.! Bir madenci öyküsü Şiiri - Yorumlar

Muharrem Akman
675

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Üst baş eski, yalın ayak
Dolaşırdı biçare sokak sokak
Ne zaman uğrasa büyüklerinin yanına
İlle de anlatırlar madenden bir hatıra.

Dinlerdi o da onları korkuyla bir köşede
O anlattıkları karanlık köşelerde

Tamamını Oku
  • Günay Özdemir
    Günay Özdemir 15.06.2009 - 12:13

    Sayın Akman tebrik ederim. Mükemmel bir anlatım.Keyifle okudum.Kaleminiz dert görmesin.Allah bu acıları bir daha yaşatmasın inşallah.Dostluk ve muhabbetle, sevgiyle kalın. Günay ÖZDEMİR

    Cevap Yaz
  • Rahim Recep Akdora
    Rahim Recep Akdora 09.12.2008 - 11:12

    eski bir şiirimi göndereceğime söz vermiştim. bu şiirin altına yakışacağını umAraK GÖNDERİYORUM

    acınmayı sevmez madenci


    bir ihtimal
    bir patlama
    dört yüz ölü
    büyük facia

    keşke olmasaydı haberin böylesi

    yas odağı oldu Zonguldak birden
    hançer savurdu radyolar, televizyonlar
    dört yüz babanın evlat sevgisi
    ocakta duman oldu bitti
    ben ağladım, ağladı komşularım
    dağ ağladı, kuş ağladı, taş ağladı
    gözyaşı döktü doğa!

    ben Bulgaristanlı
    yirmi iki yıllık madenci
    madencinin dünyasını
    anlayamaz madenciden başkası,
    keşke olmasaydı haberin böylesi!

    madencilik yüreklilik demektir
    hizmet demektir vatana, ulusa
    her adım atışında bir sorumluluk
    her hamlede yeni bir umut
    başı dik girer ocağa
    yorgunluk nedir bilmez
    karanlıkları yırtar atar
    mihverindeki lamba
    karamsarlıkları
    yırtıp attığı gibi
    yüreği
    madencilik yüreklilik demektir
    hizmet demektir vatana, ulusa
    keşke olmasaydı bu infilak da
    olmasaydı haberin böylesi

    ölümü
    dört yüz vatan evladının
    dört yüz şehidimizin
    dört yüz kara kaderi
    para kaynağı oldu
    madenciliği bilmeyenlere
    davuluna vurdular
    kasnağına vurdular

    suçluyu aradılar ocaklardan uzakta
    suç ölümün suskunluğunda
    EVET
    suç madenci olmakta
    bilinmelidir ki
    bir ihtimal
    ille doğacaktır
    madencilik mesleğinde
    bir ihmal madencinin olabilir
    yöneticinin olabilir
    doğacaktır
    insanlar doğurgandırlar
    iyilik, kötülük
    hep insanlardan doğarlar

    kanayan yaraya merhem olamıyorsak
    tuz bari serpmeyelim
    dört yüz vatan evladı yürekli
    şehit düşmüştür
    yakınına söylemeden son sözünü
    ölmüştür!
    gözlerim yaşlı
    yüreğim beynim üzgün
    siyasi görüşler suçu değil
    yürekliliğini arayın madencinin
    utanır ölümü önünde madencinin
    ağlamak bile
    utanır
    yüreksizlikler yüreksizliklerine
    mezarların
    çoook daha derinlerinde
    can vermenin yüceliğini
    çalışanlar bilir o derinliklerde

    gömüdü oldu kömür ocağı
    dört yüz talihsizliğin
    ninelerin üzgülerinden ağıtlar doğacak
    çocuklar babaya hasret
    gözyaşı dökecek gede boyu altında yorganın
    ağıtlar doğacak çocukların gözyaşlarından
    anaların gözyaşı karışacak kömürün karasına
    ağıtlar düşecek
    eşlerin gözyaşına
    dualar kırık umutların tesellisi olacak
    beklentileri dizbağlarında bitik
    insanın kaderi bir sırdır alnında yazılı
    dört yüz kader dostlarımın anıları ağıtlarda yaşayacak.

