Bir Sefilenin Hasbihali'nden

Abdülhak Hamit Tarhan
18

ŞİİR


187

TAKİPÇİ

Bir Sefilenin Hasbihali'nden

Ne idim ben, ne tabii bir kız
Belki sahrada rebii bir kız

En büyük zevkim, ümidim, neşem
Kırda seyran idi, her gün, her dem

Düşünürken o büyük sahrada
Beni halk eyleyeni tenhada

Duruyorken hareketsiz, sessiz
Yere inmiş göğe benzerdi deniz

Aksi tekbir ile dolmuş dereler
Secde eylerdi bütün meşcereler

Şebi mehtap doğar aynı şafak
Her taraf nura olur müstağrak

Akıyormuş gibi her suda hayat
Yüzüyormuş gibi hep mahlukat

Uçacakmış gibi eflake zemin
Halden, mazi ile atiden emin

Mutmain şevk ile soldan, sağdan
Bir şataretle inerdim dağdan.

Abdülhak Hamit Tarhan
Kayıt Tarihi : 16.9.2002 10:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Doğa Fendi
    Doğa Fendi

    Şahane hocam tebrikler

    Cevap Yaz
  • Meneviş Köylü
    Meneviş Köylü

    Arkadaşlar, ben şairi değil şiiri eleştirdim. Şairin ne kadar seçkin bir aileden geldiği, ne eğitim gördüğü ve kaç hanımla evlendiği ve kaç gün evli kaldığı konusunda şair savunması yapılmasını anlamsız buluyorum.

    ege edebiyat sitesinde Özlem Tarcan Abdulhak Hamit Tarhan ve şiirleri hakkında birkaç sayfalık araştırma yazısı yayımlamış. O yazıdan bu şiirle olan bölümü buraya alıyorum. sayfa 26.

    BİR SEFİLENİN HASBIHALİ
    Hâmid’ in daha önce Kahbe adını koyduğu eser, düşmüş bir kadının hikayesini
    anlatır. Garam gibi, tiyatro örgüsüne sahiptir ve Avrupa romantiklerinde izler taşır.
    Zaten, Victor Hugo’ nun Sefiller eserindeki Fantine tasvirinden ilham alınarak ve bir genç
    tarafından aldatılan ve sonunda geneleve düşen ama kendisini geneleve düşüren erkeği
    hâlâ sevmekte olan masum bir köylü kızının intiharından önceki konuşması, feryat ve
    lanetleri şeklinde yazılmıştır. Eser monolog tarzında manzum ve mesnevi şeklinde
    yazılmıştır ama içinde mensur kısımlar da vardır. Eser 1886’ daki basımından sonra, 1925
    yılında da Kahbe adıyla basılmıştır. Hâmid, eserdeki kahramanı bizzat gördüğünü ve
    üzüntülerine, acılarına şahit olduğunu söyler. Ayrıca Hâmid, Pirizade Osman’ ın kendisine
    yapmış olduğu bazı suçlamalara cevap niteliğindeki mektubunda [[Kadınların üzülmesi,
    üzülmemesi bahsinde sana Sefilenin Hasbıhali cevap verir. Fahişeler hakkında nokta-i
    nazarım da orada görülür. Fahişeleri fahişe eden hep fuhuş erbâbı değildir; onlar
    analarından fahişe doğmazlarsa da, bazı kerre anaları yüzünden fahişe olurlar.]]
    demektedir.

    Kaynak:
    http://www.ege-edebiyat.org/docs/484.pdf

    Sayfa 26

    Saygılar tekrar,

    Cevap Yaz
  • Hasan Tan
    Hasan Tan

    İçi dolu ama ihtiyaçlarımızı karşılayamayacak gibi tedirgin seyreden bir şiir.

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi

    Abdülhak Hamit Tarhan (1852 – 1937)
    Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde yaşamış şair, oyun yazarı, diplomat.
    Köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi.
    Hayatının her döneminde yüksek mevkilerde bulunmuş, dünyanın birçok yerini görme fırsatı yakalamış, çağının büyük ve güçlü bir sanatçısı sayılmış.
    Tanzimat Edebiyatı, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanımış, pek çok eser vermiştir.
    Türk Edebiyatı'nda Şair'i Azam sıfatı ile anılır
    Uzun seneler diplomat olarak hem doğu, hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle iki edebiyatı da tanımış; Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Türk edebiyatının en büyük eserlerinden birisi kabul edilen Makber’in şairidir.

