Ne idim ben, ne tabii bir kız
Belki sahrada rebii bir kız
En büyük zevkim, ümidim, neşem
Kırda seyran idi, her gün, her dem
Düşünürken o büyük sahrada
işte sana geliyorum
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek
Devamını Oku
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek
Şahane hocam tebrikler
Arkadaşlar, ben şairi değil şiiri eleştirdim. Şairin ne kadar seçkin bir aileden geldiği, ne eğitim gördüğü ve kaç hanımla evlendiği ve kaç gün evli kaldığı konusunda şair savunması yapılmasını anlamsız buluyorum.
ege edebiyat sitesinde Özlem Tarcan Abdulhak Hamit Tarhan ve şiirleri hakkında birkaç sayfalık araştırma yazısı yayımlamış. O yazıdan bu şiirle olan bölümü buraya alıyorum. sayfa 26.
BİR SEFİLENİN HASBIHALİ
Hâmid’ in daha önce Kahbe adını koyduğu eser, düşmüş bir kadının hikayesini
anlatır. Garam gibi, tiyatro örgüsüne sahiptir ve Avrupa romantiklerinde izler taşır.
Zaten, Victor Hugo’ nun Sefiller eserindeki Fantine tasvirinden ilham alınarak ve bir genç
tarafından aldatılan ve sonunda geneleve düşen ama kendisini geneleve düşüren erkeği
hâlâ sevmekte olan masum bir köylü kızının intiharından önceki konuşması, feryat ve
lanetleri şeklinde yazılmıştır. Eser monolog tarzında manzum ve mesnevi şeklinde
yazılmıştır ama içinde mensur kısımlar da vardır. Eser 1886’ daki basımından sonra, 1925
yılında da Kahbe adıyla basılmıştır. Hâmid, eserdeki kahramanı bizzat gördüğünü ve
üzüntülerine, acılarına şahit olduğunu söyler. Ayrıca Hâmid, Pirizade Osman’ ın kendisine
yapmış olduğu bazı suçlamalara cevap niteliğindeki mektubunda [[Kadınların üzülmesi,
üzülmemesi bahsinde sana Sefilenin Hasbıhali cevap verir. Fahişeler hakkında nokta-i
nazarım da orada görülür. Fahişeleri fahişe eden hep fuhuş erbâbı değildir; onlar
analarından fahişe doğmazlarsa da, bazı kerre anaları yüzünden fahişe olurlar.]]
demektedir.
Kaynak:
http://www.ege-edebiyat.org/docs/484.pdf
Sayfa 26
Saygılar tekrar,
İçi dolu ama ihtiyaçlarımızı karşılayamayacak gibi tedirgin seyreden bir şiir.
Abdülhak Hamit Tarhan (1852 – 1937)
Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde yaşamış şair, oyun yazarı, diplomat.
Köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi.
Hayatının her döneminde yüksek mevkilerde bulunmuş, dünyanın birçok yerini görme fırsatı yakalamış, çağının büyük ve güçlü bir sanatçısı sayılmış.
Tanzimat Edebiyatı, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanımış, pek çok eser vermiştir.
Türk Edebiyatı'nda Şair'i Azam sıfatı ile anılır
Uzun seneler diplomat olarak hem doğu, hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle iki edebiyatı da tanımış; Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Türk edebiyatının en büyük eserlerinden birisi kabul edilen Makber’in şairidir.
Paris, Tahran, Berlin, Poti, Golos (Yunanistan’ın) , Bombay, Beyrut ( Karısı Fatma Hanımı veremden kaybeder; “Makber’i” yazar.) Londra, Lahey, Brüksel, Viyana…
Bu yerlerin çoğunda elçilik görevi yapmış, daha pek çok yeri gezip görmüştür.
Fatma Hanımı, Bayan Nelly, Florence Ashly (birlikte yaşamış), Cemile Hanım (20 gün evli kalır), Lüsyen (Lucienne) Hanım…
Fatma ve Nally Hanımları veremden kaybeder.
*
Niçin bunları yazdık?
Bir müellifin (yazarın), hayatını ve yaşadıklarını, etkisinde kaldığı olayları ve içinde bulunduğu coğrafyayı bilmeden, eserleri hakkında hüküm vermek çok afakî olur.
Abdülhak Hamit’de işte bu yönüyle gerçekten birebir örnek olacak şair ve yazarlarımızdan biridir.
Eserlerinin çoğu, eşleriyle ve yaşadıkları coğrafyalar ve o milletlerin edebiyat ve kültürleriyle çok yakından ilgilidir.
*
Hayatı çok hareketli ve bir o kadar da renkli geçen şairin, tiyatro eserlerine getirdiği felsefi bakışı, bu şiirinde de görmekteyiz.