    talihsizlikler
    sinsiliğin siperinde siperlenir
    bilir bunu madenci
    ezmeğe iner her seferinde
    başını sinsiliğin

    er meydanında yenik düşmekte var
    bunu da bilir madenci
    insanın kaderi
    bir sırdır insanın alnında yazılı

    maxdenci yine inecek katlar
    kara kömürün çıkarmak için ak yüzünü
    madenci yine inecek katlar
    dört açarak gözünü
    talihsizlik gizleyen sinsiliğin
    başını ezmeye
    acınmaları sevmez madenciler
    acınmalar gülünç gelir
    madenciye

    rahim recep akdora




    SAYGILARIMLA:
    RR.AKDORA

    Cevap Yaz
  • Ahmet Yazıcı
    Ahmet Yazıcı 30.11.2008 - 18:34

    Çocukluğu gelir göz önüne, gençliği de
    Kara yerlerde yaşadığı sefilliği de.
    Bu yaşamı çocuğunda hiç istemese de
    O da girecek madene, eriyip gitse de.

    döngü devam ediyor herşeye rağmen

    birileri dur der bir gün tüm yanlışlıklara inş

    ilk adım bizden olsun
    baki selam ve dua ile..

    Cevap Yaz
  • Naime Özeren
    Naime Özeren 22.03.2008 - 20:07

    Yüreğim parçalanarak okudum ekmeğini taştan çıkaranların öyküsünü. Ya bunları yaşadınız. Veya çok iyi bir gözlemcisiniz. Ama şu bir gerçek ki siz çok iyi bir şairsiniz dostum. Evet. Siz iyibir şairsiniz...Gönülden tam puan ve listemde.

    Cevap Yaz
  • Filiz Çelik
    Filiz Çelik 16.11.2007 - 22:02

    :((
    birkaç şiirinize bakabildim.babanız ve depremle ilgili şiirinize yorum yazamadım özellikle.şimdi de maden işçilerinin içler acısı yaşamlarını o kadar etkileyici bir şekilde dile getirmişsiniz ki...
    yalnızca duygu yoğunluğu içinde kaleminize,yüreğinize sağlık diyebileceğim:((
    kutluyorum içtenlikle...

    Cevap Yaz
  • Münevver Düver
    Münevver Düver 06.10.2007 - 17:51

    sayın şairim, yüreğinize sağlık
    Hastane odalarıdır artık bir evi de
    Tanıdık olacak doktor da, hemşire de
    Ne kadar zormuş nefes almak vermekte
    Çile yazılmış alnına sebep her neyse.
    saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun 06.09.2007 - 12:10

    kazandıkları para en helalinden oalanların başındadır madenciler tebrikler

    Cevap Yaz
  • Rahim Recep Akdora
    Rahim Recep Akdora 04.09.2007 - 21:51

    evet kardeşim okudum. bir madencinin kısa öyküsü.
    olaylar güzel bir romana malzeme olacak kadar ilginç olaylar.kaçıncı senesiydi bilmiyorum ama grizu patlamasıunda 400 madenci ölmüştü. işte o zaman haylice uzun bir şiir yazmıştım. ileri bir tarihte size göndereceğim.
    şiire çok emek vermşsin. her dizesinde bir anı var. her dizesi ayrı bir tarih. ve anlaşılıyor ki madenciliği çok iyi benimsemiş ve olaylar çok etkileyici dile getirmişsin.
    uzun uzun yorum yazmaya gerek yok.
    şiirini çok başarılı buldum. ve ilerki tarihlerde de şiirlerinizi takip edeceğim.
    en iyi şairler işçi şairlerdir. diğerleri gewrçek hayatı tanıyamazlar.
    yazmana devam et.
    saygılarımla.
    rr.akdora

    Cevap Yaz
  • Muhsin Yener
    Muhsin Yener 02.09.2007 - 18:36

    Bir madenci öyküsü

    Üst baş eski, yalın ayak
    Dolaşırdı biçare sokak sokak
    Ne zaman uğrasa büyüklerinin yanına
    İlle de anlatırlar madenden bir hatıra.

