Türkiye’de yaşıyor, besle kargayı oysun gözünü
Türkiye Cumhuriyeti hüviyetli oynaş dürümü
Solcuyum diyor Türküm demenin bohça düğümü
Alkışlar mıyım, küfrediyor ceddime züğürtlüğünü?
Sağcıyım diyor sırmalı esvabında sürtünüyor gücünü
Sözlükte kelime var, ne bulursa ez geç ile sürümlü….
Türküm diyor, Allah’a şirk yığıyor bellek soframa
Ciğerime her oynak ayaklı bütün her çamurluğuyla…
Demirel Türkiye’min depremidir, ağzıyla burnuyla
Ne geldiyse ardından da okyanus dibine boğmaya
Alkışlar mıyım, küfrediyor uygarlığım, Türk varlığıma
Alnım açık başım dik faziletliğinden bir uşaklığına
Gelen çekti, giden topladı arının çatı bir yandaşlığına
Kalan tek çaresiz boş kalmışlığın o halkıyla
Soran yok, gören yok, anlayan yok, duyan yok bolluğuna
Suç gömleği Türk varlığımın çuvallanıyor başına…
Eğer koydurduysa adını kürt, tarikat, dandiğini bulduğuyla
Türk değilim diyor, ne haddime benim onu zorlamaya
Hangi şerefimdi ant ile emanet olan ecdat mirasıma
Hangi iman, Allah ben hayranlığını gözüme kay yarmaya
Ağzım açık, elim semaya soğuk, alkış çınlatmaya
Bu vatan yüreğimi o bu şu değil ağlatan ana kucağında
Bir seçim anısında vatan sevicilerle…
Ağlıyor hıçkırıklar yas boğmuş uzaklığı, hür ıssızlığıma
Adım Türk soyadım Türklüğüm yüreğim Türkiyem
Ne Mutlu Türküm Diyene! öz dil sözcüğüm…
Soycu batı doğumu güney kuzey uzay arası yaramda
Kokuşan ad Türk değil Türk ayaklığı o akıtan vana…
Aracılamaya bulunmuş komşu, kardeş, ana babalıklar
Onlar Türk! Ama baygınlığında daha….
Kasım 2007
Sevinç KavukKayıt Tarihi : 2.11.2007 22:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Masallar bol, Türkiye sorusuna ama = zamanı gelirse, anla O zaman = yırttığı yırtıldığım hal = zaman ve varlık yan yana Türk milleti ne bilmek istiyor, ne istiyor? Niye bilmiyor, niye istemiyor? Veren yoksa: Öğretmenlerimin sınıfından ödünç alıp yavruyu okusun bana anlayayım işimi sağlama bağlamaya demek var daha inanç sağlığıyla… kendim yeterim kendime ecdadımdan aldığım insanlığa… işimi daha böyle ben yaparım, ben olurum memur, polis, hekim… okuma yazma bile gerekmiyor buna… peygamber ocağımda ordum yeter bana varlığının sağlığı Allah aşkıyla duruyor iman saygınlığıma… özürlü hiç çekmiyor elini ayağını yaşamdan, direniyor o varlığının aşkına coşarak… Ben niye biri gelmiş yapıyor işte diyerek bir sefilliği tadıyorum diyen var mı bu vatanda Türk varlığıyla? O ülkede şu şey çok güzelmiş, ah ulan oraya bir varsam hülyasında… Kendi güzelliğine gelen çamur atsın giden çamuru hazırlattığıyla bıraksın = bu davetiye… batmak kaç gün sürer acaba? Kim daha el atıyor 168 ülkeye savaş gereğine? Bitmiş, ölüm döşeğinde, ne işe yarar o? Ne kaldıysa geriye toprağında git al! İnsan kalmadı oralarda? İnsanlığın ne olduğunu unutmuşlar… Güç elimde diyen dünya güçleri vatanımda değiller ki… onlar, evimden kurmuşlar ihanet yumağını, beni bana aynamdan vurulduğumu seyrettiyor aşaması safhasındalar… boşaltıyor vatan varlığımda mal diye ne varsa kendi hesabına… can diye de üç beş daha, fırlar çabuk on binlere dayamaya… hükümetin her tekiyle her varlığına baksana, nereye gidiyor, nerde konuşuyor, niye masalı bana, benden ne varsa dışarıya taşımaya? Demirel Türkiye’min depremiydi… o günden beri soygunculuk çıktı ayyuka, vardırdılar işte ahlak sağdırmaya inek sağar gibi inanç kakalamaya… ve o aynı hükümetin