Sabahın ilk ışıkları camlara vurmaya başladı.. Bazıları ağaçlarda, yerdeki çiçeklerden çiğ damlalarına öpücükler kondurup geçtiler Bazıları çatılara konmuş sabah kuşlarının gözlerine bir iki aksedip bir başka çatıya yansıdı...
Güneş doğuyor işte.. Benim gözlerime, senin gözlerine, bir başkasının ellerine, kiminin kasketine doğuyor..
Evet farklı doğuyor dedim ya güneş.. Tepelerde ki karlara bir başka ulaşıyor, vadilerdeki sulara daha bir başka el atıyor..
Bir ara baktım. Güneş benimle konuşur gibiydi. Hayır hayır olamaz, dedim.. Bir daha baktım ona.. Evet evet bana bir şeyler söylüyordu..
Dallardan çiçeklerden süzülüp bir ıtır kokusuyla zülüflerimi okşayan ışıkları bana bir şeyler söylüyordu..
Doğuyorum işte, dedi. Dog doğ dedim. Kimsenin buna bir itirazı yok. Sen doğmana bak. Gülümsedi.
Bana mı öyle geldi yoksa. Bu bir hayal mi?
Konuşan ben miyim hayalim mi?
Bir bulut geçti önünden güneşin. Beyaz bir bulut..
Bir kuş öttü işte. Acıkmış besbelli..
Taze çiçeklerden biri bir türkü tutturmuş..
Bir karınca adres soruyor bana..
Yoksa sormuyor.mu?
Evimin önünde dün geceki yağmurdan kalma su birikintisi bile sabah duasında.
İçinde bir kandil gibi parlıyor güneş .
Ah keşke böyle bir su birikintisi olsa bazıları. Keşke bir kandil olsa içlerinde..
Ama öyle kelli felli halleri tavırlarıyla bir okyanus gibiler.. Fakat bir parça ışık yok gözbebeklerinde.
Karanlık ve kesif bir gidişleri var.. Caddelerde sokaklarda..
Bak gıpta ettim bu çamurlu suya işte. Ondan ders almalı.
Ya şu çatıdaki martıya ne demeli.. Beyaz kanatlarını ara sıra açıp kapıyor.. Bedenini mi serinletiyor acaba. Zooloji uzmanı değilim ki bileyim.
Güneş soruyor bak işte.. Kendi kendine konuşup durma diyor. Badem çiçekleri de öyle bir şeyler, der gibi baktı.
Konuşmuyorum, düşünüyorum diyorum. İnanmıyorlar.. Vallahi konuşmuyorum, diyorum. Sadece bir sabah yıldızlı inandı bana..
Konuşmuyor kardeşim düşünuyor işte. Bak dudakları sımsıkı
Güneş ona baktı, çiçekler de.
Sen ne anlarsın konuşmadan münzevi bacı dediler.
Yıldız beni tutuyor hala. Konuşmuyor kardeşim.
Martı da tutacak beni ama korkuyor zavallı. Işık yerine bir kor atar diye güneşe endişeli bakıyor. Bana da bakıyor çaktırmadan. Düşünüyor, der gibi. Ama karınca bile inanmıyor buna. O da konuşuyor, der gibi antenlerini oynayıp duruyor..
Sabah sakin, duru, ılık bir nilüfer gibi açıldıkça açılıyor bu gün. Kokusunu çekiyorum ciğerlerime kadar.. Ama güneş hala gülümsüyor. Badem çiçekleri de öyle..
Beni konuşuyor diye birbirine anlatıyorlar.
Vallahi konuşmuyorum diyorum.
Düşünüyorum sade..
Şu birikintisi de inanıyor bana tıpkı yıldız gibi. Münzevi bacı dediler ona. Olsun münzevi olmak kolay değil.
Herkes yalnızlıktan kaçıyor bu devirde.
Bak sokaklar nasıl zıngazınk insan dolu.
Ama hala yalnızlar toplum içinde.
Öyle kolay kaçılmaz yalnızlıktan..
İçinde başlar insanın konuşmalar, toplanmalar ve el ele tutuşmalar..
İlk sohbeti akılla kalp yapar değil mi dostlar.
O zaman dışarda aranmaz ki sevgili, dost arkadaş. İçinde bulmuşsan kitleleri ihtiyacın yoktur.
Ama yine de toplumda olmalı bir kaç haldaşın, yoldaşın.
Güneş hala inanmıyor benim konuşmadığıma.
Çiçekler de öyle.
Bir yıldız inanıyor benim suskunluğuma. Bir de içinde kandil yanan su birikintisi..
Ama yine de konuşmak en iyisi.
İnsan hayata ve ölüme dair bir kaç kelam etmeli.
Yoksa insan olmanın ne kıymeti olur değil mi?
İşte bak güneş gülümsedi
Seher bakışlı bir çiçek de tebessüm etti.
Bak konuştun işte dedi.
Eyvallah, dedim ve ben de yıldıza baktım gülümsedim. Su birikintisindeki kandil üşür gibi titriyor. Ona rağmen gülümsüyor bana Konuşmuyorsun biliyorum, diyor. Sadece düşünüyorsun..
Kayıt Tarihi : 29.7.2022 04:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!