Anka kuşu gibi küllerde
Savrulan sensizliğin ötesi yok.
Ötesi yok pencere önünde geçen zamanın.
Öyle bir an gelir ki,
Zaman zamanı kemirir,
Ve hoyrat bakışlarımdan yorulur aynalar.
Bir karataş var bu işin içinde sevdiğim,
Bir Ankara var bu işin içinde.
Bİr güvercin uçuşuna bağladım,
Çığlık çığlık,
Papatya kokan yüreğini.
Büyüdükçe büyüyor saçlarında dolunay..
Boşaltayım,
Asırlardır bekleyen bir şarap gibi
Çığlıklarımı.
İşte tam bu,
Ağır bir kaldırım uzadıkca gözlerimde,
Ayaz bir şehir var bu işin içinde sevdiğim.
Bir Ankara var,
Bir yorgun şehir var bu işin içinde.
Sensizliğin arkasına sığınmış gibi
Görünsemde,
Bir baş kaldırış benimkisi,
Yangınların çaresizliğine...
Baş kaldırıyorum isimsiz yalnızlığıma.
Devasa kaldırımların üzerinde
İnadına yanan sokak lambaları,
Suları boğmaya çalışırken
Köşebaşının karanlığında,nefes gibi,
Işık gibi muhtacım sana.
Bir başkaldırış var bu işin içinde sevdiğim.
Yaşanması mümkün olan ne varsa yaşatan,
Bir zalim şehir var bu işin içinde...
Tarihini hatırlayamadığım
Bir nisan ayı,saat üç suları,
Güneşin doğuşunu bekliyor olmalı tüm şehir.
Benimse bir yarım eksik kalıyor
Sen uyurken.
Sen gözlerini yumduğunda
Bir çiğ tanesi konuyor kalemimin ucuna.
Bir çıkmaz sokağa giriyor,
Odama girmesi gereken ay ışığı...
Bağıra bağıra seni çiziyorum
Kırık camların buğusuna.
Bir gözyaşı var bu işin içinde sevdiğim,
Merhametsiz bir şehir var bu işin içinde...
Sensizliğe inat,
Ucu bucağı görünmeyen yollara
Atıyorum kendimi,
Bilinmez bir gece vakti..
Sensizliğin ötesinde avare avare dolaşırken
Bir çiçek büyütmeye başlıyorum
Eski, küçük, paslı bir kutunun içinde.
Derken, siyah bir sel boşanıyor,
Yeniden dalgalar,
Yeniden avaryaya çekilmiş gemiler.
Ve ben avuçlarımdaki koca bir damlayla
Ucu bucağı olmayan yalnızlığa
Atıyorum kendimi.
Yolda gördüğüm uykusuz gecelerime
Seni soruyorum ısrarla.
Yüzüme bakıyor uzun uzun,
Ne bir mana, ne bir işaret.
Kaybolup gidiyor mum ışığının titremesine.
Bir hal var bu işin içinde sevdiğim,
Ve seni benden alan,
Kendini bilmez bir şehir var bu işin içinde...
Ey, yakını uzak eden feryatlar!
Uzanmış gidiyorsun koyu ufuklara.
Belli ki gerçek aşkı hiç tatmamışsın.
Hiç hesabın olmamış kar tanelerinin asiliğiyle.
Anlamadım, ne istedin bilemedim.
Kalbinde taşırken sevgiyi,
Bir güneş gelir geceni siler gider.
Ve tutar elinden alır gider
Hasret kaldığın maviliğe...
Ne hüzün kalır geriye ne hasret.
İşte tam burada,
Kal gittiğin koyu sonsuzlukta
Dönme geriye.
Ey, hüzün yak ışıklarını,
Bitir sevdiğimin hasretini...
Düğümlenmiş kelimeler yumağına
Umut bağlamış,
Ad koyamadığım hayallerim...
Bir sonsuzluk, bir serzeniş, bir serin gölge geziniyor,
Sükuta eren isyanlarımda...
Söndür ışıkları ey Dost!
Tükendi isyanım.
Ben bittim, bu şehir bitti..
Kayıt Tarihi : 17.5.2006 11:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!