devamı işte, sağ, sol naneler hepsi aynı çanaklık ayarlarıydı… oy veren ise saflığımız…şimdiki duruyor, o günden beri iş adamlarıyla da hepsi bir arada daha… hapishanelerden taşınıyor beni yormaya meclis bağrıma, Anayasa belleğimi cinlerimden korumaya okutuyor havam aylağına… başım kalkmasın önümden, soyguncunun göz hizasından alnının çatına Türk varlığımı durmaya… üfürükçülüğü kıyafetlenmiş Yahudi’likle iyileştirecekler beni… Artık düşman karşımda durmaya tenezzül etmiyor… Kimin neyine karşı savaşacağım ben? Bu uğraşı emekleri az başarı mı? Alkışlayayım bari ben kendime çürüdüğümü… Bu tespit kimi acıtır yine? Arsıza laf kar etmez! Sözlükte terimler var… Hala bu düşünmeye yücelen emeklemeyle elbette kendimi kırbaçlıyor, dur ayakta dim dik varlığımı koruyorum, bari aklımca… Bu işte! Bu işte, en adil kazancımın asilliği olacak bileceğim hep sadece! Bu anlar için özellik ve öncelik ve çılgın yürekleriyle işte direniş şerefiydi ecdadımın! Varsın olsun bu hal! Varsın, bir odamda benim varlığımı sermiş önüne afiyetteyken abur cubur yılışık, ben gözlerimin içini görmeye doyacağım yine de! Bir ev, bir mekan ise ruhuma bu bedenim ve bunu ruhum zenginlik duyarlıysa içimde durmaya, yeterince zenginim öyleyse daha nice tarihlere onur kazandıracak insanlığın uygarlığına… Almanlar örneğin, Almanya derken yeşiller partisi diye düşünüyorum diyeyim, önde koşar o… uçar ifade özgürlüğü demokrasidir diye diye… insan onurunu çiğnemeye iniyor sadece ayağı üstünde bir iki p… bir şeye işte… pislemeye be… p=piçleme demedim ki ben… 40 yıldır bakınıyorum özenmeye, bir tek kütüphane var… kütüphanede kitap var, insan da var mı diye sorunca da yeşiller ortalıkta… Batı’da bir batınlıktır: büyükleri ne derse en dibindekine kadar aynı öyle der… budur kültür pisliği… Dağdan inen insan ne demek? Dağdan inen insan yok, PKK var. İnsan kendilerine adları var efendim! Vahşetin de adı var! Vahşet! Dağdan inen ad = PKK = Vahşet = Amerika = Avrupa = İsrail = Yahudi Dağdan inen insan yok, PKK var, Amerika var, Avrupa var oval ofiste toplantıya giden bir başabakanımız da var… hep vardı zaten bizde bu ayar… yedi içti s… sevişmek yani… Vatan severler ile vatan seviciler farklı şeylerdir… vatan sever sade ve dosdoğru, seviciler kıyafetli… bir yerlerinde, en azından on parmaklarında onlarca hüner, bir ağızdan binlerce beyaz bir şeyler akmak… oval… ağzın oval kesimi… beyaz saray Amerika’daydı galiba… orada bir oval gündemi oturumu yapılıyor öğrencilerle tercih öncülüktür, önceye alınır der gibi hani… oval ofis… oval sükse... emin eeee eksik olmamalı bir masa başı görülmeye.... mizah gibi ahlak... sevişmek diye… pardon, oval ofiste diye buluşma analizleriyle ilgilenmedim, gazete haberlerine bakmıştım, özet yaptım sadece… Meclisimizden gündemler seyrini merak ettim de düşündüm ne benziyor gibi… Amerikçilik gel-gittiklikleri… dilim sürçüyor… bırakayım bu konuyu… Bana bir laf söyleyene Beş bin yıl tazeliğinde belleğimi dayarım alnının çatına! Bana savaş çanağı çalana Beş bin yıl tazeliğinde göğsümü boyarım kaşının tam orta çatına! Evimde sofra oturana Beş bin yıl tazeliğinde adabımı koyarım ağzının tam orta çanağına! Ermeni tasarısı konuşulmamalıymış Türkiye’de diye Başarı kakalayana, kendin çaldın kendin dinleyeceksin, ağlama!
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!