    Dinlerdi o da onları korkuyla bir köşede
    O anlattıkları karanlık köşelerde
    Bir gün kendisi de mi çalışacak
    Ya da yaşıtı Mıstık gibi öksüz mü kalacak.

    Zaman da durmak bilmiyordu ki
    Alıverdi elinden topladığı misketlerini
    Yabancıladı gururum dediği oyuncaklarını
    Delikanlı olmuştu başkaydı artık takıntıları.

    Bir gün çağırdılar onu da asker ocağına
    Gidecekti iki yılı da vatan borcuna
    Daha köyünden bir yere varmamıştı ya
    Şaşkın ürkek teslim oldu komutanlarına.

    Bu kadar zor gelir miydi gurbetlik insana
    Ne de kıymetliymiş ana da baba da
    Doğduğu köy ne kadar da güzelmiş
    Çok şeyin değeri ayrı düşünce bilinirmiş.

    Teskere günü geldi ödedi vatan borcunu da
    Buluverdi kendini maden ocağı kursunda
    Bu anlatılanlardan da farklı bir dünya
    Nasıl çalışılır anam bu karanlık ortamlarda.

    Duydukları bunlar mıydı bellemeler kamalar
    Varagel dedikleri sanki uçurum gibi kayalar
    Taşıdığım direkleri yetmez der ustalar
    Durmadan yapılır boşluklara domuzdamlar.

    Sıradan bir çalışma günüydü bu yaşananlar
    Çatırdadı birden yaptığımız domuzdamlar
    Geliyordu üstümüze hışımla postalar
    Ölmeden bize sanki mezar oldular.

    Ayak dibi kapanmış, nerede bu ustalar
    Daracık yerlere sıkıştım ağlarım duymazlar
    Lambam da sönmüş karardı ocaklar
    Uyandığımda koluma serum takarlar.

    Anamın sesini duyar gibiyim başucumda
    Karşımda babam neden bakar duvarlara?
    Ustamı göremedim neden ağlarlar
    Dediler şu saatlerde mezar kazarlar.

    Geçmiş olsun oğlum yavruna bağışlasın
    Üç beş hafta dinlen sonra iş başı yaparsın
    Bu acıları çok yaşadık biz çabuk unutulur
    Ekmek parası anam böyle mi kazanılır?

    Bakarım sanki başka olmuş dünyalar
    Yitip gitmiş varlıkların üstündeki manalar
    Sanki çektiğim bu başka oluklar.
    Nerede koğuşumdaki bildik tahkimatçılar

    Maaşımda yetmez çoğunu alır bakkallar
    Pişti de oynarım, bir de içtiğim biralar
    Babam yolumu gözler her ay homurdanır
    Meteliksiz dolaşırım sanki işsizim ağalar.

    Bir sabah baktık ki kapanmış kapılar
    Toplanmış topyekûn atölyeciler ocakçılar
    Bu işyerinde grev varmış neler anlatırlar
    Hak ettiğimiz emeği böylemi alırlar.

    Mevsimler kıştı yağar yağmurlar karlar
    Gideriz yatakhanelere, rahat da bırakmazlar
    İllaki toplanacak taramacılar, kazmacılar
    Her gün başka başka insanlar nutuk atarlar.

    Bu da yetmez dediler yürüyeceğiz Ankara’ya
    Hazırlandı yolluklar kışlık paltolar
    Biz yürürüz de taşımaz oldu ayaklar
    Nedir bu böyle, ne yapıyor bu başkanlar?