Gerçek hayatı, tabiatı ve var olan, yaratılmış olan her türlü güzelliği, felsefi düşünceyle birleştirir. Tabiatın onun üzerindeki etkisini ve “dünü – bugünü – geleceği” düşünerek kendi algılamalarını yansıtmıştır bu şiirinde.
Görünen şu ki, şiirin uzaktan yakından inançsızlıkla ilgisi yoktur. Hatta bazı terimlerin dini terimler olduğu da çok açıktır.
“sahra, halk eylemek, aks-i tekbir, Secde eylemek, nura olur müstağrak (dolmak), mahlukat, mutmain… Bu kelimelere bakılırsa ve değerlendirmeler ona göre yapılırsa işin felsefesi de şairin hayata bakışı da çözülmüş olur.
Şiirin başlığında geçen sadece “Sefile” kelimesi düşünülerek “bir fahişe ile dertleşme” şeklinde ne kadar değerlendirilir, şiirin neresindedir bu dertleşme, söyleşme ise meçhul.
Bence başlık, şiirin dikkat çeken unsuru olmuş.
Kimi zaman çok yalın bir dil kullanırken, kimi zaman da Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü dizeler yazar. Şiirlerinde bazen incelik, bazen basitlik dikkat çeker. Çok ince duyguların yanında basit düşünceler de yer alabilir.
Hamit tam bir 'tezatlar şairi'dir.
Bir taraftan hayatı bütün zenginliği ve görkemiyle yaşarken, diğer taraftan da ilk iki hanımının –Fatma ve Nelly- veremden ölmesi, şairde derin etkiler ve izler bırakır.
Makber gibi çok etkili ve muhteşem şiirini Fatma Hanım için yazar.
*
Türk edebiyatına pek çok yeni eser kazandıran şairimize rahmet ve minnetle diyorum.
MAKBER
Eyvah ne yer ne yar kaldı
Gönlüm dolu ah u zar kaldı
Şimdi buradaydı gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden
Ben gittim o haksar kaldı
Bir köşede tarumar kaldı
Baki o enisi dilden eyvah
Beyrutta bir mezar kaldı
Bildir bana nerde nerde Ya Rab
Kim attı beni bu derde YA Rab
Nerde arayayım o dil rübayı
Kimden sorayım bi-nevayı
Derler ki unut o aşnayı
Gitti tutarak reh-i bekayı
Sığsın mı hayale bu hakikat
Görsün mü gözüm bu macerayı?
Sür'atle nasıl da değişti halim
Almaz bunu havsalam hayalim.
Çık Fatıma! lahteden kıyam et
Yanımdaki haline devam et
Ketn etme bu razı şöyle bir söz
Ben isterim ah öyle bir söz
Güller gibi meyl-i ibtisam et
Dağı dile çare bul meram et
Bir tatlı bakışla bir gülüşle
Eyyamı hayatımı temam et
Makber mi nedir şu gördüğüm yer
Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber
Abdülhak Hamit Tarhan
Pazar pazar insana işte şiir bu dedirten dizeler gerçekten her yönüyle harika dizeler. Tebrikler kurul
Şimdiki türkçedeki 'orospu' ya da 'fahişe'nin osmanlıcadaki adıyla yazılmış adının hasbihali.
Bir zamanların türk filmlerinin 'errrkek' JÖnlerinin 'genelevdenkadınkurtarma' şeysi.:)
Yerde bir kağıt üstünde gördüğümüz yazıyı alıp ÜÇ KERE ÖPüp, 'kur'an yazısı' diye ne olduğunu bilmediğimiz şeye duyduğumuz sonsuz saygı... gibi.
Bu saygı da bizim yazgımız olsa gerek.
Saygılar,
İhtimalli bir şiir.Şiirin basit yalın olmasına rağmen okunası bir şiir.Göğü denize benzetmesi ve hayatın suda akması anlamlı idi.Her gün bir farklı şiir okumak hoşuma gidiyor. Sağ olsun yöneticiler.saygılarımla.
Anlam dolu bir şiir usta şairin kaleminden
çok güzel,üstadı saygıyla yad ediyorum.eyvallah
Güzel
İşte aruz farkı,
akıcı, ritmik,
remel behrinde yazılmış
FeilAtün feilAtün feilün (fe'lün)
Duruyorken hareketsiz, sessiz
Yere inmiş göğe benzerdi deniz- bu beyti çok beğendim
Akıyormuş gibi her suda hayat - suda kelimesinde imale var, (olabilir hepimizde var)
Halden, mazi ile atiden emin..- burda biraz akıcılk bozulmuş yani vezinde bozukluk var, amma okunuşta düzeltmek mümkün zorlansak da...('Halden' kelimesinde a uzuyor, l den sonra i varmış gibi yapacağız ...'ile atiden' kısmını aynı kelimeymiş gibi duraksamadan okuyacağız, o zaman ile deki e harfi düşüyor)
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta