sunuyorum..
    Mim Kemal Ertuğrul

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Naime Erlaçin