    Paris, Tahran, Berlin, Poti, Golos (Yunanistan’ın) , Bombay, Beyrut ( Karısı Fatma Hanımı veremden kaybeder; “Makber’i” yazar.) Londra, Lahey, Brüksel, Viyana…
    Bu yerlerin çoğunda elçilik görevi yapmış, daha pek çok yeri gezip görmüştür.
    Fatma Hanımı, Bayan Nelly, Florence Ashly (birlikte yaşamış), Cemile Hanım (20 gün evli kalır), Lüsyen (Lucienne) Hanım…
    Fatma ve Nally Hanımları veremden kaybeder.
    *
    Niçin bunları yazdık?

    Bir müellifin (yazarın), hayatını ve yaşadıklarını, etkisinde kaldığı olayları ve içinde bulunduğu coğrafyayı bilmeden, eserleri hakkında hüküm vermek çok afakî olur.
    Abdülhak Hamit’de işte bu yönüyle gerçekten birebir örnek olacak şair ve yazarlarımızdan biridir.
    Eserlerinin çoğu, eşleriyle ve yaşadıkları coğrafyalar ve o milletlerin edebiyat ve kültürleriyle çok yakından ilgilidir.
    *
    Hayatı çok hareketli ve bir o kadar da renkli geçen şairin, tiyatro eserlerine getirdiği felsefi bakışı, bu şiirinde de görmekteyiz.
    Gerçek hayatı, tabiatı ve var olan, yaratılmış olan her türlü güzelliği, felsefi düşünceyle birleştirir. Tabiatın onun üzerindeki etkisini ve “dünü – bugünü – geleceği” düşünerek kendi algılamalarını yansıtmıştır bu şiirinde.
    Görünen şu ki, şiirin uzaktan yakından inançsızlıkla ilgisi yoktur. Hatta bazı terimlerin dini terimler olduğu da çok açıktır.
    “sahra, halk eylemek, aks-i tekbir, Secde eylemek, nura olur müstağrak (dolmak), mahlukat, mutmain… Bu kelimelere bakılırsa ve değerlendirmeler ona göre yapılırsa işin felsefesi de şairin hayata bakışı da çözülmüş olur.
    Şiirin başlığında geçen sadece “Sefile” kelimesi düşünülerek “bir fahişe ile dertleşme” şeklinde ne kadar değerlendirilir, şiirin neresindedir bu dertleşme, söyleşme ise meçhul.
    Bence başlık, şiirin dikkat çeken unsuru olmuş.

    Kimi zaman çok yalın bir dil kullanırken, kimi zaman da Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü dizeler yazar. Şiirlerinde bazen incelik, bazen basitlik dikkat çeker. Çok ince duyguların yanında basit düşünceler de yer alabilir.
    Hamit tam bir 'tezatlar şairi'dir.

    Bir taraftan hayatı bütün zenginliği ve görkemiyle yaşarken, diğer taraftan da ilk iki hanımının –Fatma ve Nelly- veremden ölmesi, şairde derin etkiler ve izler bırakır.
    Makber gibi çok etkili ve muhteşem şiirini Fatma Hanım için yazar.
    *
    Türk edebiyatına pek çok yeni eser kazandıran şairimize rahmet ve minnetle diyorum.


    MAKBER

    Eyvah ne yer ne yar kaldı
    Gönlüm dolu ah u zar kaldı
    Şimdi buradaydı gitti elden
    Gitti ebede gelip ezelden
    Ben gittim o haksar kaldı
    Bir köşede tarumar kaldı
    Baki o enisi dilden eyvah
    Beyrutta bir mezar kaldı

    Bildir bana nerde nerde Ya Rab
    Kim attı beni bu derde YA Rab
    Nerde arayayım o dil rübayı
    Kimden sorayım bi-nevayı
    Derler ki unut o aşnayı
    Gitti tutarak reh-i bekayı

    Sığsın mı hayale bu hakikat
    Görsün mü gözüm bu macerayı?
    Sür'atle nasıl da değişti halim
    Almaz bunu havsalam hayalim.

    Çık Fatıma! lahteden kıyam et
    Yanımdaki haline devam et
    Ketn etme bu razı şöyle bir söz
    Ben isterim ah öyle bir söz
    Güller gibi meyl-i ibtisam et
    Dağı dile çare bul meram et
    Bir tatlı bakışla bir gülüşle
    Eyyamı hayatımı temam et

    Makber mi nedir şu gördüğüm yer
    Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber

    Abdülhak Hamit Tarhan

    Cevap Yaz
  • Metin Solak
    Metin Solak

    Pazar pazar insana işte şiir bu dedirten dizeler gerçekten her yönüyle harika dizeler. Tebrikler kurul

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (14)

Abdülhak Hamit Tarhan