Tırnak içindeki hayatlarımız tır nakliyatlarının olduğu yerdeydi o zamanlar şimdi “bir zamanlar” dediğimiz bir zamanlardı. Ellerimiz yorgun ve kollarımıza fazla idi fakat avuçlarken suyu küçük geliyordu. Selçuk ve İsmet işten geliyordu yine Selçuk'un elinde bir ekmek İsmet'in elinde dometes peynir vs. İsmet hararetli bi şeyler anlatıyor Selçuk da dinliyor ama dalgın bu kadar yorgunluğun ardından nasıl buluyor bu enerjiyi diye düşünüyordur muhtemelen. Bir keresinde Selçuk İsmeti dinlerken uyumuş da İsmet ancak değil mi ile biten bir cümleden sonra fark etmiş uyuduğunu.Eskiden böyle değildi bu İsmet ne olduysa o kızdan sonra oldu.Fakat hiç ismini söylememişti Selçuk'a nedense. Zaten o kadar hayalin yanında gerçek ismin işi neydi. Ne kurmadığı hayal kaldı ne de kırmadığı şeytan bacağı. Yine de Selçuk, ev iş ve bu ikisi arasındaki yol arkadaşına sevinmekle beraber “hayali” veya “masal çeneli” diye takılmadan da edemezdi. Elini selçuğun elindeki ekmeğin ucundan koparmak için uzatmasıyla şaplağı yemesi bir oldu İsmet'in
-Eve kadar sabret. Eee sonra ne oldu?
Merak eder gibi sordu selçuk, ekmeği unutan ismet çoktan sonranın sonrasına geçmişti bile.Fakat arkadaşının sıkıldığını hissedince
-Yine uyuma ha Selçuk ekmek yere düşer nimettir diye takıldı. Yorgun yüzüne gülümseme geldi Selçuk'un.
-Ekmek nimettir benimki de candır be İsmet deyip gülüştüler. İsmetin gülüşü selçuğa göre biraz daha aşırıydı nedense. Fakat bu gülüş bu espriye biraz fazla değil miydi? Eve az kalmıştı şu ana yolu geçince sağdaki sokakta küçük bir bekar eviydi onlarınki. İsmet hala o kızdan bahsediyor ve bir an olsun hararetini yitirmiyordu.. Ana yola gelmişlerdi ki aşırı fren sesi… Selçuk ekmeği yere attı adeta fırlattı. Nimet yere atılır mı. Selçuk attı. çünkü domatesler de yerdeydi ismet de o arabada ordaydı o kızı işten alan servis.İsmet konuşamadı konuşmasını o kadar istedi ki Selçuk hiç bu kadar istememişti fakat İsmet konuşmadı...
-Uyuma ha dedi Selçuk göz yaşını ve İsmetin elini tutmaya çalışırken.
- Bizim ki de canmıydı be selcuk dedi son kez Nimet dedi ve güldü ismet. Ağlayarak doğdu ve gülerek yumdu gözlerini. o kızın ismi de Nimetti..
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta