Sınandı o gece aşkın aleviyle peri,
Sarnıçlar renk cümbüşüydü gece
Oynaşıyordu gözünde.
Duvarlardan usulcacık sarkarken
Buzulları eriyordu gece de.
Kalp sandığı kilitliydi halbuki
Geldi gelecek olan
Midas'ın diyarından,
Ruhuna eş olan aşk mabedinin kapısında,
Trampetlerini çalıyordu aşkın bam bam!
Ruhumdan kelebekler kanatlanıyordu
Ve dağlarında, ovalarında,platolarının,
Akarsu kıvrımlarında dolanıyordu.
Kıpkırmızı gece, an ay dolunay
Ve tek bir bulut yok,
Sitareler ışıltısıyla gözlerimize ışıldıyordu.
Açtı zümrüt taşlı gümüş sandığı ,
İçinde aşkıyla kıvranıp duran
o peri kızının kalbi vardı,ölüyordu.
Teslim olurken o gece aşka
Ölüler sandığının kapısını aralamıştı.
Gelecek aşığın ellerine
Bin yıl evvel henüz doğmadan
Anahtarı bırakmıştı.
Suskusu aşkın içkin ıstırabının alevi,
Asrın yangınında,nârında yanarken
Ölü kalbine dokunan
O ruhun ab-ı hayat veren kutsi aşkıydı.
Bir peri arındı ruhuyla mabedin sunağında
Ruhunun aşkı ruhla kutsandı.
Kayıt Tarihi : 24.10.2024 15:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ya da sunağı...
Orada yunup arınmadan
Aşkı nasıl kutsayacak, insan...
Önce "kendi..."
Tebrikler Hamiye Hanım..
ölene kadar mokoko fıkrasını çağrıştıran mitolojik çeşnilerle kurtarılmaya debelenilmiş bi şeyler okudum, ha şiir miydi, çok zor...
.
..
.
ve okunu esas kendi kalbine fırlatan aptal eros,
aşkın kerpeteniyle söküyorum mitolojik çivilerini,
tek tek...,
şimdi öp o çivi izlerini
bir bir...,
ve seni; artık şizofren bir bulutun
kendini astığı göğe teslim ediyorum...,
.
...
.
TÜM YORUMLAR (3)