    Mahşer yeri sanki neredeymiş bu insanlar
    Yürüyüp gidiyoruz ardımızda kaldı ocaklar
    Akşam da oluyor donduruyor soğuklar
    Durdurmak için bizi, askerler barikat kurarlar.

    Toplanıp başkanlar anlaşma sağlarlar
    Yeniden şenlendi boşalttığımız ocaklar
    Fark etti birazda aldığımız maaşlar
    Ah olmasa bir de madendeki zorluklar.

    Bir akşam vardiyasıydı bu yaşananlar
    Anlamadan kavurdu bizi sıcak rüzgârlar
    Kıyamet mi koptu Allah’ım! Ne oldu anlatsalar.
    Söndü lambalar, savruldu makineler.

    Anlayamadık daha neler oldu katlarda
    Şuursuzca kaçışıyoruz sağa da sola da
    Bastığımız yerlerde kömür de var arkadaşlar da
    Alabilecek miyim bir daha yavrumu kucağıma?

    Nerede kaldı kuyu dibi çalışır mı kafesler?
    Vuracak mı çanlar? Korkuyoruz canlar
    Geçiyor gözümüzden yaşantımızdan olaylar
    Çoktan feda edildik galiba, ağlarız duymazlar.

    Tesadüf bize ulaşıp dışarıya aldılar
    Hala çıkıyor kuyulardan dumanlar
    Bin bir yürek toplanmış şaşırmış insanlar
    Felaket çoktan duyulmuş, herkes kan ağlar.

    Kuyubaşın’da toplanmış tüm yakınlar
    Yarenlerin yakınları yürek parçalar
    Her birisi hep aynı soruyu sorarlar
    Gördün mü sen onu? Ah bu soru beni yaralar

    Çıkarılamadı cenazeler vardiya boyu dışarı
    Tanınamıyor cesetler, hala tütüyorlar
    Belindeki lamba numarasına bakıp da
    Bu Ahmet, bu Latif diye köyüne yollarlar.

    Feryatlar yükseliyor her evden ağlıyorlar
    Minnacık yavrular nafile, baba arıyorlar
    Analar babalar bunu çoktan kadere bağlarlar
    270 cana yazık oldu, değil mi kardeşler

    Onca yürek sustu alır mı kara topraklar
    Birer birer defin oldular, doldu mezarlıklar
    Kimide kaldı ocakta kapandı kuyular
    Ancak üç beş ay sonra, huzura kavuştular.

    Bir oldubitti yaşandı yine, bu bildik acılar
    Ölümlerin suçunu grizuya atarlar
    Kalan canlar nasıl kömüre kazma vururlar
    Kader bu deyip tekrar işe başlatırlar.

    Karar verip birden (resen) emeklisin diyorlar
    Yaşın kırk olmamış bunlar doğru mu yaparlar?
    Birkaç yıllık tazminat çek git diyorlar
    Emir büyük yerden köyünde didin diyorlar.

    Uğraştı köyünde odunla tarlayla
    Birden düşüverdi yorgan yatağa
    Doktorlar muayene etse de boşuna
    Mesleki hastalık yapışmış bir kez yakaya.

    Hastane odalarıdır artık bir evi de
    Tanıdık olacak doktor da, hemşire de
    Ne kadar zormuş nefes almak vermekte
    Çile yazılmış alnına sebep her neyse.

    Çocukluğu gelir göz önüne, gençliği de
    Kara yerlerde yaşadığı sefilliği de.
    Bu yaşamı çocuğunda hiç istemese de
    O da girecek madene, eriyip gitse de.
    MUHTEŞEM

    Cevap Yaz
  • Fikret Oğuztürk
    Fikret Oğuztürk 06.08.2007 - 20:09

    EMEĞİ DİLE GETEİRMEK.

    NE KADAR GÜZEL.

    NE KADAR HOŞ.

    DUYARLI YÜREĞİNİZ DERTLERDEN IRAK OLSUN.

    TAM PUAN.

    SELAM VE DUA İLE.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 54 tane yorum bulunmakta