Kalabalık bir cadde, yolunuzu kesecek bir öğle vakti. Bin bir çeşit ayak izinin içinde, kendi izlerinizin eşini görmekte zorlandığınız kalabalık omuzlar çarpacak gözlerinize. Mevsim ne olursa olsun, yokluğun ayazını tadan elleriniz ceplerinize hapsolacak adımlarken her bir sesi.
Kimine omuzlarınız yol vermekten çekinirken, dertleriniz dökülecek sağ tarafa doğru ve yalnızca bir üzgünümle uğurlayacaksınız yanınızdan çatık kaşlarıyla uzaklaşan bedeni.
Öğle vakti olmasına rağmen, derdinizi anlarcasına ağlayacak belki de size gök mavisi. Her şeye rağmen ayaklarınızı sürümeye devam edeceksiniz, her bedenin yükünü serpe serpe dağıttığı kaldırımlarda..
Nereye gittiğinizi çoğu zaman bilmeyeceksiniz. Geldiğiniz yerin kapısını çarparken dahi kaybolmayı düşleyeceksiniz. Hatta bazen adınızı bile unuttuğunuz günlerin hayaliyle gülümseyeceksiniz.
Köşebaşlarında boş sokaklar arayacaksınız. Gözlerinizin kenarında biriken nehirleri dökerken bir duvar dibinde, fark etmesin isteyeceksiniz hiç bir ayak izi. Malesef ki tüm alem derdinizin içinde gezmek ister gibi baltalayacak yalnızlığınızı.
Her köşeden biri geçecek önünüze. Bazı yüzler tanıdık gelecek, bazı sesler sizin sesiniz gibi. Tokalaşmaya dahi mecaliniz yokken, tutup bir de sarılacaklar kan gövdenize. Her "nasılsın? "a bir "iyiyim"bağışlayacaksınız
ve muhtemelen tatmin edecek bu yalancı iyilikler onları. Içinize gömdüğünüz "kötüyüm"leri dile dökseniz bu defa da ufacık bir "boşver"e sığdıracaklar tüm iç çekişlerinizi. Alışık olmanın verdiği "eyvallah"ı sunacaksınız avuçlarına ayrılırken yanlarından.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta